"Üstad Ahmed Hulusi´nin 2024 - Yeni Sözleri
(01.01.2024 - >>> 18.05.2024)
Kaynak:
Ahmed Hulusi twitter @AhmedHulusi
*****
"Telefonlar itibar (da tasarruf olmazmış) alanına girmediği için mi yasaklanıyor? İnsanların anayasal hakları askıya mı alınıyor? Yarın da çıkıp yurt dışından hiç bir şey getiremezsin mi denecek? Demek demokrasi ve insan hakları böyle uygulanıyormuş!!!"
<video>
18.05.2024
***
"RUH KONUSUNDA ÖNEMLİ BİR AÇIKLAMAMIZ:
<video: ruh / kuantum beyin...>
08.05.2024
***
"FİZİĞİN GELDİĞİ SON NOKTA DİYOR:
<video: Dr Jude Currivan ile sohbet>
06.05.2024
***
"HÜKÜMET, DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ HÜKMÜ ALTINA GİRECEK MİŞ!
Onaylıyor musunuz?"
"DSÖ Anlaşması 5. Madde "Hükümet, DSÖ Kontrolünde olacak''
05.05.2024
***
"YORGUNUM!"
05.05.2024
***
“KURAN BİLGİ KİTABIDIR”, demiştik…
“OKU” deniyor Resulullah aleyhisselâma… Ortada henüz hiç bir kitap, metin YOK! “OKU”ması istenen nedir? Resûlullah, “okuyabilenlerden değilim” diyor. ‘Okumam yazmam yok’, demiyor! ÜMMÎ, “OKU”yamayan anlamındadır.
Prof, şeyhülislam vs olabilirsin, ama “OKU”yan değilsen ÜMMÎ dir sıfatın! “İkra bismi rabbike elleziy halâk” “Sen”i yaratan ismi RAB olanın varlığındaki özelliğiyle OKU” deniyor. Bilgi, orijinaliyle, datadır; dalgaboyu anlamdır! Orijinaliyle bilginin LİSANI YOKTUR! Vahiy olan bilgi, lisansız olarak, Rabbi diye tanımlanan kuantum beynindeki potansiyelden “inzal” (inerek?) olarak bilgi tabanına göre proses olarak çözülmüş; kavranılmış, ve bilgi tabanındaki lisan olan Arapça ile dillendirilmiştir.
“OKUNMASI” dilenen şey, içselliğindeki ve dışsallığındaki (esasen beyin için böyle bir ayırım YOKTUR) varlığın TEK BİR vücud olduğunun seyridir! “OKUYAMADIĞIN SÜRECE SIFATIN ÜMMÎDİR” demiştim.
Gelelim bizim OKUMA KONUSUNDAKİ seviyemize..
Kurân, Resûlullah’ın Kureyş kabilesinde dünyaya gelmesi ve lisanının da Arapça olması hasebiyle Arapça olarak dillenmiştir ki, çevresindeki Araplar da ANLASINLAR için!
Görüldüğü gibi KONU GELEN BİLGİNİN ANLAŞILMASIDIR. ANLAŞILMAYAN BİLGİYE İMANDAN DA SÖZ EDİLEMEZ! Akıl anlasın, çözsün ki İMAN etsin. AKLI OLMAYANIN İMANI OLMAZ! Ne demektir bu? Aklın olmayışı demekten murad, bilgi tabanında gelen bilgiyi çözecek ve bütünleyecek kadar yeterli veri olmadığı için; ya da veri tabanı daha önce girmiş başka bilgilerle KİLİTLENMİŞ olduğu için konuyu çözememesi demektir.
Bize ulaşan bir bilgiyi değerlendirmemiz için önce o bilginin bildiğimiz lisan üzere karşımıza çıkması, sonra anlamamız, daha sonra da o bilgiyi çözümleyecek veri tabanına sahip olmamız gerekir. İster KURÂN bilgisi, ister Resûlullah’dan gelen başka bilgi ya da modern fizikten gelen bilgi olsun hep söz ettiğim sistem içinde değerlendirilir. Beyine ulaşan bilginin lisanından söz edebilirsiniz ama beyin içinde, veri proses alanında LİSAN YOKTUR; data çözümü vardır! Bunun örneğini de bir çoğunuz rüyanızda yaşamışınızdır. Hiç bilmediğiniz bir lisanda konuşan yabancının dediğini anlamışsınızdır. KÂBİR âlemi denmiş olan kuantum beyindeki zihin alanında lisan kavramı yoktur! Melekî denen bilgi de bu tarz data/bilginin, beyinin proses alanına ulaşması demektir.
