Sen´im BEN!... Sen, diye bakma bana! Sendeyim!"
Sen´im BEN!...Sen, diye bakma bana! Sendeyim!"                         

"Üstad Ahmed Hulusi´nin 2025 - Yeni Sözleri

 

(01.01.2025 - >>> 30.05.2025)

 

Kaynak:

Ahmed Hulusi twitter @AhmedHulusi

 

*****

 

"YASAKLAMAK, YASAKLANAN KONUDAKİ ACZİYETİN İFADESİDİR! GÜNÜMÜZ DÜNYASINDA YASAKLAMAK, YASAK OLANA İLGİ TOPLAMAKTAN BAŞKA BİR ŞEY SAĞLAMAZ! Yanlış olduğunu düşündüğün şeyin çözümü, karşı fikirle onu çürütmekten geçer! Karşı fikirle çürütemiyorsan; İÇİNDE OLDUĞUN fikri, ilmi acziyet neden ile YASAKLAR GETİRİRSİN Kİ, BU DA O FİKRİN DAHA FAZLA İLGİ GÖRÜP YAYILMASINA EDEN OLUR. YASAKLARLA, DÜŞÜNCE VE DÜŞÜNDÜĞÜNÜ YAYMA HÜRRİYETİNİ İNSANLARIN ELİNDEN ALMAK, OTORİTER REJİMLERE ÖZGÜ BİR UYGULAMADIR. Hangi düşüncenin yayılmasını istiyorsanız, onu YASAKLAYIN!"

 

30.05.2025

***

 

"Teknolojik Tekillik: Altıncı ve Son Çağa Az Kaldı!"

 

30.05.2025

***

 

"Samanyolunun görülmediği bir evrende sizin yeriniz neresi; TANRINIZ/İLAHINIZ NEREDE? NEREDEN SİZİ GÖRÜP, NEREDE HUZURUNA (!) ÇIKACAKSINIZ? “Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?” Âyet

 

"We´ve Finally Seen What´s Inside the Zone of Avoidance!"

 

28.05.2025

***

 

"Tebrikler Türkiye!"

 

19.05.2025

***

 

"Yaşamın, yaşadığın ANDAN İBARETTİR! Öncesi de, ANINDAKİ BULDUĞUN KADARIYLADIR! ANIN ÖNCESİNDEKİLERİ AYNIYLA TEKRAR YAŞAYAMAYACAĞIN GİBİ, GERİ DE GETİREMEZSİN; TELAFİ DE EDEMEZSİN! Öncenin kazası olmaz! Düne hayıflanmak boştur! Yaşanmış, bitmiş, gitmiştir. Yaşanmış, ANINI ya mutlu eder, ya da sıkıntı verir ki, bu da önceki yaşadığının CEZASIDIR (yani getirisi/karşılığı). YARININ NİÇİN MEÇHULDÜR? ÇÜNKÜ BEYNİNDEKİ ALGORİTMANIN HANGİ BİLGİLERİ DEVREYE SOKARAK ANINI NASIL YARATACAĞINI BİLEMEZSİN! DÜNÜ UNUT, YARINA KAFANI YORMA, ANINI DEĞERLENDİR!"

 

09.05.2025

***

 

ALLAH’ın âlemlerdeki TEDBİRATI âlem suretlerincedir (Abdülkerîm Ceylî) açıklamasının anlamını çözemeyenlerin, “ABDULLAH ismi ve tanımlamasıyla anlatılanın da ne olduğunu kavrayabilmesi mümkün değildir!"

 

29.04.2025

***

 

THEATRICAL” YAŞAM SİSTEMİNDE MİYİZ?

Nereden çıktı bu şimdi, diye düşündüğünüzü algılar gibiyim. Zor bir konu bu ama seyrettiğimi anlatmaya çalışayım… İlk anda belki, hayat bir tiyatro mu demek istiyor, diye düşünmüş de olabilirsiniz; ama konu hayli daha öte ve derin! Bilmiyorum anlatabilecek miyim!

 

theatrical tanımını Türkçeye tiyatrovari diye çevirmek mümkün mü bilmiyorum. Ama ben mümkünden yola çıkarak anlatmaya çalışacağım

 

2D BİR EVRENDE YAŞAMAKTA OLDUĞUMUZ hakkındaki düşüncemi 1997 yılında yayınlanan YENİLEN (ahmedhulusi.org) kitabımda yazmıştım. 2D bir evrende yaşamakta isek bunun sonucu, “BEN” diye işaret ettiğimiz kuantum beynimizin/ruhumuzun dahi gerçekte 2D bir yapı olduğuna çıkar!

2D evren, hatta ve dahi evren içre evrenler, tümüyle ANLAM, BİLGİ KOMPOZİSYONLARI OLUŞTURACAK DATADIR!

 

Bu DATA, ihtiva ettiği bilgiye göre sayısız bilgi kompozisyonlarını yaratarak sonsuz anlamlı varlık olgusunu meydana getirir. “Anlamlı varlık olgusu” nasıl meydana gelir YUKARIDA NE VARSA AŞAĞIDA DA O VARDIR, SÖZÜNÜ HATIRLAYIN. Örnekle anlatmaya çalışayım KUANTUM BEYNİMİZ, gerçekte dalgaboyu/bilgi~DATA ile vardır ve çalışır. Beyin dediğimiz yapı esasen çoklu program sisteminden oluşmuş, sanki bir bilgisayar, gibidir. Bilgisayardaki data~bilgi nasılki bir programla algılanan suretler halinde ekrandan gözümüze ulaşıyor; gözümüz de o dalgaboylarını beynimizde suretlere dönüştürüp 3D HOLOGRAM DÜNYAMIZI OLUŞTURUYORSA…

 

YUKARIDA(!), makro yapıda, evrende de, 2D Boyutta olup biten tüm bilgiler, gene kendisindeki bilgi kompozisyonlarının oluşturduğu programlarla anlamlı sîretler halinde açığa çıkmaktadır ki biz buna THEATRICAL SİSTEM diyoruz; aynen beynimizde olan gibi! ANLAMLARIN SURETLENMESİDİR THEATRICAL SİSTEM. 2D EVRENİN 3D OLARAK ALGILANMASININ NEDENİ, SİSTEMATİĞİDİR BU OLUŞUM. Günümüz tiyatrosunu veya sinemasını da düşünürseniz, belli anlamların suretlere büründürülerek açığa çıkmasından başka bir şey olmadığını fark edersiniz. İnsanın her anki yaşamı, theatrical sistem içinde oluşan bir HAYAL dünyasıdır!

 

2D evrende HER AN DÖNÜŞEN BİLGİ KOMPOZİSYONU İLE YENİ GÖRÜNÜM (!) oluşurken; beyinlerde dahi aynı sistemle her an yeni bir anlam/hissediş-düşünce açığa çıkmaktadır. İŞTE BU SİSTEM GEREĞİ OLARAK, KURÂN DAKİ BİR ÇOK ANLATIM DA “theatrical sistem ile insanların anlayışına sunulmuştur ki, biz bunlara “metaforik anlatım” demekteyiz. Buna Kurândaki en güzel örnek de Halife-İnsanın oluşumu anlatımıdır. İnsan bedeni ve beyni geçirdiği yüzmilyonlarca yıllık evrimden sonra, hologramik evren sisteminin sonucu olarak, evrensel bilginin sonuçlarını yansıtacak şekilde boyutsal derinliklerinden gelen bilgiyi şuurunda hissetmiş ve o bilgi ile her istediğini -bedenini hissetmeksizin- yapar şekilde yaşar hale gelmiştir. Bu durum theatrical anlatımla cennette varolma diye anlatılmıştır.

 

Devam edelim theatrical anlatımın perde arkasına Bu şekilde bedensizmiş hissiyatıyla yaşamına devam ederken; çevresindeki dişilerden biriyle tanışmış ve onunla bedensel ilişkiye girmiş (yasak elmayı yemiş); bedenselliğini hissederek beden kayıtlarına yani arza inmiştir. İlk varoluşu aşamasında kendisinde tüm evrensel bilgi olmasından dolayı tüm kuvveler kendisine secde etmiş, sadece kendisindeki beyin kapasitesine sahip olmayan cin türünün başı iblis ona secde etmemiştir. Ademin zevcesi havva değil, bedenidir. Kuran havva dan söz etmez! Adem ölümsüz ruh/şuur yapıdır, zevcesi den kasıt bedenidir! Bedensel yaşam hissiyatı içinde beraber olduğu kadına da havva ismi takılmıştır. Zevcenin fitne olmasından murat da bedenidir. Çünkü kendini beden kabul edip, bedensiz ölümsüz varlık olduğunu, hakikatını hissetmesine engel olmaktadır. Konu daha çok derin, açıklanacak çok şey var, ama bilmem ömür yeter mi, Rabbim nasip eder mi… şimdilik bu kadar olsun! Sürçü lisan ettiysek affola!"

 

Bakara 29-33

 

Bakara 34-38

 

Bakara 36

 

Teğabun 14-15

 

30.04.2025

***

 

"DEDİ Kİ, SENDE HİÇ Mİ EMPATİ YOK?

DEDİM Kİ, ALLAH İSTERSE OLUR! İnsanlar, “ALLAH” dendiğinde veya derken, niçin “İNSAN GİBİ DÜŞÜNEN, DEĞERLENDİREN BİR TANRI” tahayyül ediyorlar?

 

Kurân, besmele, “İSMİ ALLAH dediği halde, niçin müslümanlar veya diğerleri İSMİ ALLAHolanı, “İNSANIN MACRO BOYUTLUSU” olarak tahayyül edip, dünyalarında ona göre bir TANRI ile sorunlarını çözmeye çalışıyorlar? Anlatmaya çalışayım

 

Önce şu isimlerin neye işaret ettiğini anlayalım… ALLAH RAHMAN RAHİYM RABB RABBULÂLEMİYN ESMÂÜL HÜSNA “ALLAH” ismi, sonsuz sınırsız potansiyele sahip FAKAT O POTANSİYELDEKİ HİÇ BİR ÖZELLİKLE DE KAYITLANMAKTAN BERİ OLAN YARATICI KUDRETE işaret eder. RAHMAN ismi, yaratılmış şuurun, varlığını oluşturan özellikler kadarıyla kapsayabildiği veya kapsamadığı, sonsuz ilme ve özelliklere, yani tüm yaratılmışları oluşturan POTANSİYELE işaret eder. RAHİYM, RAHMİNDEKİ (metafordur) POTANSİYELDEN KAYNAKLANAN (esmaül hüsna) tüm özellikleri aktive edip algılanır alana indirgeyen kudrettir. RABB, bir birimi oluşturan, tüm isimlerle işaret edilen özellikleri, çeşitli kompozisyonlar halinde kompoze etme özelliğidir. Her varlık öylece oluşur!

