Sen´im BEN!... Sen, diye bakma bana! Sendeyim!"
Sen´im BEN!...Sen, diye bakma bana! Sendeyim!"                         

-1-

 

„Bu bir fıkra... anlayana.“

 

Ölümü tadıp öbür dünyaya geçeni melek karşılamış ve şöyle demiş:

 

Sana bir iyi haberim var bir de kötü! Hangisini önce istersin?

 

Heyecanla istemiş:

 

„Önce iyi haberi ?

 

Bundan sonra ebeden yaşayacaksın ölüm diye bir şeyle karşılaşmayacaksın!..

 

Sevinerek sormuş:

 

Kötü haber?

 

Dünyadan kör olarak buraya geçtin burada da ebeden kör olarak yaşayacaksın! Dünyada görmekten mahrum kaldıklarını burada da ebeden göremeyeceksin!

 

(isim lerin ardını göremediğinden burada da ebeden göremeyecek isimlerle kavganı sürdüreceksin !)

 

06.09.2006 Ahmed Hulusi

 

***

 

-2-


"Sen mısır tanesi değil, iNSANsın!..."

 

"Adam tavuk gördükçe kaçıyormuş, çünkü “ben mısır tanesiyim, görürse beni yer..” diye...

 

Almışlar hastanede tedaviye... Öğretmişler ki, sen mısır tanesi değil, insansın!...


Bir gün gelmiş, yıllar sonra, öğrendim bildim ki ben insanım, demiş!...


Salmışlar dışarı...


Bahçede giderken bir tavuk görünce gene kaçmış... Başhekim yakalatıp getirtmiş, demiş adama:


-Yavrum öğrenmiştin, ki insansın, niye kaçtın?


-İyi ama, o tavuk biliyor mu benim yem olmadığımı?...

 

Hikâye bu işte!


(Ben öğrendim bildim de O olduğumu; karşımdaki acaba biliyor mu?...

Benim- senin- onun, bir olduğumuzu, hep biliyoruz da; onlar acaba öyle olduğumuzu biliyorlar mı? "O", diye düşünmek acaba şirk midir?..."O", diye düşünmeden yaşamak nasıl olur?...)

 

Kaynak ve online okumak için:  "Okyanus Ötesinden -1-" 15 şubat 1998

Ahmed Hulusi

 

***

 

-3-

 

"..kulağı ağır işiten!"

 

"Şimdi anlatacağım hikâyeyi sen de iyi dinle....


Efendim bazılarınız bilir ya...


Cami büyükmüş... Hoca hayli yaşlı, kürsüde vaaz veren... İhtiyar kadının da kulakları ağır işitiyor, arkada kadınlar safında...

 

Mâlûm, kulağı ağır işitene işittirmek bir hayli zordur!...


Neyse, anlatılanları dinlemeye çalışmış ömrünün son demlerini yaşayan kulağı ağır işiten!.

 

Ama bir yandan da, aklı bin türlü işte; bir hobisi de vaaz dinleyip tatmin olmak; işte bunu da yapıyorum, diye...


Bu arada anlatılanlar anlatılmış, herkes aldığı kadarıyla dışarı çıkmış, kulağı ağır işiten, yanaşmış hocaya sormuş...


-Hocam galiba sen çok güzel şeyler anlattın da, ben tam anlayamadım!...

Biraz uzak düştüm senden... Biraz da kulağım ağır işitiyor... Biraz da yaşlılık; kafam çok dolgun!...

Hani dedin ya, kadının biri kızını asacakmış ağaca da, yerden bir keçi fırlatmış melekler... O da o keçiyi asmış!... Ne mubârekmiş o... Şunu anlayamadım?... Keçiyi nasıl asarak kurban etmiş!!!...???


Hoca, kulağı ağır işiten yaşlıya bakmış, bakmış, bakakalmış!...


Uzun uzun ne diyeceğini düşünmüş, Allah’ın ağır işitenini kırmamak için...


Sonra sâkin sâkin baştan başlamış olayı yeniden anlatmaya....


Demiş... Anam, o kadının biri değildi... Tevhid Rasûlü İbrahim Aleyhisselâm idi... Sözkonusu olan kızı değildi... Oğlu İsmail A.S idi... Asmayacaktı, kurban etmesi gerekiyordu... Yerden değil... Semâdan!... keçi değil bir koçtu!...


Anacım... anladım, diye dinlemişsin; ama bakıyorum ki anlattıklarımın hiç biri sana ya ulaşmamış, ya da bambaşka bir şekilde ulaşmış!...


Gel, yaşın epey ilerlemiş de olsa, gene de fırsat kaçmış sayılmaz!....


Yakın gel de artık; iyi dinle anlattıklarımı!... Ona göre düzenle yaşamını... Bir daha dünyaya geri gelip, yanlışlarını düzeltme şansına sahip olmayacaksın, Kur`ân ‘a iman ediyorsan!...


İşte hikaye bu!..."

 

Kaynak ve online okumak için: "Okyanus Ötesinden -1- , 20 şubat 1998" 

 

Ahmed Hulusi


İletişim:   SufiCaN@web.de


Sayfa Tasarım: 

Cüneyd Yayla (SufiCaN)

Akın Apardı

 

AH özel sohbetleri yazıya ceviren:

Saffet Eygi

@Saffet_eygi

 

AH sözleri ingilizce toplayan:

Akın Apardı

 

AH Evrensel Sırlar Piyes:
Selim Kartal Bicer
Sevda Bicer

Mehmet Cetin

Serkan Yenal
Zeynep Bodur