Kuantum beyin, orijini itibariyle, tüm evrensel bilgi okyanusuyla bütünlük ve bunun getirisi entegrasyon ve iletişim halindedir. Bu iletişimden doğan, veri tabanına akan bilgiler de MELEK metaforuyla anlatılmıştır. Tüm bu oluşum MEKANSAL BİR DIŞSALLIĞA DEĞİL, BEYİNİN BOYUTSAL iletişimine dayanır. Din ve geçmiş erenler metaforlarla bu anlattıklarıma işaret etmiştir. Hepsinin dediği haktır, gerçektir!
Bu yüzdendir ki kadîm “KENDİNİ TANI” işareti insana en önemli ipucudur. Beyin veri tabanı, bedenden girmiş bilgilerle KİLİTLENMİŞ OLDUĞUNDA, kendini ölümlü beden varlık olarak kabullenip, ölüp toprak olup yok olucam zanına kapılır.
ÇAĞIMIZ ALTIN ÇAĞDIR! ALTIN ÇAĞDA PIRLANTA BİLGİLER AÇIĞA ÇIKMIŞ; madde kabulünün beynin algı yanılsaması olduğu, evrenin hakikatinin dalgaboyu bilgi yapı olduğu, insanın hakikatinin dahi bu ÖLÜMSÜZ BİLGİ YAPI OLDUĞU fark edilmeye başlanmıştır. Bilin ki artık her sorunun cevabının olduğu bir çağda yaşamaktayız! Ne mutlu Rabbinin “OKUTTUKLARINA”! Rabbimiz “OKU”mayı bağışlasın!"
02.05.2024
***
"Bir süre için ayrılacağım ABD’den son X’imde bir soru sorayım.. Bizim çok uzun yıllardır anlattığımız BEYNİNDEKİ HOLOGRAM DÜNYAN konusu günümüzde SİMULASYONDA YAŞIYORUZ diye açıklanmaya başlayınca hayli popüler oldu. Peki öyle ise şu konuya nasıl açıklık getirilecek? DİNİ kanaldan gelen bilgiler ile, SİMULASYONDA YAŞIYORUZ konusu nasıl bütünleştirilecek? Dinin ölüm ötesi yaşamla başlayan süreç ile söyledikleri simülasyon yaşam öğretisi ile çakışmaz mı! DİN kesin doğruyu bildirdiğine göre… Beynindeki hologram dünyanda/simülasyonda yaşadığın kesin bilimsel realite olduğuna göre; bu ikisini bir arada nasıl açıklayacaksınız? Birini kabul uğruna ikincisini red bizi gerçeklikten uzak düşüreceğine ve inkâra düşüreceğine göre çözüm ne?
İsterseniz bunu bir düşünün…
Not:
Cevabı eski kitaplarımızda ve video sohpetlerimizde vardı."
13.04.2024
***
"30 yıl önce böyle anlatmışız!"
“BEN”i yoktan yaratıp,“kul”adı altında esmâsıyla zâhir kılan;
gözüyle de âlemlerini seyredip,tedbir eden Subhan’dır..."
10.04.2024
***
"YOLUN SONU…
Düşüncelerimi takip eden, hâlimi merak eden dostlarım için biraz durumumdan söz etmek istiyorum. Bildiğiniz üzere, ocak ayı başında İstanbul’a geleceğim günün gecesinde yoğun pnomoni eşliğinde ağır bir kalp krizi geçirdim %95 tıkalı aort ve yüzde 20 çalışan kalp ile. Ecel gelmemiş ki, yoğun bakım müdahalesi ve sonrasında stent takımıyla ayağa kaldırdılar NCU Rex hastanesinde. Son yapılan tetkiklerde ise miyokard enfarktüs sırasında ağır hasar görmüş kalpte iyileşme olmadığını ve durumun geri dönüşsüz olduğunu açıkladılar…
Güzel haber, artık, kalp krizi geçirme ihtimali olmadığımdı! Kalp geri dönüşsüz yüzde 20 ile çalıştığı için de, bir an içinde ecel geldiğinde durabileceği idi! Kısacası her an durabilir bir vesile ile, bilerek yaşa, dediler! Ecelini bekle, demek istediler! Oysa yıllardır hazır olduğum bir şey bedensiz yaşama geçiş! Rabbime şükürden acizim ki, kafamdaki, dinle, yaşamla, insanın yapısıyla, Kuran’daki metaforların iç yüzleriyle ve daha pek çok konuyla ilgili sorularımın cevaplarını aynel yakin yaşattı.