 

RABBİY” ismi, varlığını oluşturan bu esma kompozisyonunun kompozitörüne hitap veya işaret sözcüğüdür. RABBÜL ÂLEMİYN, tüm algılanan veya algılanamayan yaratılmışlarda tasarruf eden RAB (rububiyet) boyutuna işaret eder. ESMAÜL HÜSNA, RAHİYMİN AÇIĞA ÇIKARDIĞI SAYISIZ ÖZELLİKLERİN TANIMLANMASI İÇİN KULLANILAN İSİMLERE İŞARET EDER. İNSANIN KUANTUM BEYNİNDE AÇIĞA ÇIKAN TÜM ÖZELLİKLERE KURÂNDA BU İSİMLERLE İŞARET EDİLİR. BUNLAR HER AN AKTİVE HALDEDİR. HATTA BEYİN, BU AKTİVE İSİMLER KOMPOZİSYONUNDAN İBARETTİR DAHİ DİYEBİLİRİZ.

 

Maden, nebat, hayvan, insan sıralamasında, insanın en mükemmel olmasının nedeni, bu isimlerle işaret edilen özelliklerin çok gelişmiş kompozisyonudur. İnsan beynindeki sayısız özelliklerden söz ederken, gerçekte, hep bu isimlerin işaret ettiği özelliklerden bahsetmekteyiz.

 

Eğer buraya kadar olan bölümde, anlatmak istediklerimi açıklayabildiysem, şimdi gelelim baştaki konumuza.. Her beyin, RABBİNİN KULUDUR VE HER AN KULLUĞUNU YERİNE GETİRMEKTEDİR; farkında olsa da olmasa da Bu yüzden cinleri ve insanları kulluk etmeleri için yarattık” denmiştir. Her insan veya cin türü, RABBİNE KULLUK HALİNDEDİR! NE VAR Kİ, BAZI İNSAN adı altında açığa çıkmışlar da, RABLERİNİN LUTFUYLA “ALLAH KULU/ABDULLAH projeksiyonuyla aramızda yer almıştır.

 

Farkları?

 

ABDULLAH”lar, “ALLAH ÂLEMLERDEN GANİYDİR” cümlesiyle işaret edilen, bir yaşam boyutu, bir projeksiyon farkıyla, aramızda yer alıp, bizi ALLAH İSMİYLE” işaret edilene İMAN ETMEYE davet ederler. Bu konuda gösterilen örnek de ABDULLAH ve RESULULLAH diye bildirilmiş olan MUHAMMED MUSTAFA aleyhisselâmdır.

 

ABDULLAH bir yanıyla RABBİNİN kompoze ettiği tüm isimlerin işaretiyle yaşamını sürdürürken, hatta beşeriyetinin kemâlatını dahi yaşarken; diğer yandan da, isimler kompozisyonundaki EL GANİY ismiyle işaret edilen özellik yönünden, pek çok isimlerin özelliklerinin kaydından beri yaşamı açığa çıkartırlar! ALLAH, “ABDULLAH” OLARAK TANIMLADIĞI KULLARI İLE HİDAYETİ ULAŞTIRIR BİZLERE… ALLAH HİDAYET ETSİN BİZE!"

 

27.04.2025

***

 

O HER AN YENİ ŞANDADIR Der ki, “AN”, “AN”INDIR; ki, SADECE “ANIN” VARDIR! Hele bir düşünelim bakalım bu ne demektir!!!"

 

22.04.2025

***

 

OKU diye başlayan sure (96) “SECDE ET Kİ KURBA ERESİN” diye bitiyor! “OKU”manın neye dönük olmasını böylece açıklıyor! Eğer Rabbinin kulu olmanın ne olduğunu fark edersen, herkesin dahi aynı durumda olduğunu keşfedersin! “ALLAH SİZİ DE YAPTIKLARINIZI DA YARATTI Âyetini düşünebilirsen, farkedersin ki; BEN HİSSİYATINI DA, TÜM YAPTIKLARINI DA RABBİN (kuantum beynin/esma özelliklerin) yaratmaktadır! Bunu da fark edersen, ezelinden ebedine, Allah esmasına kulluk eden bir varlık var ve SEN YALNIZCA, VARIM, sanan bir varlıksın! YOKSUN! HİÇSİN! İşte bunu hissedip yaşadığında SECDE ETMİŞSİNDİR! SECDENİN ANLAMI BUDUR! Bu SECDEnin sonucu da KURBİYETTİR! Yani Rabbinin varlığında yok olmak; HİÇ olmak; zerrende dahi Rabbinin özellikleri dışında bir şey kalmamasıdır. Gören, duyan, söyleyen, Rabbindir! Yoksa, BENLİĞİN, BEN YAPIYORUM hissiyatın, bataklığa saplı demir kazık gibi dimdik dururken; alnını yere koyarak, SECDE EDİYORUM sanısıyla da avunarak, geçip gidenlerden biri daha olursun! HİSSETTİĞİN VE YAŞADIĞINSIN; BİLDİKLERİN HİÇ DEĞİL! Selamet ola."

 

16.04.2025

***

 

"KURÂN’IN “R U H U N U” okuyamayan zekâ özürlüler, bu bilgileri çağdışı bulurlar… Oysa, KURÂN İLERLEYE AÇIK BİR KİTAPTIR İHTİVA ETTİĞİ İNCELİKLERLE! Lütfen OKUYUN ve sonra bir kere daha düşünün, din adamlarının dedikleri yanı sıra bu İNCELİKLERİ!"

 

Kur’ân-ı Kerîm’in “RUHU

 

Kur’ân-ı Kerîm’in “RUHU”nu “OKU”mak

 

14.04.2025

***

 

"HER TOPLUMUN İÇİNDEN UYARICILAR ÇIKAR YANLIŞTA ISRAR EDENLERE. SONRA DA BELÂLARINI BULURLAR!"

 

Şu´ara Suresi 206-209

 

13.04.2025

***

 

"1997 yılında yayınladığım YENİLEN İsimli kitabımda açıkladığım konu yeni konuşulmaya başlandı:

 

Bilim İnsanları “Holografik Evren” Teorisini Savunuyor: Gerçekten Matrix'te Mi Yaşıyoruz?

 

08.04.2025

***

 

"Trump ülkesini vatandaşlarını düşündüğü için PARİS İKLİM SÖZLEŞMESİNDEN ÇIKTIĞINI AÇIKLADI! Bir çok batılı ülke de çıktı! Milletvekilleri Türk insanını düşündükleri için 8 nisanda görüşülecek bu anlaşmayı reddedebilecek mi vatandaşlarını düşünen TRUMP gibi? Başta CHP OLMAK ÜZERE TÜM MUHALEFET TAM KADRO GÖRÜŞMELERE KATILIP RED VEREBİLECEK Mİ?"

 

"Trump, Paris İklim Sözleşmesini ve iklim değişikliği projesini yeşil sahtekarlık olarak tanımlıyor."

 

06.04.2025

***

 

"DUAM NİYE KABUL OLMUYOR, DİYORSUN YA; ANLATAYIM! DOĞRU ADRESE YOLLAMIYORSUN DUANI! O yüzden de duana icabet olmuyor! Ediyorum ediyorum cevap gelmiyor, demeye devam ediyorsun. Mesajını evrene yolluyorsun! Evrenin dibi bucağı yok! Başı sonu yok! Yanlış adrese yöneliyorsun! Doğru adrese işaret ediyor Kurân.

 

Ne diyor?

 

BİZ ŞAH DAMARINDAN DAHA YAKINIZ!” “BİZ” diyor.. kim bu biz? Esma hüsna.. Konu Allah isimleriyle işaret edilen özellikler ise, buralarda çoğul olan BİZ SIFATI KULLANILIR.. YANİ, BEYİNE TALİM EDİLMİŞ OLAN TÜM İSİMLERİN ÖZELLİKLERİYLE ANLAMINA GELİR “BİZ” işareti.

 

ŞAHDAMARI nereye ulaşır beyine! BİZ BEYNİNİN BOYUTSAL DERİNLİĞİNDE TÜM ESMA ÖZELLİKLERİMİZLE VARIZ, DEMEKTİR BU ÂYETİN ANLAMI! Daha önce de açıkladığımız üzere kuantum beyninin hakikati, tüm isimlerle işaret edilen özelliklerin tamamıdır! Yani, RABBİNDİR! Demek ki adresi neresi olmalıymış DUANIN; elbette ki GERÇEK BEYNİN/RABBİN! Oysa sen duanı ÖTENDEKİ BİR VARLIĞI HAYAL EDEREK ONA YOLLUYORSUN! Yanlış adrese! ÖNCE B” sırrınca, ben sandığın varlığının sadece bir zan, vehim olduğunu; gerçek varlığının RABBİNE AİT OLDUĞUNU FARK ET; sonra da DUANI, İÇSELLİĞİNDEKİ, KUANTUM BEYNİNDEKİ RABBİNE YAPMAYI DENE!

 

Rükûnda, secdende hep beyninin hakikati olan RABBİNE yönelerek tesbihini, duanı yapmaya başla. “ARZ diye isimlendirilmiş bedeninin tüm hücreleri, organları dualarını SEMÂ olarak isimlendirilmiş beynine iletiyor ve ondan cevap alıyor DUANI UZAYA YAPARSAN, HAYALİNDE TASAVVUR EDİP YARATTIĞIN TANRINA YOLLARSAN, DUYGUSUZ UZAYDA KAYBOLUP GİDER! UZAY NEDİR BİLİR MİSİN?

 

Aşağıdaki linkten okuyabilirsin UZAYIN NE OLDUĞUNU, bugüne kadar hiç duymadığın bir tarzda. Dolayısıyla önce İNAN VE GÜVEN BEYNİNİN HAKİKATİ OLAN RABBİNE VE SANA CEVAP VERECEĞİNE… Sonra da DUANI YAP! Ezberlediğin kelimelerle değil; içinden geldiği gibi! Tüm samimiyetinle! Yana yakıla! Bak gör bakalım, duana cevap geliyor muymuş, gelmiyor muymuş. Unutma ki, âdet olmuş diye yapılan ne dua kabul olur, ne de diğer ibadetler! Bakın dua olayını çok yıllar önce DUA VE ZİKİR isimli kitabımızda nasıl anlattık Aşağıda okuyun… “KEVSER HAVUZU metaforuyla anlatılan ve beyninizin HAKİKATİ olan tüm Allah özelliklerini fark edip, gereğini yaşayamazsanız, geleceğinizin cennet olması bir hayli düşük ihtimal olacaktır. “DÜNYA MÜMİNİN CEHENNEMİDİR işareti, beden boyutunda beşeriyet şartları içinde ömür sürenin, içinde bulunduğu şartları anlatır İçe, hakikatine yönel ki, cehenneminin ateşi sönsün, gerçekliğini, “ALLAH’A FİRAR EDİN âyeti vurgular! Allah’a kurbu, olanı, hakkel yakîni yaşayanı dünya ateşi yakmaz! Allahım, RABBİNİN SONSUZ GENİŞLİĞİNDE YAŞAYANLARDAN OLMAYI BAHŞET BİZE!"

 

"DUA ve ZiKiR - Sunu"

 

"Uzay"

 

"Dua ve Zikir - Sunu / Foto"

 

17.03.2025

***

 

"SANMAYIN Kİ BİLDİĞİNİZ İBADETLER TANRI İÇİNDİR; ONLARIN TAMAMI, BEYİN ADIYLA BİLDİĞİNİZ, RABBİNİZİ TANIMAK İÇİNDİR! Tüm evren içindekileri yaşatan ilim ve kudret, bölünür parçalardan oluşmamış TEKİLLİK olduğu içindir ki, KUANTUM BEYNİNİZİN DE HAKİKATİDİR VE HER AN TÜM ÖZELLİKLERİYLE SEMANIZDA (şuurunuzda) ve ARZINIZDA (bedeninizde) AÇIĞA ÇIKMAKTADIR.

 

Bazı yanlış anlamalar oluyor.. sende şu isim açığa çıkıyor, bende bu isim açığa çıkıyor gibilerden! Herkeste, her an, varlığının tüm boyutları itibariyle tüm isimler vardır ve açığa çıkmaktadır. Ne var ki, algılama, farkındalık alanımızda değillerdir. HALİFE (ruhu sultanî), insan beyni, tüm esma özelliklerini açığa çıkaracak evrime ulaştığında (isimler talim edildiğinde) “nefholmuş yani kuantum beyinin alt boyutundan gelerek (!) açığa çıkmıştır. Böylece, insanın RABBİ olan tüm esmâ potansiyeli, her an varlığının ve HER ŞEYİN hakikati olan Ruhu Azam’ın İLİM VE KUDRETİYLE, KUANTUM BEYİN OLARAK ölümsüz yaşamı devam ettirmektedir. Kurân’daki sürekli tekrarlanan RABBİNE YÖNEL, RABBİNE FİRAR ET benzeri uyarılar, hep, kendini dışsallığa dönük beden olarak kabullenmeyi bırak, boyutsal derinliğindeki MUHTEŞEM İLİM VE KUDRETİ FARK ET anlamındadır. Çünkü insana KEVSER (esmai külleha/tüm isimler havuzu) bahşedilmiştir!

 

“SANA KEVSERİ BAHŞETTİK.. RABBİNE SALÂT ET (YÖNEL) ve NAHR (KURBAN ET BENLİĞİNİ Kİ RABBİNİ FARK EDESİN…) Uyarısı dahi bu anlattığımız olaya işaret eder. Esmânın tamamının açığa çıkmakta olduğunun farkındalığına ulaşmak için yapılması gereken ilk iş de, zihninizdeki bu isimin manası şudur gibi üç beş kelimelik anlam kısıtlamalarından kendinizi kurtarmaktır. Unutmayın ki, dünyanızda olup biten HER ŞEY, TÜM ALGILADIKLARINIZ BU İSİMLERİN İŞARET ETTİĞİ ÖZELLİKLER KOMPOZİSYONUDUR! TÜM DÜŞÜNDÜKLERİNİZ VE VARLIĞINIZ BU KOMPOZİSYONLARDIR!

 

RABBİM, diyerek kuantum beyninizi oluşturan bu isimler kompozisyonuna hitab etmektesiniz; dışınızdaki allah ismini etiketlediğiniz tanrınıza değil! Namazda rükuda ve secdede hep kuantum beyininiz diye anlatmaya çalıştığımız RABBİNİZE HİTAB ETMEKTESİNİZ. HER AN, KUANTUM BEYNİNİZDEKİ, “KEVSER” METAFORUYLA ANLATILAN RABBİNİZİN H U Z U R U N D A SI N I Z!

 

Salatta olsanız da olmasanızda! “HASİYB özelliği de sonraki anınızı forme ediyor! Bir düşünün bunları isterseniz Esasen bu yazdıklarım pek çok kişiyi ilgilendirmiyor ki, eskiden çok fazla kişi bu bilgileri paylaşmak için rt yaparken, işin özü, hakikati olan konuları yazmaya başladığımda bu durum hayli azaldı.. ne var ki, kulluğumuzun zorunlu sonucu yazmaya devam ediyoruz.. Sürçi lisan ettiysek affola!"

 

"Kevser Suresi - Foto"

 

15.03.2025

***

 

"Reuters: Türkiye'ye Paris İklim Anlaşması hükümlerini uygulaması için 3,1 milyar euro kredi verilecek - BBC News Türkçe"

 

16.03.2025

***

 

"Üzerinize afiyet bugün biraz EZBER BOZACAĞIM!

 

Kurân’daki Ademin yaratılışının metaforik anlatımı, esasında İLK “İNSAN”ın UYANIŞININ HİKÂYESİDİR! HALİFE´nin ve Adem´in varoluşunu anlatacağım.. “Kurân Çözümü kitabımızda Bakara Suresi 30. Ayetinden başlayarak bu konuyu anlatmıştım ama burada da bunu net vurgulayayım. Kurân’da “HAVVA” yoktur! “HAVVA”dan söz edilmez!

 

İnsanın oluşumu aşamasından, “HALİFE”nin açığa çıkışı ile başlar konu.. YERYÜZÜNDE BİR HALİFE AÇIĞA ÇIKARACAĞIM (ceale kelimesi açığa çıkartmak anlamındadır yaratma değil) anlatımı olayın nasıl oluşacağını izah içindir. İnsan diye bahsedilen “beden yapı” dünya üzerinde yüz milyonlarca yıllık süreçte oluşmuş ve nihayet, BEYİN, HOLOGRAFİK BEYİN OLARAK VARLIĞIN ÖZÜ BİLGİSİNİ AÇIĞA ÇIKARACAK KAPASİTEYE ULAŞTIĞINDA, ÖZELLİKLERİ İTİBARIYLA HER İSTEDİĞİNİ YAPAR HALE GELMİŞTİR. BU DA CENNET YAŞAMI OLARAK TANIMLANMIŞTIR

 

BU AŞAMADA HİSSETTİĞİ KENDİ ÖZELLİKLERİ DOLAYISIYLA DA, BEDENİ YOKMUŞÇASINA YAŞAMDADIR DÜNYA ÜZERİNDE! İŞTE KUR’ÂN, BU RUHANİ HİSSEDİŞİN (HALİFE’NİN) KULLANMAKTA OLDUĞU BEDENİ “ZEVCİ/EŞİ” OLARAK TANIMLAMIŞTIR! Adem, şuur boyutunda kuantum beyninin hakikati olan tüm esma özellikleriyle cennet boyutunu yaşarken, yasak ağaç metaforuyla anlatılan kendini beden olarak hissetmemesi ilhamı almıştır.

 

Ne var ki, gelişen süreç içinde kendisinin ve varlığın hakikatinin TEK olması müşahedesi onda bir yanılgı meydana getirerek (şeytana saptırıcı fikre uyarak), beden de haktır, niye kendimi beden kabul etmiyeyim, bakışından hareketle yasak ağaca/beden kabulüne düşmüştür. Bu durum da şeytanına tâbi olunması diye anlatılmıştır. Anlaşılacağı üzere, olayda HAVVA hiç yoktur; o yüzdende Kurân‘da HAVVA’DAN SÖZ EDİLMEZ!

 

Havva metaforu geçmiş kavimlerin bilgilerinden geçmiştir. Bundan sonra, “EŞİNLE DÜŞMAN OLARAK YERYÜZÜNE İN”, denmesinden kasıt da, artık hakikatini yaşamana düşman olan, kendini beden kabulünle yaşamaya devam et, demektir. Zira ÖLÜMSÜZ KUANTUM BEYİN (RUH) ihtiva ettiği bilgi itibariyle her an sınırsız kuvvelerini açığa çıkarmak isterken, bilinçte bu fikirleri ilham dediğimiz şekilde fark ettirmek isterken; EŞİ/ZEVCESİ olan bedeni de her an yolladığı mesajlarla kendini beden kabullenmesine neden olmaktadır.

 

Bu yüzden de düşman olarak nitelenmiştir. KURÂN’da geçen SEMA ismi ruhani şuur boyutuna işaret eder kuantum beyinin.. “ARZ/YERYÜZÜ” ismi de topraktan yaratılmış beden boyutuna işaret eder. Adem’e BÜTÜN İSİMLERİN TALİM EDİLMESİ ifadesi de, “HALİFE” adı verilen, hakikatini KUANTUM BOYUTTAN (“Rahmaniyet”) GELİP HOLOGRAFİK SİSTEME GÖRE BEYİNDE AÇIĞA TÜM ÖZELLİKLERE İŞARET EDER.

 

Beynin bu özelliklerinden açığa çıkan tüm melekler dahi, hep insan beyninde açığa çıkan ÖZSEL KUVVELERDİR. MELEKLER GÖKTEN, UZAYDAN İNMEZ, KUANTUM BEYİNİN HOLOGRAFİK ESASA DAYANAN ÖZELLİKLERİYLE KENDİ BOYUTSAL DERİNLİĞİNDEN AÇIĞA ÇIKAR Kİ, BUNA DA KUR’ÂN “İNZÂL tabirini kullanır. “ALLAH” ismiyle işaret edileni ve İNSANIN HAKİKATİNİ anlatan âyetlerin vurguladığı gerçekler kıyamete kadar DEĞİŞMEZ GERÇEKLERDİR.

 

KUR’ÂN KIYAMETE KADAR DEĞİŞMEZ; ANLATIMI DA BU HUSUSU VURGULAR. Bu konunun detayı KURÂN’IN RUHU başlıklı yazımdadır, ahmedhulusi.org dan okunabilir. Ayrıca apple store’dan resimdeki uygulamayı indirirseniz, TÜM YAYINLARIMIZI ÇEŞİTLİ LİSANLARDA ÜCRETSİZ OKUYUP, CİHAZLARINIZA İNDİREBİLİRSİNİZ. Derinlikli ve hazımlı düşünceler dilerim."

 

Bakara Suresi 30-35

 

Bakara Suresi 36-39

 

Apple Store "Ahmed Hulusi"

 

13.03.2025

***

 

"Hiç bir sürahiden içinde olmayan şey akmaz! Sürahiden boşalan yalnızca içinde olandır! Beyin bilgi tabanında yalnızca içindeki bilgilerden, o bilgilerden tetiklenen düşüncelerden oluşur. İstemli veya istemsiz beyninizden çıkan, dile gelmiş veya gelmemiş tüm düşüncelerinizden mesulsünüz; onların sonuçlarını da yaşamaya mecbursunuz! Beyinin bu çalışma sistemine 1400 küsur yıl önce Kurân’ın Bakara Suresi 284’te işaret edilmiştir!

 

“…nefislerinizde (benliğiniz olan veritabanınızda) ne varsa, açıklasanız da açıklamasanız da varlığınızdaki hesaba çekme mekanizması (hasiyb ismi ile işaret edilen) size onun sonuçlarını yaşatır!…”

 

Siz artık, ister tadı hoşunuza gitmeyen içeceği boşaltan sürahidekini içmeye devam edin, isterseniz de içindeki hoşunuza gidecek bir sürahi bulun! Unutmayın ki, içtiğinizin sonucunu da, otomatik olarak bünyenize katıldığı için yaşayacaksınız! Ben, tadı hoşuma gitmeyen içeceği taşıyan sürahiye bir daha elimi uzatmam! Sağlıklı günleriniz olsun."