Bir kısmını da sizlerle, kitaplarımla, video sohpetlerimle, twitlerimle KARŞILIKSIZ olarak çok uzun yıllardır paylaştım 1968 den beri. RUH ismiyle anılan yapının, enerji temelli dalgaboyu ölümsüz bilgi yapı olduğundan başlayarak; her sırrın BEYİNDE olduğunu; beyinin hakikatinin dalgaboyu bilgi yapı olduğunu; onun orijininin de KUANTUM beyin olduğunu uzun yıllar önce yazdım, anlattım; Türkiye’de daha hiç kimse bu konularla ilgilenmezken! KÂBİR âleminin, beyindeki hologram veri dünyası olduğunu; insanların, şu anda ve kıyâmete kadar bu dünyalarında yaşamakta olacaklarını; insanların bir aradalıklarının, onların farkında olmadan birbirlerini etkilediğini Kurân âyetin dayanarak açıkladım AYNA NÖRONLAR nedeniyle. Kurân çalışmalarımdan sonra beyin çalışma sistemi ve teori fizik alanındaki bilgi bütünlemeleriyle, Din-Bilim eşleşmelerini izaha muktedir kıldı Rabbim.
Bilim amigdalanın en önemli işlevinin beden sağlığını korumak için KORKU duygusunu açığa çıkartmak olduğunu söylerken; biz, amigdalanın veritabanı alanındaki işlevini açıklayıp, korumacılık alanının, veri tabanının anlık KORUNMASI olduğuna dikkat çekip; kişinin YENİ BİLGİLERİ İNKÂR VEYA REDDİ ARKASINDA AMİGDALANIN ÇALIŞMASINA işaret ettik.
Keşfen tesbit ettiğimiz, ancak, henüz bilimsel dayanağı oluşmamış nice yaşam sırları hakkındaki görüşümüzü ise açıklamaktan kaçındık, çünkü o yüzden, diğer anlattıklarımız da inkâr edilecekti. Artık, hiç bir beklentim olmaksızın, miras bırakacağım hiç bir dünyalığım olmaksızın, merak ettiğim hiç bir konu olmaksızın ecelimi bekliyorum.
Sizlere tavsiyem ise…
Şu anda beyninizin bilgi tabanına girmiş ne kabulleriniz varsa, içinde yaşamakta olduğunuz quantum beyninizin hologram dünyasında (kâbir âleminizde) kıyâmete kadar yaşamınız devam edecek. “Herkes ateşini dünyadan beraberinde götürür” hadisinin işaret ettiği üzere, BİLGİ TABANINIZI ARINDIRIN; sizi yakan ateşinizi beraberinizde götürmeyin!
Şunu fark edin ki… KURÂN’daki veya Hadislerdeki anlayamadığınız hususlar yüzünden oluşan inkârınız, hep anlatılanı birbir kelime tabanlı kabulden oluşmaktadır. Oysa Kurân ve dillendiricisi olan Resûlullah, zaman üstü olarak ihtiva ettiği bilgileri hep METAFORLAR olarak bizlere bildirmiştir. Kurân’daki her bildirimin, Resûl a.s.ın her açıklamasının kesin doğru olduğuna keşfimle şahidim.
Sizler de METAFORLARI ÇÖZÜP, ANLATILANLARIN PERDE ARKASINI ANLADIĞINIZDA bunu görüp yaşayacaksınız. Âyet veya hadislerin hangi konuyu, neden, nasıl, hangi ortama veya kişiye, günün hangi şartlarına göre bildirildiğine vukufunuz yoksa, inkarınız, suçlamalarınız bitmez! Umarım bu güne kadar açıkladıklarım, KURAN ÇÖZÜMÜ adlı çalışmam ve KİTABULLAH DİYOR Kİ isimli Kurân’ın kilit âyetlerine dikkat çeken kitapçığım ahmedhulusi.org da size yararlı olur. Yaşamınız sevgi yayan CANLARLA OLSUN, ETİKET NE OLURSA OLSUN! Şimdilik hoşça kalın…"
30.03.2024
***
"RAMAZAN HEDİYEMİZ!"