 

07.03.2025

 

 

Bakara/284:

"Lillâhi mâ fiys Semâvâti ve mâ fiyl Ard ve in tübdû mâ fiy enfüsiküm ev tuhfûhu yuhasibküm BiHİllâh feyağfiru limen yeşâu ve yuazzibu men yeşâ’ vAllâhu alâ külli şey’in Kadiyr"

 

"Semâlarda ve arzda ne varsa Allâh’ındır (Esmâ’sının açığa çıkması için)... Bilinçlerinizde (düşündüğünüz) ne varsa, açıklasanız da gizleseniz de Allâh varlığınızdaki Hasiyb ismi özelliğiye size onun sonuçlarını yaşatır. Dilediğine mağfiret eder (örter), dilediğine de azap verir. Allâh her şeye Kaadir’dir."

 

www.ahmedhulusi.org/tr/kitap/kuran-i-kerim-cozumu-ayetlerin-nuzul-sirasina-gore/bakara-suresi-261-277-282-286

 

***

 

"Bedenlerin Biyomanyetik Etkileşimi

(Ahmed Hulusi)

 

youtu.be/GXntqkkIshU?si

 

Bundan birkaç yıl önce bedenlerin yaydığı biyomanyetik enerji sonucu çekim ve itim şartlarından sözetmiştim.. Burada da belki hiç duymadığınız bir beyin faaliyetinden sözedeceğim. SEVDİKLERİNİZİ HASTA ETMEYİN!

 

“HASTA” sözcüğünü gerçek anlamıyla kullanıyorum burada, ironi olarak değil. Beyniniz artık biliyorsunuz ki, her an çeşitli konulara dönük, düşünce ve duygulara göre dalga boyları yayar. DUA VE ZİKİR ahmedhulusi.org kitabında yazdığım üzere, beynin bir kısım yaydığı dalgalar vardır ki, bunlar o beynin frekansının yüksekliğine göre dalga dalga çevresine yayılır. Bunlar genel dalgalardır. Herkeste vardır.

 

Bir de beynin yaydığı YÖNLENDİRİLMİŞ DALGALAR vardır ki, başkaları için yaptığımız dualarda bu sistem devreye girer Hedefe dönük dalgalardır bunlar. İşte anlatmak istediğim olay buradan başlar..

 

Sevdiğiniz birine ÖFKELENDİĞİNİZDE, BEYNİNİZDEN ÇIKAN ÖFKE DALGALARI ONU ETKİLER VE BEYİN GÜCÜNÜZE GÖRE ONU HASTA EDEBİLİR VEYA KAFA KARIŞIKLIĞI MEYDANA GETİREREK İŞLERİNİN TERS GİTMESİNE YOL AÇABİLİR. BEDDUA, MAZLUMUN DUASI, MAĞDURUN SESSİZ HAYKIRIŞI HEP BU DEDİĞİM YOLLA GERÇEKLEŞİR. “ALMA MAZLUMUN AHINI, ÇIKAR AHESTE AHESTE” sözü bu mekanizmaya dayalı olarak çalışır.

 

Bazen de, o kişi hakketmiyorsa, veya onun beyni daha yüksek frekansta dalga üretiyorsa, ürettikleriniz size yansır sizi incitir. Keskin sirke kabına zarar, sözü de bu duruma işarettir.. Beddua bu yüzden çok riskli bir davranıştır. Başta EŞİNİZ olmak üzere tüm yakınlarınıza zarar vermek istemiyorsanız öfkenize hâkim olun ki sonra pişman olmayasınız.. Bir çok sert tartışmaların arkasından gelen bedensel hastalıklar veya işlerin ters gitmesinin altında, siz farkında olmasanız da beyninizin kızgınlık, öfke anında yaydığı bu yönlendirilmiş dalgalar yatar. Tıpkı NAZAR denilen pek çoğu istemsiz yönlendirilen dalgalar gibi..

 

Beyin orijini itibariyle potansiyel olarak tüm Allah isimleriyle işaret edilen özelliklere sahiptir demiştik Beyindeki bu muhteşem kapasitenin ne olduğunu asla hayal edemezsiniz! Kendinizi veya çevrenizdekileri HASTA DA edebilirsiniz, iyi de edebilirsiniz. “Healer denilenlerde de bu kudret açığa çıkmaktadır. Eskilerin “velilere eğri bakma kevni mekân elindedir” deyişi de bu mekanizmaya işaret eder

 

Beyindeki bu kudret pek çok zaman istem dışı harekete geçer Güçlü çıkışlar dinsel kişilerden çıkarsa buna kerâmet de derler.. Ama bu çıkış gücü gerçekte herkeste vardır beyinin yaydığı dalgaboyunun gücüne göre. Bu nedenledir ki, kimseyle, hele sevdiklerinizle şiddetle tartışmayın, hele hele öfkelenmeyin. Onları hasta etmeyin, işlerinin ters gitmesine yol açmayın! Boş vaktinizde, geçmişte hangi olaylar sonrasında nelerin ters gittiğini düşünürseniz, bana hak verirsiniz. Sevgi ve hoşgörü dolu sağlıklı günleriniz olsun."

 

07.03.2025

***

 

"Ramazan ayında Kurân Kerîm okuma şansı olmayanlar en azından bu âyetler üzerinde düşünebilirler.
 
Kitabullâh Diyor Ki... -  ahmedhulusi.org 
 
Yeşim Tomaç hazırladı."
 
 
06.03.2025

***

 

"Hokus pokus değneği ile insanı yönlendiren TANRI ANLAYIŞINDAN; KUANTUM ALAN TEK’LİK BİLGİSİNİN HOLOGRAMİK SİSTEME GÖRE BEYİN ADIYLA İŞARET EDİLENİN DERİNLİKLERİNE!"

 

"Beynimizdeki Kuantum Mucizesi: Mikrotübüller"

 

06.03.2025

***

 

"KADERİ YAZAN BİRİ VAR MI?

YAZILIMI YAZAN BİRİ VAR MI?

 

Bu soruların cevabını metaforik anlatımları bir yana bırakıp, gerçekçi gözlemlere dayanarak vermek gerekirse… Gerçekte sınırlarını, boyutunu, ne olduğunu günümüz bilimine göre yalnızca yüzde dördü itibariyle bilebildiğimiz; gerisi dark madde ve dark enerji olan evrenin orijini YALNIZCA GAYB/BİLİNMEZLİKTİR! Böylesine sonsuz diyebileceğimiz bir evrende, yeri HİÇ hükmünde olan bir galaksinin yüz milyarlarca yıldızından biri olan güneşin uydusundaki HİÇ mesabesinde olan insanın KADERİNİ YAZAN BİR TANRIDAN NASIL SÖZEDİLEBİLİR?

 

Buraya kadar yazdığımız bilimsel realite olduğuna göre; bu realite ışığında konuya girelim…

 

1. Evrenin gerçek yapısı, bilime göre KUANTUM potansiyeldir ki; bu potansiyel, evrenin data/dalgaboyu/ilim/bilgi orijinidir. Böyle olduğuna şehadet edebiliriz ama ne olduğunu bilmemiz çözmemiz imkânsızdır! Çünkü elimizdeki tüm doneler bu alan itibariyle yetersizdir. Zira insanlık, kendi beyin kompozisyonuna göre olan algısıyla sınırlıdır! Bu alan, sonsuz sınırsız tanımsız TEKİL TEK BİR YAPIDIR; Kİ HER ÖZELLİĞİ DE BU TEKİL YAPIDA HER NOKTADA MEVCUTTUR. İşte bu gerçeklik dolayısıyla, evreni ve insanı anlama hususunda elimizdeki ikinci değerlendirme penceresine ulaşırız

 

2. HOLOGRAMİK EVREN VE HOLOGRAMİK BEYİN REALİTESİNE! Hologramik gerçekliğe göre, TEKİL TEKTE NE ÖZELLİKLER VARSA, ÇOKLUK ALGISINDAN OLUŞAN HER ŞEYDE, HER BİR ALGI NOKTASINDA DA POTANSİYEL OLARAK VARDIR! Yani, ÇOK OLARAK ALGILANANIN HER BİRİ GERÇEKTE TEK’İN GAYRISI DEĞİLDİR VE TEK’İN TÜM ÖZELLİKLERİYLE VARDIR!

 

Eğer bu alanı anlayabildiysek, gelelim KUANTUM BEYİN adıyla işaret ettiğimiz (geçmişte RUH adıyla işaret edilmiş) İNSANIN ORİJİNİ olan yapıya… KUANTUM BEYİN, bilimsel gerçekliği itibariyle bilgi dalgalarından oluşmuş bir kompozisyondur ki, HER AN BİLGİ ANALİZİ VE SENTEZİ İLE YENİ BİR ANLAM ALIR! Bu anlamı oluşturan işlem, olup bittikten 8 saniye sonra beyin farkındalık alanına geçer ki, anının EZELİDİR, İŞLEM BOYUTU.

 

KUANTUM BEYİNİN, HOLOGRAFİK GERÇEKLİĞE GÖRE, TEK’TEKİ TÜM ÖZELLİKLERLE OLUŞMUŞ OLDUĞUNU ANLATMIŞTIK O ÖZELLİKLER, HER AN beyine ulaşan tüm bilgilere (içsel/dışsal) göre analiz ve sentezle bir sonraki anı yaratır! Görene göre, yaratan, TEK’TEN GAYRI ikinci bir varlık değildir! Her birimde yapısal bilgi kompozisyonuna göre bir bilinç vardır, dolayısıyla canlıdır; algılayamayan algılamasa da! Her birimden, bilgi analiz ve sentezine göre, bir sonraki ANI yaratılır dedik; ki bu durumda şu gerçek ortaya çıkar:

 

HER BİRİM ELLERİYLE/beyninin AN İÇİNDE düşündükleriyle, sonraki anının getirisini yaşar! Her AN, EVRENSEL TEKİLLİK YENİ BİR ŞAN ALIR, HER ALANDAKİ BİLGİ ANALİZ VE SENTEZLERİNE GÖRE TEKİL OLARAK DEĞİŞEREK! Dolayısıyla, evrendeki TEKİLLİĞİN AN İÇİNDEKİ HAREKETİ, BİRİMLER ÜZERİNDEN OKUNARAK, çokluğun hareketi sonsuzun an içindeki tekil şanını oluşturur da diyebilirsiniz; TEKİL TEK HER AN YENİ BİR ŞANDADIR, da diyebilirsiniz çokluk algısından perdesiz bakışla!

 

Eğer bu anlattığım realite kavranabilirse; Bir Tek’ten ayrı birimler vardır, bir de onları her an yeni bir şey yapmaya programlamış tanrı vardır, anlayışına yer olmadığı fark edilir! Her birim, bize göre, milyarlarca yıl önce başlamış bilgi kompozisyonlarının sürekli yeni bir bilgi yaratması ile oluşmuş akış içinde yerini alır.

 

Kısacası, ALLAH İSMİYLE işaret edilmiş sonsuz sınırsız potansiyel (Rahman) her an o birimin varlığını oluşturan özellikleriyle (bilgi kompozisyonuyla) varlığın KENDİSİNDEN sonraki anı yaratarak, yaşam dediğimiz sistemi sürdürmektedir! Bu konunun çok daha derin boyutu vardır ki, henüz o alanı açıklamaya şartlar müsait değildir

 

...mesela, her şey an içinde YAZILIMSIZ olup bitiyorsa, gelecekte olacaklar nasıl biliniyor, gibisinde soruların cevabını oluşturan sistem bilgileri gibi! Rabbimiz hazmıyla yakîn yaşamı bahşetsin, KADİR yaşatsın! Yukarıda yazdığım konuda geniş bilgi aşağıdaki linkten okuyabileceğiniz “TEK’İN SEYRİ” isimli kitabımızda mevcuttur."

 

"Tek´in Seyri"

 

04.03.2025

***

 

"Değerlendirenlere Mübarek olacaktır Ramazan ayı."

 

01.03.2025

***

 

"Baskıya hazırlanıyor: DOSTTAN DOSTA 3"

 

01.03.2025

***

 

"Aynen katılıyorum dalganın dibine vurmadan çıkış başlamaz!"

 

>>> "...Ya hocam nereden çıktı bu demeyin. Hep bilimsel olacak değilim...!"

 

06.02.2025

***

 

"HANGİ BOYUTTA NASIL YAŞANMAKTA; KADER BUNUN NERESİNDE?

 

Bu sorunun cevabına ulaşmak için, önce “BEYİN” adıyla tanımladığımız yapıda, “GÖRÜYORUM” dediğimiz dünyamızın nasıl oluştuğunu hatırlamamız gerekir. Beyine, varolduğu andan itibaren, gerek bedenin tüm hücre ve organlarından gerekse de çevresinden bilgi/enformasyon dalgaları ulaşır. Böylece de beyin bir bilgi kompozisyonu hâlini alır. Genetikten intikal eden bilgiler de vardır ki, bunlar canlılık, bilinç, irade, kudret, algılama, değerlendirme (7 zâti sıfat) gibi özellikleri ihtiva eder; ve beyine ulaşmış tüm özellikler bunlarla işleme girer.

 

BAKIN DİKKATİNİZDEN KAÇMASIN! Tüm bu işlemler hep dalgaboyu bilgi/enformasyon boyutunda cereyan eder! Çalışmakta olan, program yaratan bilgi kompozisyonları sonucu da zihinde görüntülü sesli duygulu bir dünya oluşur! Gerçekte bu dünya yalnızca bir hayaldir! Ama öyle bir hayal ki, sanki tek gerçek oymuş ve hiç bitmeyecekmiş gibi algılanan bir dünya!

 

Dalgaboyu/frekans boyutundaki bu bilgi kompozisyonları, an içinde, bir form/anlam oluşturur; o konu orada biter; 8 saniye sonra (İNZAL OLUR) yeryüzüne ulaşır/farkındalık alanında açığa çıkar; böylece de, bizden şöyle düşünüyorum veya hissediyorum gibi tanımlamalar açığa çıkar! Yani, olup biten her şey, “BEN” olmaksızın, bilgi/enformasyon kompozisyonu data merkezinde (bilgi tabanına) olup biter, YAZILIR, ve “BEN” bu YAZGIYI yaşarım! Yaşamama gibi bir olanak da söz konusu değildir, anlattığımı kavradıysanız!

 

SİSTEM, İŞLEYİŞ, MEKANİZMA O KADAR MUHTEŞEMDİR Kİ, akılla takibi neredeyse imkansızdır! Tek şans GÖZLEMLENME PENCERESİNİN AÇILARAK GÖZLEMCİ OLMA HALİNİN OLUŞMASIDIR! Bir bilgi işlem sistemi düşünün ki, bize göre, 40-50 yıl önceki bilgiyi yaşadığımız an içindekiyle birleştirip çok farklı bir dünyaya sokmakta insanı! Şimdi şunu da hatırlayalım…

 

Ben, sözcüğü ile işaret edilen bir obje var. Bunu ancak ortaya çıkan sıfatları ile tesbit edebiliriz. Sıfatları olmadığı anda TANIMSIZDIR ZAT! Dolayısıyla “ben” diye işaret edilen her şey sıfatları kadarıyla tanınır. Bu sıfatlar tüm canlılarda ortak alandır. O sıfatlar onları hayata getirir ve tutundurur. YANİ, TÜM CANLILARIN ZATI VE SIFATLARI AYNIDIR VE TEK’TİR! Yani basit dille söyleyelim hammadde TEK’TİR!

 

Gelelim farklılıkların oluşum alanına.. işte bu alan yukarıda anlattığımız genetik+çevresel bilgi girdileriyle oluşan alandır. Ana-babamdan, atalarımdan, kabilemden, okullarımdan böyle gördümlerle oluşan, maymunlarda olduğu gibi düşünmeden taklitlerle devam eden bireysellikler alanına Bu alan çok farklı özellikler oluşturan bilgi kompozisyonları alanıdır. Dâhi den deliye, âlimden câhile, zâlimden merhametliye tüm oluşumları meydana getiren alandır. Bu alandaki, çeşitli isimlerle tanımladığımız açığa çıkışlar hep bilgi tabanına giren bilgiler sonucudur. NE GİRDİYSE OSUN! İşte bu alanda açığa çıkanlar girdilere göre olduğu içindir ki, kişi kendini bu alandakinden ibaret sandığı içindir ki, UYARICILARA/RESÛLLERE gerek vardır! Kendini beden ve edindiği bilgilere dayanan kişilik sananlara, hakikatlarının ne olduğunu fark ettirecek, HAKİKATIN DİLİ olanların seslenişi gerekmektedir. Ki böylece doğru bilgi veritabanlarına girsin ve bilgi kompozisyonunda yer alarak farklı yönde bakış açısı oluştursun.

 

Resûllerdeki bu hakikat bilgisi nereden açığa çıkar? Her beyinde olan, ZATÎ ilim sıfatının bilgisi, eğer bir beyinde, bu konudaki bir bilgi ile tetiklenirse; bilgi kompozisyonunda gelen yeni bir bilgi ile, bu olasılığın kabulü açılırsa, o bilgiye yönelim oluşursa, o takdirde açığa çıkar ve artık ZÂTİ İLİM PENCERESİNDEN VARLIĞI SEYREDEN GÖZLEMCİ olarak yaşamı devam eder. Halk dilinde ona velî derler. HER ŞEYİN OLUP BİTMİŞ OLDUĞU ZAMANSIZLIK, AN BOYUTUNUN, YAŞAMAKTA OLDUĞUMUZ SÜRECE ETKİSİNİ, YAZILMIŞ KADERİN NE OLDUĞU KONUSUNU DA bize açıldığı kadarıyla inşaallah gelecekte yazarız. Sağlık ve afiyet dilerim efendim."

 

06.02.2025

***

 

"Heyhât! Kimler geldi kimler geçti!

 

Heyhat (Ahmet Özhan) Official Audio

 

06.02.2025

***

 

LA İLAHE İLLA ALLAH sözünün anlamını kavrayan imanlıdır ve KUL HAKKI YEMEZ! KUL HAKKI YİYEN DE 100.000 DEFA BU CÜMLEYİ TEKRARLASA GENE DE CEHENNEMDEN ÇIKAMAZ. Kâbir âlemi, cehennem çukurlarından bir çukurdur! “LA İLAHE İLLALLAH a iman edip anlamını kavrayan, Allah Resulleri gibi, Din bilgisini insanlara karşılıksız verip, dini dünyalık çıkar konusu yapmaz! “LA İLAHE İLLALLAHa iman eden her an Allah ile muhatap olduğunun bilinciyle yaşar ve ona göre davranış ve eylem ortaya koyar! Anlayalım ki, sözler HİSSEDİŞİ aksettirmiyorsa, laf kalabalığından öteye geçmez!"

 

04.02.2025

***

 

"TANRININ HUZURUNA ÇIKMAK; YA DA, BEN ALLAH MIŞIM, İSTEDİĞİM GİBİ YER İÇERİM, HER ŞEY BANA MUBAH; GAFLETİNDEN UYANABİLMEK!

 

Toplumun çok büyük yüzdesinde, huzuruna çıkılası, huzurunda muhatap olunacak bir TANRININ VAR OLDUĞU inancı var eğitim sisteminin çarpıtmasından dolayı! Yukarıda allah var, anlayışı! KURÂN öğretisine tamamen ters düşen bir anlayış! Çağdaş bilimlerden biraz nasibi olan hiç bir aydın buna aklı yatmadığı için ya ateist oluyor ya da deist! Yüzde 96 sıyla tanıyamadığımız yüz milyarlarla galaksiden oluşmuş bir evren algımızda TANRI kavramına yer olmadığı her düşünen beyinde açığa çıkan bir realitedir. Dolayısıyla da huzuruna çıkılacak, konuşulup hesap verilecek bir tanrıdan asla söz etmek mümkün değildir.

 

Peki bu KURÂN GERÇEĞİNDEN SAPAN anlayış nereden kaynaklanmaktadır; KURÂN’daki gerçeklerin, yaşanan çağın anlayış sınırlılığı dolayısıyla METAFORİK TANIMLAMALAR kullanmasından! “İnsanların akılları ölçüsünde konuşun diyen Allah Resûlü’nün bildirdiği Kurân da, bu ölçüyle insanlara tebliğ edilmiştir METAFORİK ANLATIMLARLA! Metaforları değerlendiremeyenler de anlatımları birebir anlayarak, devrin bilgi sınırları içinde TANRI/ilah kavramları içinde bir din anlayışında kalmışlardır.

 

Bu metaforları çözen sufiler ise tanrı kavramından arınıp, İSMİ “Allah” olan, sonsuz sınırsız, kendisinden gayrı olmayan, ne kendisini meydana getireni ne de kendisinden meydana gelmiş ikinci bir varlık olmayan TEK” e İMAN ETMİŞLERDİR.

 

İŞTE BU ANLAYIŞLA BİRLİKTE, kavrayışı sınırlı olanlarda, madem ki varlıkta sadece TEK var, gayrı da yok, öyle ise ben o tekten ayrı bir şey değilim; tek yaptığından mesul olmaz, dolayısıyla ben de mesul olmam; ne yapsam yeridir noktasına varmışlardır. Bu konuda fark edilemeyen çok önemli husus şudur. Dini anlatımla… (aşağıda bilimsel yanıyla da açıklamaya çalışacağım) ALLAH adıyla işaret edilen ZÂT’ın tesbit edilen 7 ZÂTÎ vasfı vardır ki, algılanan her birimin varlığı bu ZATÎ vasıflarla oluşmuştur! Yüzde 96 sından gafil olup yüzde 4 ünü bildiğimiz evren içre evrenlerin tamamı ve içindekiler hep bu ZÂTİ VASIFLARIN varlığı ile var olarak algılanmaktadır!

 

İşte algıladığımız, üzerinde konuştuğumuz her şeyin hakikati orijini bu vasıfların anlam suretleridir ki, KURÂN bunu “VECİH”/ALLAH’ın YÜZÜ olarak anlatmıştır. NE YANA DÖNERSEN ALLAH VECHİ’Nİ GÖRÜRSÜN âyeti bu her şeyin hakikati orijini, tabiri caizse hammaddesi olan ZÂTÎ VASIFLARA işaret eder. Hayat, ilim, irade, kudret, varlıklar yaratma(kelâm), algılama, değerlendirme özellileri tüm algılananlardaki temel özelliklerdir. Ve bu alan itibariyle varlıklar olarak algılananların derûnundaki TEK YÜZ’DÜR.