Kur'ân-ı Kerîm Çözümü (Âyetlerin Nüzûl Sırasına Göre)
10.03.2024
***
"RAMAZAN ÖNCESİNDE ÇOK ÖNEMLİ BİR GERÇEĞE DİKKATİNİZİ ÇEKMEK İSTİYORUM.. UZUN YILLAR ÖNCE TÜRKİYE’de ilk defa “RUH” adıyla işaret edilen şeyin data/bilgi beyin olduğunu; yaşadığımız her şeyin bu beyinin yarattığı hologram dünyada oluştuğunu açıklamıştım. Nihayet şimdilerde bu hologram dünyamızı simulasyon adıyla farketmeye başladılar…
Ve her şey simülasyondur, hayâldir, madde yalnızca ALGIDIR; bu yüzden de din ve ibadet boş şeydir noktasına kaymaya başladılar! Bir yanda, Allah’tan başka bir şey yok, dolayısıyla ben de Allah’ım fikriyle yaşamın, “sünnetullah”ın realitesinden ayrı düşüp, Allah olduğunu sanan, çıkarlarına çöp batınca da karşındakilerle kavga edenler, her türlü dedikodu ve gıybetle ömür tüketenler…
Diğer yanda da, her şey simülasyon, beynimizdeki hologram, hayal diyerek, “İSLAM DİNİ”nin uyarılarını, önerilerini laubali şekilde elinin tersiyle kenara itenler! İster beyninin algısına göre madde âleminde yaşadığını kabul et, ister Allah olduğunu düşün, ister de beynindeki simülasyon/hologram dünyanda yaşadığını kabul et, her halukârda SEN BEŞERİYETİNİN GETİRİSİ OLAN FİKİR VE DUYGULAR içinde yaşamaktasın! Bu yüzden de, kızıyorsun, öfkeleniyorsun, üzülüyorsun, sıkılıyorsun, kavga ediyorsun (fikri/fiziki), yanıyorsun! Kurân, zamana göre değişmez, dönüşmez “SÜNNETULLAH”a yani Allah ismiyle işaret edilendeki sistem prensiplerine dikkat çeker. “SÜNNETULLAH”, Allah isimlerinin kompozisyonlar şeklindeki açığa çıkış sistematiğine, algılanan her şeyin oluşum mekaniğine işaret eder.
Basit misal iki atom oksijen bir atom hidrojenle birleşirse su isimli yapıyı algılarız. Her etki bir tepkiyi oluşturur. Her oluşum bir an önceki kompozisyonun tetiklemesi sonucu açığa çıkar. Tüm yaşam, evren kabul ettiğimiz, sonsuz potansiyelin ilk anında gizlidir ve tetikleme sistemiyle, ihtiva ettiği bilgiye göre sayısız kompozisyonlar oluşturarak gelişir, açığa çıkar! Tıpkı spermdeki bilgi ile yumurtadaki bilginin son noktada insan organlarını ve bedenini oluşturma hali gibi. “İnsan”, hakikatinin ilmi, ruhu denilen data beyni itibariyle ölümsüz varlıktır; hakikatini Allah ismiyle işaret edilen sonsuz özellikler ihtiva eden potansiyeli itibariyle. İnsanın bedeni ise en gelişmiş hayvan bedenidir, ölümlüdür! Beşeriyetin oluşturucusudur. Beyin veri tabanı önce bedensel bilgilerle dolduğu ve beyindeki sentezler bu bilgilere göre yapıldığı için herkes kendini, “BEN” dediği varlığını bu beden olarak kabullenir. Bu da her insanın ilk varoluşunda “dalalet” üzere olduğu olarak anlatılır. (Dalaletteydin, hidayet ettik/ hakikatinden habersizdin, ölümsüz hakikatini fark ettirdik!)
İBADETİN SÜNNETULLAH İÇİNDEKİ YERİNE GELİNCE..
Kurân, salâtı zorunlu kılmıştır.. Salât YÖNELİŞ demektir! Varlığının hakikati olan RABBİNE, data beynindeki yaratıcı kudret potansiyeline YÖNEL, denmektedir. Allah’a firar et (fefirru ilallah) da bu yönelime dikkat çekmektedir. Kurân her sağlıklı insana SAVM yani ORUCU zorunlu kılmıştır. Günümüzde aç kalmanın bedene binbir faydası internette sayısız anlatılmaktadır; ama tıpkı namaz gibi, yalnızca bedene faydası yönünden oruç önerilmemiştir!
İBADET DENİLEN EYLEMLER, “İNSAN” adıyla işaret edilen varlığın, kendindeki, BEN BU BEDENİM algısından kurtulup, bedensiz, ölümsüz şuur oluşunu hissetmesi içindir! Bu konudaki tüm metaforik anlatımların özeti budur. KISACA, DÜNYANDAKİ, SENİ YAKAN ŞEYLERDEN KENDİNİ KURTARMAK İSTİYORSAN, BUNUN YOLU İBADETLERİN SIRRINA ERİP, GEREĞİNİ UYGULAMAKTIR. İŞTE KURÂN BU AŞAMADA DEVREYE GİRER, “İNSAN”A HAKİKATİNİ HATIRLATMAK ÜZERE! Neler yapması, neleri fark etmesi için.
Lutfen bu bakış açısıyla yeniden değerlendirin Kurânı Kerîm… KURAN ÇÖZÜMÜ, sırları ahmedhulusi.org da indirilebilir şekilde! Ramazan bereketiyle gele!"