 

Gelelim ÇOKLUK OLARAK ALGILADIĞIMIZ BOYUTA.. Yukarıda anlatmaya çalıştığımız ZÂTIN 7 VASFI sonsuz kompozisyonlar yaratarak, sonsuz varlıklar oluşturur! Bu kompozisyonlar dinde el esma el hüsna tanımlanmıştır! Bu isimlerle işaret edilen özellikler varlığını 7 Zâti vasıftan alırlar. Her ne kadar genel olarak algılamamıza göre 99 isimle işaret edilen varlığın soyut hammaddesinden söz edilmişse de, gerçekte bu özellikler sonsuzdur!

 

İşte her bir algılanan birim, orijininde ZÂTİ 7 sıfatın varlığı ile meydana gelmişse de, çokluk içindeki birimselliği, “Esma diye anlatılan, İSİMLERLE İŞARET EDİLEN ÖZELLİKLER KOMPOZİSYONUYLA YARATILMIŞTIR; Zatî vasıflar tarafından!

 

DİKKAT EDİLE! Burada şahıslaştırılmış, insan gibi düşünen bir tanrıdan söz etmiyorum! İSMİ “Allah” olan sonsuz sınırsız TEK’in nasıl kendini tanıttığını açıklamaya çalışıyorum. Evet, “insan” adıyla işaret edilen yaratılmışa gelince Yukarıda açıklamaya çalıştığım üzere varlığını 7 Zâti vasıftan alan aslında sayısız ama 99 ile tanımlanan özelliklerin oluşturduğu kompozisyonlarla oluşmuş yaratığın adıdır insan”! Dehr suresinde anlatıldığı üzere, “insan” adı verilmiş olan kompoziyon, var olmadan önce adı bile anılmazdı! İşte bu “insan” hakikati/hammaddesi Tek’e aitse de, oluşumu itibariyle “BEŞER”dir! Yani, beden ve çevresel bilgi girişlerinden oluşmuş bir kompozisyondur!

 

İşte bu noktada karşımıza çıkan “BEYİN” adını verdiğimiz yapıdır. Kurân’ın “RUH” adıyla işaret ettiği, bizim günümüz bilimiyle kuantum beyin dediğimiz ölümsüz, HAYY VE KAYYUM olan, yani varlığını zâti sıfattan alarak ölümsüz diri ve hayatiyetini özündeki kudretten alan kendi varlığıyla kâim varlıktır BEYİN!

 

BEYİN, boyutsal derinliğinde, kuantum potansiyelden gelen hayat, ilim, irade vb lerle oluşmuşken, birimselliği ise ana rahminde beyin sapının oluşması sürecinde ilk dalgaboyu üretmeye başlamasıyla başlar. Bu durum Kurân’da Ruhun üflenmesi metaforuyla anlatılmıştır. Üflemek, içerden dışarıya, hareket olmasına rağmen, yanlış bir anlama ile dışarıdan içeriye sanılmıştır. İşte gerçeğiyle dalgaboyu/bilgi paketi olan gerçek beyin, önce bedenden gelen bilgilerle, daha sonra da çevreden gelen bilgilerle sürekli analiz ve sentezler yapıp sonuçları açığa çıkartırken; bu bilgilere dayalı olarak da “BEN” hissiyatını yaratarak; kendisini beden ve çevresel bilgi girişlerinden ibaret olan varlık olarak kabul eder.

 

İşte bu bedensel ve çevresel bilgi girdilerinin toplamı BEŞERİYET olarak tanımlanmıştır. DİN BİLGİSİ, İNSANA, BEŞERİYETİNİN ÖTESİNDEKİ, ÖLÜMSÜZ, BEŞERİ TANIMLAMALAR ÖTESİ, HAKİKATINI VE KUVVELERİNİ FARK ETTİRMEK İÇİN BİLDİRİLMİŞTİR. BUNUN İÇİN DE BİR YANDAN, ALLAH İSMİYLE, HER ŞEYİN ASLI HAKİKATI OLAN TEK KAVRATILAMAYA ÇALIŞILMIŞ; diğer taraftan da, beşer ötesi yanı fark ettirecek bilgiler bahşedilmiştir. Zihin adını verdiğimiz beyin çalışma mekanizması, her an çevreden ve bedendeki organ ve üretimlerinden gelen bilgilerle sentezler yaparak sonucunu açığa çıkartır. Açığa çıkana da biz, şöyle düşünüyorum, böyle hissediyorum deriz.

 

ÇÜNKÜ BEYİN AÇIĞA ÇIKARTTIĞI HER ŞEYİ yarattığı, “BEN”e mâl ederek dillendirir. TÜM YAŞAM BİLGİ DALGALARININ KENDİ FREKANSINA UYGUN BİLGİLERLE ENTEGRSYONU İLE DEVAM EDER. Şimdi geldik konunun dikkatten kaçan en önemli yanına!… “BEN”, hakikati Allah ismiyle işaret edilen sonsuz sınırsız TEK’in sıfat ve özellikleriyle var olan RUH/KUANTUM BEYİN tarafından YARATILMIŞ OLSAM DA, hakikatim TEK olsa da, sonuçta beşer olarak tanımlanan bilgi kompozisyonuyum ve her an DÜNYAM bu bilgi kompozisyonunun sentezlerine dayanarak oluşmaktadır!

 

BU BİLGİ KOMPOZSYONU OLARAK YAŞAYAN VARLIĞIN DİNDEKİ TANIMI DA “KUL”dur! ORİJİNİN TEK OLDUĞU BİLGİSİ, ASLA SENİ BEŞERİ DUYGULARIN ÖTESİNE TAŞIMAZ, SEN KENDİNİ BEŞER OLARAK HİSSETTİĞİN SÜRECE! Dünyanda beşerî duygularından dolayı yaşadığın yangınlar, cehennemî ateşler hep senin beşerî kabullerinin sonucudur! TEKLİK, VAHDET BİLGİSİ, HİSSEDİLİP YAŞANMAK İÇİNDİR! YAŞANMADIĞI SÜRECE BEYNİNDEKİ BİR YÜKTÜR; hatta MEKR”dir!

 

Velî, her oluşu, “ALLAH İNDİNDE BU OLUŞUN DEĞERİ NEDİR” penceresinden bakarak yaşayanı tanımlayan isimdir. Abd-Allah, Allah gözüyle bakıp, kulağıyla dinleyip, diliyle konuşandır! Bedensel veya çevresel girdilere göre oluşmuş veri tabanıyla istek ve arzuları yaratan beyin, kişinin cehennemî ateşini yaratır. Onun içindir ki ONU ARINDIRAN KURTULUŞA ERER âyeti gelmiştir. Beyin sistematiği gereği, her an(fiili), duana göre icabet ederek dünyanı oluşturur.

 

Kısacası (pek de kısaca olmadı ama), ismi ALLAH olan hakikatin olsa da, O’nun yarattığı sayısız kompozisyonlardan biri olan, beyin adı verdiğimizin, her an bilgi tabanına GÖRE yaşattığı KUL olarak, kendinde açığa çıkan beden olma hissiyatından ve çevresel kabullerden ARINMADAN cehenneminden çıkamaz, HAKİKATİNİ HİSSETMENİN CENNETİNE GİREMEZSİN. RABBİMİZ HADDİMİZİ BİLDİRİP HAKİKATİMİZE ERMEYİ NASİP ETSİN. HAKİKATİMİN HAKKINI VEREMİYEREK NEFSİME ZULMETTİM. BAĞIŞLA VE ARINDIR!"

 

02.02.2025

 

***

 

"ALGORITMA MI? YAZILIM MI? YAZAN MI VAR?

GENLERİMİZE İŞLENMİŞ TANRI ANLAYIŞINDAN, BEYİNİMİZİN BİLGİ TABANINI ARINDIRAMADIĞIMIZ İÇİN, SONU HEP TANRI KABULÜNE ÇIKAN DÜŞÜNÜ LABİRENTİ İÇİNDE DOLAŞIP DURUYORUZ!

 

Beşerce düşünüp, edindiğimiz kabullere dayalı düşünce sistemimizi kurguladığımız için, bilimsel bakışla varlığın orijinine dayalı tesbitleri değerlendiremiyoruz. DÜŞÜNÜNÜN ALTIN ÇAĞINI yakalayanlar, varlığın orijinin, evrensel yapı ötesi, data/bilgi/İLİM sonsuz okyanusu olduğuna şahid olurken; bu ilmi, dünyalarında hazmetmeye çalışırken; çok büyük kalabalık ben-sen-tanrımız dünyasında yaşamlarını sürdürüyorlar. Varlığın orijini olan data/bilgi/İLİM den oluşmuş çokluk evrenini ve sonuçta bizleri bir algoritma mı yarattı?

 

Bazıları bu soruya evet, diyor. Oysa algoritma kabulü sonuçta TANRI kavramına yol açar. Algoritma dendiğinde arka planda algoritmayı yazana işaret eder. PEKİ, ALGORİTMA YOKSA ÇOKLUK VE ÇOKLUĞA DAYALI TÜM ALGILARIMIZ NASIL OLUŞMAKTADIR?

 

Data kökenli bilgi dalgaları, frekanslar halinde her an titreşirler ve manyetik alan oluştururlar! Her bilgi dalgası, kendi frekansına en yakın bilgi dalgalarıyla, ihtiva ettikleri manyetik alan nedeniyle bütünleşerek, anlam kompozisyonlarını meydana getirir. Bu sistemle de evrensel varlığın orijini sonsuz sınırsız İLİM (yapı?) her an farklı kompozisyonlar alarak yeni bir anlama dönüşür! Bu farklı bilgi kompozisyonları, birbirlerini OKUYARAK çoklu bir evrensellik olduğu kabulünü yaşarlar. Çok yıllar önce yazdığımız “evren içre evrenler” tanımlamasıyla işte bu hususa işaret etmiştik.

 

Açıklamaya çalıştığım bu oluşum sistematiği, en makrodan en mikroya kadar geçerli olan sistemdir; ve görüldüğü gibi olayda bir algoritma söz konusu değildir. Algoritmadan bahsedilmesi, düşünen beyinleri konuya yaklaşabilmesi için kullandığımız bir metafordur. Eğer bu anlattığımız hususu kavrayabilirseniz, ne yazılım vardır, ne yazılmış bir kader, ne de yazan bir TANRI!

 

(Bu konuya ileride daha açıklık getiririz inşaallah) Bu data/bilgi (ki bazıları buna enformasyon tanımını kullanıyor) kuantum beynimizde her an GİREN BİLGİLERE (input) GÖRE yeni bir kompozisyon oluşturarak, hem farkındalıklarımızı hem de farkındalığımız ötesi oluşumları yaratmaktadır. O HER AN YENİ BİR ŞAN ALIR! Gökte ne varsa yerde o vardır, sözü de gerçekte bu boyuta işaret eder. İlmini ilmiyle ilminde OKUDU ve her şey burada olup bitti; ötesi hayâldir dedikleri hususda bu anlattığımız sistemi geçmişte “okuyan”lara aittir. Tüm evren “AN” da yaşar! “AN” tek realitedir! İSMİ ALLAH indinde, kompozisyonel tümelliğin oluşturduğu TEKİLLİK, HER AN YENİ BİR ŞAN aldığı gibi; holografik sisteme göre BEYİN DE tümelliğin (sayısız kompoziyonun) oluşturduğu, AN içindeki farkındalık ile, DÜNYANI YARATIR!

 

Günümüzde çok yaygın konuşulan bir tesbit var; NE YERSEN OSUN, deniyor! Evet, RUHUNA/KUANTUM BEYNİNE NE GİRDİ ALMIŞSAN, OSUN!

 

DÜNYAN onlardan ibarettir! Şartlanmalarının, kabullerinin oluşturduğu bilgi kompozisyonu DÜNYANDIR! DÜNYAN (kâbir âlemin) girdi ve kabullerine göre ya cennet bahçelerinden bir bahçedir ya da cehennem çukurlarından bir çukur! Dünyada neysen, bedeni terkten sonra da o olarak devam edeceksin! Öyle ise beynini, bilgi tabanını nelerle doldurduğuna, yaşam kompozisyonunu nasıl oluşturduğuna çok dikkat et! Her beyin kendi oluşturduklarının getirisini yaşar. Şeytanına uyup, yaşadıklarının nedenini dış etkenlere bağlamaktan kurtul anlattığım sistemi kavrayarak! Her birim yalnızca kendi girdilerinin oluşturduğu kompozisyonunun sonuçlarını yaşar! Ne istiyorsan, onu oluşturacak adımları atmaktan başka seni o hedefe ulaştıracak bir güç yoktur!

 

ŞEYTANIN (edindiğin gerçekçi olmayan bilgin) seni aldatmasın! Daha oluşum alanıyla alakalı çok husus var ama bilmem Rabbim dillendirmeyi nasib eder mi Allah bu ilmin hazmını versin gereğini yaşamayı nasib etsin!

 

Not: bu mesajlarımı print alıp tekrar okursanız daha faydalı olabilir."

 

02.02.2025

***

 

"Davos’ta var olabilseydik! Yeni nesli oyun dünyasından kurtaramazsak

 

Moloz Dağları'na Dönen Şehrin Gölgesinde Davos'25

 

01.02.2025

 

***

 

"Yargı bağımsız mı?"

 

>>> "YARGIYLA İLGİLİ ÇOK BÜYÜK İHBARIMDIR!!"

 

27.01.2025

 

***

 

"Böyle bir yasa çıkarmak çok mu zor?"

 

>>> "Güney Kore'de kavga yasak çünkü...!"

 

24.01.2025

 

***

 

"Bu yazımı anlayabilirseniz, niçin, “İSLÂM DİNİ TEK TANRILI DİN DEĞİLDİR; TANRISIZ DİNDİR dediğimi kavrarsınız. Tahayyül ettikleri tanrılarından bilinçleri arınmamış olanlar, metaforlarla dolu geçmişin anlatımlarından günümüze gelemedikleri için, halâ, dini, tasavvufu metaforlarla anlatarak o dünyadaki yerlerini kaybedip boşluğa düşmemek için çırpınıyorlar! Herkes işlevi neyse ona devam edecek. Her kuş sürüsüyle uçar!

 

Bilelim ve kavrayalım ki…

 

SADECE VE YALNIZCA adı ALLAH OLAN VAR; GAYRI YOK; MİSLİ BENZERİ OLMAZ; AÇIĞA ÇIKMIŞ TÜM DÜŞÜNCE FİKİR ÂLEMLERİNDEN BERİDİR! TÜM AÇIĞA ÇIKANLAR, YARATMA ÖZELLİKLERİNİN SONSUZ POTANSİYELİNDEN BAŞKA BİR ŞEY OLMAYIP; TÜMÜNDEN BERİDİR!

 

ALLAHUEKBER sözcüğü bunları anlatır! Allah yanısıra bir şey var da ondan büyüktür, anlamında hiç değil! Her kimden hangi tahayyüle dayalı tanım çıkarsa, o onun tanrısıdır; adı ALLAH olan o tasavvurdan beridir! Allah, tanrı kabulünden arındırdığı, hakkel yakîne erdirdiği kullarından eylesin bizi!"

 

https://ahmedhulusi.org/tr/yazi/kuran-mucizesi-ekberiyet

 

14.01.2025

 

***

 

"Toprak metaforuyla anlatılan, YARATILMIŞ BEDENDEN AÇIĞA ÇIKAN “BEYİN İle yaşamakta olan insanın; “HALİFE olarak tanımlanan, “BEYİN”deki holografik bedenle sürdürmekte olduğu ÖLÜMSÜZ YAŞAM MACERASI!

 

HER AN YENİ BİR ŞANDA OLAN BİLGİ KOMPOZİSYONUNUN (adı BEYİN olan), ZAMANSIZ DEĞERLENDİRMELİ YAŞAM SÜRECİNDEKİ; ZAMAN MEKAN YARATARAK, DÜNYASINI KÂH CENNET KÂH CEHENNEME ÇEVİRMESİ! Çoğunlukla, edindiği, kendini örten, orijininden perdeleyen “BEŞERİYET” dediğimiz bilgi yüzünden, orijininden ayrı düşmüşlüğün cehennem çukurunda (esfeli safilîn) yaşamakta olan “BEYİN”! Bilgisel oluşumu süresince edinmiş olduğu “BEŞERΔ bilgilerin kendisinde yarattığı cehennemî yanışlardan tek kurtuluşunun, bilgi tabanını arındırarak, her şeyi kendi orijin varlığının penceresinden seyrederek yaşamak olduğunu kavramak!

 

BEDENDEKİ BEYİN AŞAMASINDAN, BEYİNDEKİ BEDEN AŞAMASINA GEÇİP; BUNUN FARKINDALIĞINI VE GETİRİSİNİ YAŞAYAMAYAN CEHENNEMİNDEN ÇIKAMAZ! Dünya yaşamı ve dünyada niçin varolduk sorusunun cevabı, anlattığım aşamaların oluşumu ile, “İNSAN”LIK BOYUTUNDAN HALİFE”LİK BOYUTUNA GEÇEREK, herkesin kendi DÜNYASININ EFENDİSİ OLARAK YAŞAMINI SÜRDÜRMESİDİR! Tasavvufta anlatılan “fenâfillah” mertebesi yaşamı dahil tüm anlatımlar METAFORDUR! Kimileri de metaforlarla eğlenmek için vardır; ne var ki bu eğlencenin sonu pek keyifli bitmez! “BekâBİLLAH” ismiyle işaret edilen (hakk el yakiyn) süreç ise METAFORSUZ, BEŞERİ KAVRAMLARDAN ARINILMIŞ; gören gözü, işiten kulağı, söyleyen dili, veren eli ALLAH olmuş “BEYİN” yaşamıdır!

 

Herkesin güzergahı üzerindedir cehennem âyeti, dünya yaşamındaki beşeriyet sürecine de işaret eden bir uyarıdır! Zira beşeriyetin, dünya yaşamının “BEYİN”e yansımasından başka bir şey değildir. Bu yaşam boyutu da sürekli çeşitli nedenlerle yanma boyutudur. “ARINAN KURTULUR” âyeti, beşerîyetinden kaynaklanan şartlanma ve kabullerin, “BEYİN” tarafından geçersiz kılınması gerekliliğine işaret eder. Bu arada “beşeriyet” sözcüğünün işaret ettiği anlama dikkat çekmek isterim. Bu anlam çok iyi anlaşılmalıdır çözüm için! ARINDIRMAYAN BİLGİ, SENİ, ERGEÇ YAKACAK OLAN ODUNLARI TAŞAYAN ODUN HAMMALI (hammaletel hatab) YAPAR!

 

Bir yanda beşeriyetinin geliştirip “ALLAH” ile aranda ördüğü kalın acımasz duvar içinde yaşam sürdüren “BEYİN”; diğer yanda, ÖLÜMSÜZ, ZAMAN MEKÂNLA KAYITLI OLMAYAN, BEŞERİYETE HERHANGİ BİR MAHLÛK GÖZÜYLE BAKAN; SÜNNETULLAHI SERGİLEYEN “BEYİN”!

 

Seçim “BEYNİNİN”! TAŞRADA ARAMA!"

 

10.01.2025

***

 

"Alma mazlumun AHINI, ÇIKAR ÂHESTE ÂHESTE.” demişlerdi öncekiler:

 

"...Los Angeles’taki yangınlar, maddi zarar açısından, tarihimizin en kötü felaketi olabilir..."

 

09.01.2025

***

 

"Tek “TANRI”lı Din(!)lerden söz edip, İSLAM DİNİ TEK TANRILI DİNLERDENDİR, diyorlar. İSLAM DİNİ TEK TANRILI DİN DEĞİLDİR! İSLAM DİNİ TANRISIZ DİNDİR! İSLAM DİNİ, seni dışarıdan GÜDEN, karşısına HUZURUNA ÇIKACAĞIN, BİR DİN ANLAYIŞINI AÇIKLAMAZ! TANRI, SENİ ÖTENDE DIŞINDAN YÖNETEN, VAR EDEN BİR VARLIK OLARAK KABUL EDİLEN VARSAYIMDIR. KURAN BİLGİSİ İSE, BU VARSAYIMI REDDEDEREK, “la ilahe der! İLAH YA DA TANRI İSMİ, VARSAYILAN, HEP SENİN DIŞSALLIĞINIDAKİ BİR VARLIĞIN SENİNLE İLİŞKİSİNDEN SÖZEDER.

 

KURÂN İSE SONSUZ SINIRSIZ, KENDİSİNDEN BAŞKA HİÇ BİR ŞEY OLMAYAN (Allah hu ve la GAYRI HU), ne kendini doğurmuş var etmiş bir varlığı olan, ne de kendinden ikinci bir varlık meydana gelmemiş olanı açıklar, fark ettirmek ister. Düşünebilen bir beyine sahipseniz, fark edersiniz ki, KURAN BİR TANRI/İLAH varlığından söz etmeyip, “İSMİ ALLAH” OLAN VE KENDİ VARLIĞI DIŞINDA ÖTESİNDE BAŞKA HİÇ BİR ŞEY OLAMAYANDAN SÖZ ETMEKTEDİR.

 

(Bi-ismi allah=İSMİ ALLAH olan HAKİKATINDIR) ÖYLE BİR “TEK”ki, algılanan her ne varsa hepsi de, O TEK’e aittir, O’nun bir vechi/yüzüdür; ve dahi algılayan da gene O TEK’tir! Yani KURAN, DIŞARIDA, ÖTEDE, ÖTENDE BİR TANRI ARAMA, BÖYLE BİR VARSAYIMA DÜŞME, DİŞARIDAN SANA GELECEK BİR ŞEY YOK, HER NE ARARSAN ÇÖZÜMÜ KENDİNDEDİR, MÜKAFAT VERECEK OLAN DA, CEZALANDIRACAK OLAN DA SENDEN AÇIĞA ÇIKMAKTADIR, DEMEKTEDİR.