07.03.2024
***
"Tasavvufta yanlış anlaşılan bir ifade var, “VELÎ ALLAHTIR”! Konuya, vukufumuz kadarıyla açıklık getirelim; ki insanları ilâhlaştırmayalım böylece! “EL VELΔ Allah isimlerinden biridir. Yani, Allah ismiyle işaret edilen TEK’in potansiyelindeki (Rahman) özelliklerinden biridir. Her insanın quantum beyninde potansiyel olarak bu özellik vardır. Kiminde Rahmani olarak açığa çıkar, kiminde şeytanî olarak açığa çıkar.
Kurân’daki “şeytanın evliyası” vurgusu buna işaret eder. Önce şunu açıklığa kavuşturalım.. “Kul” adıyla işaret edilen ve bir “esmâ kompozisyonu” olan insanda bütün isimler her an açığa çıkmaktadır, fark edilmese de. Görünürde olan insanın tanımı “beşer”dir. Bütün insanlar “beşer” tanımı içindedir. “Beşeriyet” yani beşer denmesinin nedeni, insan beyninin doğumundan itibaren tüm organlarından gelen bilgilerle donanarak “ben bu bedenim” kabulünün oluşmasıdır. Yanı sıra tüm edindiği şartlanma ve kabuller de “beşeriyetinin” ögeleridir. Muhammed a.s. ın, “ben de misliniz olan beşerim” ifadesi de bu oluşum sistematiği yüzündendir. Ne var ki, açıktaki yanıyla beşer olan insanın, boyutsal derinliği/quantum beyninin holografik realitesi itibariyle bir de hakikati vardır.
Allah’ın bütün isimlerinin işaret ettiği özellikleri varlığında barındıran “beşer” diye tanımlanan varlık, özünden inzal olan (şuurunda açığa çıkan) bir bilgi ile hakikatini hissetmeye ve buna İMAN ETMEYE başlar. Burada “EL HÂDİY” ismi özelliği devreye girmiştir. Dalalette iken yani kendini yalnızca beşeriyetiyle kabul ederken, HAKİKATİNİ fark etmiştir. Bu aşamada genişleme olursa, bu defa “EL VELΔ ismi devreye girer bu istikamette, ve kişi kendi varlığının ve muhatablarının her noktasında ve zerresinde ALLAH’ın ESM ÖZELLİKLERİNİN AÇIĞA ÇIKTIĞINI basiret gözüyle görmeye başlar. Kimsenin dedikodusunu ve gıybetini yapamaz olur. Beşeriyet yaşam boyu kalkmaz! Çünkü data beyne giren, hiç bir bilgi yok olmaz veya silinmez! Ancak hakikatından gelen bilginin kuvveti oranında bastırılır, pasifleştirilir. İşte beşerde açığa çıkan bu hakikat ilminin etkisi altında, varlığın beşeriyet özelliği arkasındaki hakikati boyutunu seyretme haline velâyet denir. Çünkü o artık, beşerde arka planda tasarruf edenin Allah esması olduğunun seyrindedir. Allah’la kavgası bitmiştir beşeriyet körlüğünün getirisi olan!
Kuran’da geçen “Şeytanın evliyası” tanımına gelince.. Veli, yönlendiren, hedef gösteren anlamı taşır en basit anlatımıyla. Şeytan diye bir tür yoktur! CİN adıyla tanımlanan görülmeyen varlık türleri vardır. İblis de cin idi Kuran ifadesiyle. ŞEYTANİYET BİR VASIFTIR. Kuran insan ve cin şeytanlarından söz eder ki; şeytaniyet vasfı ile yaşayanlardır bunlar. İnsanın melekî denilen yanı vardır, karşısındakini düşünen özellikleridir ya da hakikatini hissedip yaşama yanı. Şeytani yanı vardır kendini yalnızca beşer olarak kabul edip beşerî çıkarları, EGOSU için yaşama yanı. Şeytanın evliyası, denilenler, yaşamına beşeri çıkarları doğrultusunda yön veren bilgiye tabi olanlar demektir. Meleğin de şeytanın da senin varlığının ögeleridir, dışardan gelen değil.
Cin konusuna burada girmeyeceğim, o konuda yazdığım kitap ahmedhulusi.org sitesinde vardır, isteyen okuyabilir. Demek ki, insan ALLAH değildir; Allah esmasının kompozisyonu olarak açığa çıkan KULDUR! Bu idrakla yaşayanın VELÎSİ ALLAH’TIR! Çalmaz, çırpmaz, ne dostunun ne düşmanının dedikosunu gıybetini yapmaz, çünkü körlerden değil, ALLAH VECHİNİ GÖRENLERDENDİR! Allah bizi dostlarına dost eylesin, velisi şeytan olanlardan muhafaza ve uzak eylesin!"