 

İşte bu anlattığımız KURAN REALİTESİ, TAKLİTÇİ, EZBERLE YAŞAYAN BEYİNLERİN ANLAYIŞININ AKSİNE, VARLIKTA HER NE VARSA, İSMİ ALLAH OLANIN, ALGILAYICIDAKİ ÖZELLİĞE GÖRE, BİR YÜZÜ OLDUĞUNU ANLATIR. Bugüne kadar anlattıklarımız ve bundan sonra da anlatacaklarımız hep bu kapsamda değerlendirilemezse, kimseye bir yararı olmaz. Zira tüm erenler hep bakış ile ermişlerdir! KENDİNİ TANI, sözü, “ismi beyin” olan hakikatindekini ve özelliklerini tanı demektir ki; DİN DE BU YÜZDEN bildirilmiştir Detaylarına geleceğiz Anlayışı kolaylaşa! “İsmi” ALLAH olan ile TANRI kavramının farkını aşağıdaki linkte mevcut olan kitaptan okuyabilirsiniz:

 

Hz. Muhammed’in Açıkladığı “ALLÂH

 

09.01.2025

***

 

"Tasavvufta ve QUANTUM gerçekliğinde TEKLİK ANLAYIŞINA ULAŞANLARIN İÇİNE DÜŞTÜĞÜ ÖNEMLİ BİR YANLIŞA İŞARET ETMEK İSTİYORUM Tasavvufta derken, tarikatları kastetmiyorum! Bugünkü tarikatlarda zaten VAHDET BİLGİSİ ÖĞRETİLMİYOR! Bireysel tasavvufla ilgilenen sufi meşreblileri anlatmak istedim. Bilimsel yoldan, Kuantum gerçekliğinden hareketle, TÜM VARLIĞIN TEKLİĞİNDEN VE O TEKLİK İÇİNDE SENİN AYRI BAĞIMSIZ BİR VARLIĞIN OLMADIĞI HAKİKATINDAN, söz eden YAŞAM KOÇLARININ fark edemediği, bir başka gerçeklikten bahsetmek istiyorum! Evrensel TEKLİK ANLAYIŞI başka bir gerçektir, bireysel yaşam dünyaN boyutu da başka bir gerçekliktir!

 

Bu ikisi de kendi alanında doğrudur!

 

Birinin varlığı ikincisinin yokluğu anlamına gelmez asla! TEKLİK anlayışına sahip olan, hangi gruptan olursa olsun insanların büyük çoğunluğu, tasavvufî METAFORLARA VEYA BİLİMSEL yoldan ulaşılan MADDENİN ORİJİNİ gerçekliğine dayanarak görüş sahibi olurken; “BEYİN” ADINI VERDİĞİMİZ YAPININ NE OLDUĞUNU, NASIL ÇALIŞTIĞINI, DÜNYASINDAKİLERİ NASIL OLUŞTURDUĞUNU MAALESEF FARKETMİYORLAR!

 

İster tasavvufî METAFORİK yoldan, ister bilimsel GERÇEKLİKLERDEN HAREKETLE, TEKLİK ANLAYIŞINA ULAŞMIŞ OLUN, BUNUN YANISIRA; BU TESBİTLERİ YAPAN BEYİN”in, ne olduğu ve nasıl çalıştığı mutlak gerçeğiyle de YÜZYÜZESİNİZDİR; farkedemeseniz de göremeseniz de! “BEYİN” dediğimizde, halâ “et beyin” anlayanlar bizi hiç okumasın! Zira onların gözleri vardır, görmezler; kulakları vardır, duymazlar tanımlaması içindedirler; OKUDUKLARINI DA ANLAMAZLAR! “BEYİN” adıyla işaret ettiğimiz, eskilerin, İŞLEVİNE/ÖZELLİĞİNE göre, RUH VEYA KALB gibi tanımlamalarla işaret ettiği, sayısız anlamlar kompozisyonu olan bir bilgi paketidir; maddî olmayan, şekli sureti olmayan, ÖLÜMSÜZ, kendi benzeri bir kompozisyon tarafından algılanan yapıdır.

 

“BEYİN” orijin mahiyeti, hammaddesi itibariyle YARATILMAMIŞTIR! KURAN bu gerçekliğe CEALE kelimesi ile işaret eder ki, Arzda (bedende) bir halife açığa (CAİLUN) çıkaracağım, der. İNSAN (beden, beşeriyet) İSE TOPRAKTAN (mineral ağırlıklı yapı) YARATILMIŞTIR. Topraktan yaratılmış bedende oluşan beyin, tekâmülü sonrasında “RUH” açığa çıkaracak aşamaya ulaşmış ve esma kompozisyonu olan RUH NEFYOLMUŞTUR”!

 

Beden topraktan oluştuğundan toprağa dönerken, ÖLÜMSÜZ EVRENSEL HAKİKATTAN OLUŞMUŞ VE EDİNDİĞİ BİLGİLER YÜZÜNDEN KENDİNİ BEŞER SANAN, RUH (KUANTUM BEYİN) SONSUZ YOLCULUĞUNA DEVAM EDER. RİSALET İNSANIN HAKİKATINI FARKETTİRMEK İŞLEVİ OLARAK GÖREV YAPARKEN; NÜBÜVVET DE insanın beşeriyet yaşamını ve beşeriyet yaşamına kendini kaptırıp hakikatından mahrum kalmaması için gereken düzenlemeleri anlatır.

 

RİSALET VE NÜBÜVVET NİÇİN ZORUNLUYDU? Bunun için ölümsüz insan beyninin nasıl oluşup geliştiğini ve de DÜNYASINI NASIL YARATTIĞINI (elbette yaratan rabbinin esmasıdır) ANLAMAMIZ GEREKİR. TOPRAKTAN YARATILMIŞ OLAN BEDENİ İTİBARİYLE EVRİMLEŞEREK, RUHTAKİ SONSUZ KAPASİTEDEN

(halogramik sisteme göre quantum boyuttaki sonsuz kapasiteden/ RAHMAN) gelen özellikleri AÇIĞA ÇIKARACAK olan beyin, RUH AÇIĞA ÇIKTIKTAN SONRA, HER AN KENDİSİNE BEDENDEN VE ÇEVREDEN ULAŞAN BİLGİLERLE BİR BİLGİ KOMPOZİSYONU HALE GELİR!

 

Beyindeki bu bilgiler, sürekli analizler ve sentezlerle an içinde yeni yönelim oluşturur. Farkındalıklar meydana getirir oluşmuş olan bilgiler doğrultusunda. Böylece de sonuçta İNSANIN İÇİNDE YAŞADIĞI HOLOGRAM DÜNYASI OLUŞUR! Bu dünyasında BEYİN BEŞERİYETE BÜRÜNEREK HAKİKATINDAN AYRI DÜŞER! Kısacası HER İNSAN, BEYNİNİN OLUŞTURDUĞU HOLOGRAM DÜNYASINDA YAŞAR; o ana kadar kendisine ulaşmış bilgiler doğrultusunda! Bazı insanlarda da, yaşamına yöne veren edinilmiş bilgiler ötesinde, KUANTUM BOYUTUNDAN GELİP AÇIĞA ÇIKAN ORİJİN BİLGİLERİ, beyin kompozisyonunun elvermesiyle dile gelir ki, KURAN buna “VAHİY demiştir. Edinilmiş bilgi ötesi, varlığının hakikati bilgisidir bu! Anlatacağımı anlatmak için bu ön temel bilgileri yazmaktan esas konuya yar vakit kalmadı. İnşaallah başka bir mesajda devam ederiz. Allah gerçekliğimizin farkındalığını nasib ede!"

 

09.01.2025

***

 

"Devlet ne enteresan. ELEKTRİKLİ TOGG YAPTIRIYOR, APARTMANLARDA OTURANLAR, İKİ ÜÇ KİŞİNİN İTİRAZI YÜZÜNEN GARAJLARINA ŞARJ CİHAZI TAKAMIYORLAR!!! Devlet hala BİR KARARNAME İLE ÇÖZÜM GETİRMİYOR!!! ELEKTRİKLİ ARAÇ AL, SOKAKLARDA ŞARJ CİHAZI ARAMAK İÇİN DOLAŞ!!! Sonra da sorarlar niçin EV alınmıyor!!!"

 

08.01.2025

***

 

"İnsana hayatta en keyif veren mutlu eden şey, gerçek sevenlerinin olmasıdır. Gerçek Seven ile seven arasındaki tek ana fark da ÇIKARSIZ SEVGİDİR! Seni, paran için, güzelliğin, etiketin, ilmin için, başkaları sevdiği için vs seven ÇIKARI İÇİN SEVİYORDUR. Bunların arkası kesildiği anda, sevgi kalmaz, unutulursun! Gerçek sevenin ise, seni çıkarsız sevendir; paran tükense de, güzelliğin solsa da, yaşlanıp işe yaramaz hale gelip yük olmaya başlasan da, etiketin gitse de, artık verecek ilmin kalmasada da, etrafında sevenlerin olmasa da, çıkarlarına engel olmuş olsan da hala sana olan sevgisi azalmamış olandır. Bir düşünün kaç kişiniz var sizi GERÇEKTEN SEVEN?"

 

07.01.2025

***

 

"ADINI UNUT; Bakî kalandır HU! Aşikardır Zat-ı Hak…"

 

Mustafa Ceceli "Aşikardır Zat-ı Hak"

 

05.01.2025

***

 

"İster yeni bir yılın başındayız deyin, ister üç aylara girdiğimiz günler deyin... Yeni bir başlangıçlar sürecindeyiz.. Şu kısa zamanda çok sürpriz olaylar yaşadık, arkası da çok daha fazlasıyla gelecek görünüyor! Dünya ve insanlık, insanlar kabuk değiştirme, anlayış değiştirme devresinde! Pek çokları DÜN YAŞADIKLARINI HAZMEDEMEZKEN, DAHASI DA YOLLARDA! Yaşam, yaşadıklarını HAZIM işidir! Hazmedemediğin ilim sırtında yüktür! “Ben dilediğimi yaparım!” diyen, muhatabın Allah’ı göremiyorsan, tek sonuçla karşılaşırsın, YANMAK! O yüzden demişler, yaşadıklarından RAZI OL; çünkü olan olacaktı ve olmama ihtimali de yoktu! Evet yaşadıklarımız, ya rıza lokması olarak boğazımızdan geçer, ya da boğuluruz. Allah rıza ve teslimiyet ehlinden olmayı kolaylaştırsın yeni yılda, yeni üç aylarda! Demedim Mi?"

 

Rubato & Sami Özer - Demedim mi?

 

01.01.2025

 

*

***

*****

 

Anasayfa

 

veya

Yeni Anahtar Kelimeler

 

İletişim:   SufiCaN@web.de


Sayfa Tasarım: 

Cüneyd Yayla (SufiCaN)

Akın Apardı

 

AH özel sohbetleri yazıya ceviren:

Saffet Eygi

@Saffet_eygi

 

AH sözleri ingilizce toplayan:

Akın Apardı

 

AH Evrensel Sırlar Piyes:
Selim Kartal Bicer
Sevda Bicer

Mehmet Cetin

Serkan Yenal
Zeynep Bodur