05.03.2024
***
"GÜNÜMÜZ DÜNYASINDA, 1440 yıl önceki yaşam şartlarına göre toplumsal öneriler getirmiş olan Kurân halâ geçerliliğini koruyabilir mi, diye soruyorlar. İslam Dinini Taliban ve onlar gibi düşünen Türkiye’deki toplumlar mı temsil ediyor; yoksa kıyâmete kadar geçerli olduğu bildirilen Kurân’n anlayamadığımız, fark edemediğimiz yanları var da, o yüzden mi bu sıkıntıları çekiyoruz. 12 yıl önce yaptığım bu sohpette [Kuran´ın Ruhu], Kurân’ın fark edemediğimiz RUHUNA dayalı çözüm noktalarını anlatıyorum. Sabırla sonuna kadar sabırla dinlerseniz, tüm sıkıntıların nasıl çözüleceğine dair ipuçlarını göreceksiniz. KURÂN’IN RUHU nu anlamaya çalışın!"
28.02.2024
***
"DÜŞÜNDÜKLERİNİZ FİİLİNİZDİR! Düşündüklerinizin sonucunu, o düşündüğünüzü yapmışçasına YAŞARSINIZ! 1400 yıl önce Kurân’ın açıkladığı beyinin çalışma prensiblerinden biri!"
Bakara 284 / Ve Deepak Chopra video
25.02.2024
***
"DİN AKLI OLANA HİTAP EDER! Aklın kadarıyla dini anlayabilirsin ve veri tabanını değerlendirebilirsin. Anlayamadığın şeyin nedeni, bilgi tabanında o konuda yeterli bilginin olmayışıdır; tamamla eksik bilgini!
Gelelim gecenin konusuna…
Mübarek gecede ne okuyalım, sorusunu soranlara… EZBERLE İBADET OLMAZ! İster ezberletilmiş duayı tekrar et, ister anlamını bilmediğin sûre veya âyetleri tekrar et, umduğun ölçüde karşılığını alamazsın! Okuduğun kelimelere can veren, onları işlevlendiren, senin onların anlamını bilerek verdiğin değerdir; etkisine inancındır!
Kurân okuyorsan, ilk şart okuduğunun anlamını bilmendir! Çünkü Kuran, ANLAMALARI İÇİN ARAPÇA OLARAK KUREYŞ KAVMİNE bildirilmiş, tüm insanlığa da bu bilginin yayılması dilenilmiştir. Kurân’ın dilindeki anlamını okuduktan sonra, arapça harfleri okumasını bilmiyorsan, lisanının kullandığı harflerle yazılmış ARAPÇASINI DA OKUMAN ŞARTTIR! Neden mi?
AÇIKLIYAYIM.. SİMULASYONCU, CONNECTUMCU arkadaşların veya materyalist (et beyin) görüşünden kurtulamamış kardeşlerimizin henüz fark edemediği şu hususa değineyim.. Kuantum anlayışından yola çıkarak enformasyon beyine ve onun simule ettiği (bizim çok uzun yıllardır hologram beyin dediğimiz) dünyamıza farkındalık getirilirken, anlayamadıkları husus şudur:
Evet, beyin kendisine ulaşan bilgiler kadarıyla simulasyon (hologram görüntü) yaratmaktadır ve bizim dünyamız odur da… Ana konu bu değildir! Ana konunun eşiği, giriş anlayışı, kapısıdır bu konu. Ana konu ve DİNİN BİLDİRİLMESİNE NEDEN OLAN yanı, beyinin HOLOGRAM BEYİN OLMASIDIR!
Evrenin hakikatında ne varsa hologram beyinin hakikatinde de o vardır gerçeği! (Zerre küllün aynasıdır). Dindeki kâbir yaşantısı, hesap görülmesi, berzah, kıyâmet, mahşer, sırat, cehennem, cennet anlatımlarının tamamı, beyinin HOLOGRAM BEYİN olması temeline dayanır. Hologram beyin, AN içindeki giren bilgilere (enformasyon) göre ANLIK görüntüleri (simulasyon-hologramik) yaratırken, ölümsüz bu yapısı itibariyle yaşamını sürdürürken… Diğer yandan da HOLOGRAMİK TEMELLİ OLUŞU NEDENİYLE, evrenselliği oluşturan sonsuz bilgi boyutuyla (semâ) ile bağlantı halindedir. Farkındalığı olsa da olmasa da!
Melekler gökten değil, semândan açığa çıkar. Ummadığın anda karşılaştığın mucizevi olaylar semândan ortaya çıkan kudrettir! AN içinde, yaşadığın hologram dünyandaki tüm simülasyonlar sonraki AN da anı olarak yer alsa da, hiç biri kaybolmaksızın wave/dalga/RUH bedeninde kayıtlıdır, yok olmaz!
Bu yüzdendir ki, Kurân’da, “ikra kitabek” (kitabını oku) âyeti vardır, mahşerde tüm insanların tüm geçmiş yaşantılarını hatırlıyacağına işaret eder. Kurân’ın arapça orijinalinin hangi lisan harfleriyle olursa olsun okunmasının gereği de, o bilginin hologram beyinde yer alması içindir. Hologram beyinde bilgi yer alır, harfler değil! Harfler andaki simülasyondur, bilgi datadır ölümsüz! Rabbını gören, hologram beyninin boyutsal derinliklerinde yer alanı görmüştür (hissetmiştir); gökteki tanrıyı değil!
Melekler bu boyutsal derinlikten gelen “esma-ül hüsna” kuvveleridir. Nefsini bilen rabbini bilir. Bugün Dünya senin için ne kadar varsa, gerçek kabul ediyorsan, dünyaNda yaşamaktaysan, AYNI SİSTEMLE kâbir âleminde, berzahta, mahşerde, cehennem veya cennette de yaşamın devam edecek. İlminle yaşamını inşâ etmektesin ve de geleceğini.
Her şeyin, SENDEN SANA YARATILMAKTADIR, hakikatinle! Hologram yapında var olan Allah ismiyle işaret edileni fark et ki yaşamın cennet olsun! Sanma ki hakikat ötende! Kendinde ara kendinde bul!"
24.02.2024
***
“AN” !
Kuantum beyinin yaratısı olan zihin için yalnızca “AN” vardır! “AN” öyle bir “AN”dır ki, tüm kendisinden önceki “an”ları hatıralar olarak içinde barındırır, ki buna kısaca “dün” deriz; hem de geleceğe dönük tüm beklentileri kurgular, ki buna da “yarın”lar deriz.
Yaşam denilen şey yalnızca “AN”dan ibarettir!
“AN” içinde, “an”ı yaşayabilirsin; “AN” içinde, “dün”leri yaşayabilirsin; “AN” içinde, kurguladığın “yarın”larda yaşayabilirsin! “AN”ın, sonraki “AN”ların “RAHİM”idir! Orada yaratılır sonraki “AN”ın!
“AN”ın ya huzur bahçesidir, ya da yangın yeri! “AN” içinde, “dün”deki yangın yerini yaşarsan, “AN”ın cehennemin olur; artık ne isimle tanımlarsan tanımla o “AN”ı, hâlini! “AN” içinde mutlu bir “dün”ü hatırlarsan, huzur bahçesinde olursun! “AN”da, “yarın” kurguları, beklentilerini yaratır, ki bunların pek çoğu gerçekleşmeyeceği için, sonraki “AN”larının mutsuzluğuna neden olur!
Yalnızca “AN”ı yaşamaya bak, Rabbin olan kuantum beyninin, her “AN” içindeki, dilediğince yaratısını seyrederek; YORUMSUZ! Çünkü yorum, BEŞERİYETİNİN dillenişidir; “Rabbinin her AN yeni bir şanda” oluşunu seyirden mahrum bırakır seni!
“AN”a aittir İMAN; “AN”a aittir İNKÂR!
“Dün” ki İMAN yalnızca HATIRADIR! “Dün”ki İNKÂR yalnızca bir ANI! “AN” içindekisin sen! “AN”ındakiyle yaratılıyor sonraki “AN”ın! Zihnin bedenle bağlantısı koptuğunda (ölüm), artık o “AN”ki hâline göre kurgulanır tüm gelecek “AN”ların; ya İMANIN doğrultusunda, ya da İNKÂRIN doğrultusunda! “AN” içinde “HİÇ”liğini hissedip, yalnızca kuantum beynin kendi algoritmasına göre, dilediğini açığa çıkartmakta olduğunu seyredenlere ne mutlu!"
12.02.2024
***
"Zihnindeki veri tabanına GÖRE beyini tanımlarsın!"
< Beynin, göze GÖRE ettir... >
12.02.2024
***
"İşin hologramik beynimiz yönünden kesin gerçeği 2000li yıllardan itibaren anlattığımız bu sistem… Ne var ki bu anlatılan sistemin sonuçları var… Konunun ölüm ve ötesi yanı var… Ölümü tadarak neler olacak? Âhıret yaşamı nedir nerede bölümü… Bunu hiç hatırdan çıkarmayın Prof. Sinan Canan:
11.02.2024
***
"BEKLENTİ İÇİMİZDEKİ ATEŞTİR. Çocukluğumuzdan başlayarak hep bir şeylere özendiriliriz… Maddi veya manevi! Benim de olsun; ben de öyle olayım! Tüm hayatımız bu beklentilerle geçer. Binde biri beklentilerimizin gerçekleşirse mutlu olurken, çok çok daha fazlası gerçekleşmediği için, üzülür, yanar, mutsuz oluruz. Beklentilerin tamamı çevresel girdilerden kaynaklanır. Düşünün ki, çevreniz bambaşka bir ülkede olsaydı, bambaşka hedefleriniz ve beklentileriniz olacaktı. Bu nedenledir ki, zihninizi, şartlanmalarınız oluşturduğu beklentilerden arındırmadığınız sürece sürekli mutluluğu tadamayacaksınız. Beklentisiz yaşam, olanı olduğu gibi kabulden; olmayanı da hiç bir şekilde sorgulamamaktan geçer. Çünkü herkesin, özgün beyin programı gereği, yaptığının farklısını yapma imkânı yoktur. Ne mutlu beklentisizlik ölümünü tadana!"
01.02.2024
***
“HİÇ”liğinin hissiyatı açığa çıkmadan, Rabbinin varlığı hissedilmez an içinde. Beşeriyetin de, şartlanmalarına dayalı kabullerin sonucu, ‘HİÇ´liğini hissetmene engeldir. “BEN”liğinin “HİÇ”liğini hissediş, nefsini tanımaktır. “HİÇ”liğini hissediş, “ölmeden önce ölmenin” gerçekleşmesidir. “Rabbini tanımak” işareti bunu anlatır. “Ölmeden ölmüş olanın” ikinci bir ölümü olmaz! “HİÇ” liği yaşatmasıyla, yaşam, “şehidallahu ennehu lâ ilâhe illâ HU” âyetinin anlattığı anlama dönüşür."
21.01.2024, Ahmed Hulusi
***
"Değerli dostlarım bizzat bilgilendirmek istiyorum sizleri..
10 gün önce normal squad-ağırlık çalışmasından sonra Cuma akşamı DC den İst uçağına gidecekken 2. Kalp krizi ve nefes darlığı nedeniyle Duke kroner acil yoğun bakıma girdim. Müdahale ve CT scan sonrası iki ciğerin Pnomania dolu olduğu ve aortun %95 tıkalı olduğu tesbit edildi. 7 ci gecesi, normalde uçağımın İst ineceği saatte ben 3. ve en sert krize muhatap oldum. Tam dünyayı terk edecekken geri döndürdüler. Buna üzülmüştüm. Tüm yaşadıklarım oyun gibi geliyordu, gülerek, dalga geçerek seyrettiğim bir süreçti çevremdekilerin de şahid olduğu gibi! Gerçekte seviniyordum artık bitti bu süreç diye.. Neyse sonrasında aorta stent takıldı, hızlı bir ciğer tedavisi ile eve dönecek hale geldim. Ancak en azından üç ay uçuş yasağı geldi. 6 ayın çok kritik dediler. Şimdilik ziyaretçi yasak, çok konuşmak yasak, notebook, mesajlaşma yasak. (Şu an kaçak yapıyorum yanlış söylentilere karşı). Arada dediklerime dayalı admin mesaj atıyor benim yerime.. Umarım sizlerde sağlıklı olun. Ara ara kalbinizi, ciğerlerinizi baktırır ve benim gibi, ölümle şakalaşacak halde yaşarsınız her an. Ölüm beden hapsinden kurtulup ruh kuvveleriyle yaşama sürecine geçiştir mümin için. Huzurdur. Tüm beşeri kayıtlardan kurtuluştur. Allah tez zamanda nasip ede. Aşağıdaki seslenişimde anlatmıştım ölüm nasıl ve sonrasını.
Kalın sağlıkla."
Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu
14.01.2024
***
"Bütün bir ömür yalnızca kendinin bu beden olmadığını fark edip hissetmek; karşılaştığın bütün kişilerin ve olayların yalnızca ders almak için düzenlenmiş senaryolar olduğunu fark etmek içindir. Ne mutlu an içinde ölümsüz, bağımsız ruh olduğunun hissiyatıyla dünsüz ve yarınsız yaşayabilenlere."
10.01.2024
***
"Tasavvuf konusunda yazılmış, çizilmiş, anlatılan ne varsa hepsi METAFORDUR. YAKIYN (işin gerçeğine vakıf olma) oluşmadıkça metaforların gerçeği anlaşılamaz. Rasulullahın “Bana var olan şeylerin hakikatini göster” şeklindeki duası buraya işaret eder. Eşyanın hakikatına yakıyn elde eden metaforlardan kurtulmuştur. Hakikat ehli metaforsuz algılayan gerçek yakıyn ehlidir. Metaforsuz yaşamın tasavvuftaki işareti “HAKKEL YAKIYN” dir."
07.01.2024
***
*
***
*****