Sen´im BEN!... Sen, diye bakma bana! Sendeyim!"
Sen´im BEN!...Sen, diye bakma bana! Sendeyim!"                         

Sohbet konusu:


1. „Duygular terk edilmeli DEMEDİK!


2. İNSAN-I KÂMİL`İN TASARRUFU


3. AŞILMASI GEREKEN EN ZOR PERDE

 

4. En büyük Kerâmet


5. Kim bu?


6. Bilincimdeki ben?!..


Sohbetler:

 

„Duygular terk edilmeli DEMEDİK!“

 

"Şartlanmalar, şartlanmalardan gelişen duygular ve şartlanmalardan gelişen duygulardan kaynaklanan değer yargıları terk edilmelidir, dedik!...


Duygular terk edilmeli DEMEDİK!


BU, İYİ ANLAŞILMALI!


Duygunun terki mümkün değildir. İnsanın mayasında duygu mevcuttur!

Kaynak:Kavramlar D


* * *


"Beyin, temel kabiliyeti itibariyle aslının, zâtının yani kendinin Haktan olması dolayısıyla 99 ismin manâsına sahip. Bu 99 ismin mânâlarının ise değişik kuvvetlerde ortaya çıkışı söz konusu. Esas manâda, her beyinde genellikle bu 99 isim ortaya çıkıyor. Fakat değişik kuvvetlerle ve belli bir terkib halinde. Bu terkibi de, bahsettiğimiz doğum sırasındaki oluşum meydana getiriyor!

Bu terkibin hissedilişi, "duygu" adını alıyor.

Bedende belli fiîlleri oluşturması, "huylar" dediğimiz karakter dediğimiz yapıyı meydana getiriyor.

Bu isimlerin terkibinin bedene yansıması, bedenin „tabiâtı“ dediğimiz şeyi meydana getiriyor.

Yani, "tabiat", "huy", "duygu" dediğimiz şeyler bedene nispetle, karaktere nispetle, duygulara nispetle terkibin manâlarıdır. Bu terkib, kişiliğe nisbetle anlatıldığı zaman huy, karakter, tabiat adlarını alır.

Bu terkip senin rabbın olur. Yani bedende hükmeden, bedeni yürüten, bedeni götüren Rab, bu ilahi isim terkibidir.Her birim için rabbına tâbi olmak, mutlaktır!..

 

Rabbına tabi olmayan, hiçbir zerre yoktur!.. Her zerre Rabbının hükmünü yerine getirir..."

 

Kaynak: İNSAN VE SIRLARI -1-VARLIĞIN HAKİKATI

 

* * * * *


İNSAN-I KÂMİL`İN TASARRUFU


İnsani Kâmil`in bir varlığa sirayeti dışarıdan bir nesnenin bir nesne üzerine tasarruf etmesi gibi değildir. İnsanı Kâmil Hulûsi'nin üzerine uzaktan elektro manyetik dalgalar yollayarak Hulûsi'yi istediği gibi yönetir manası yok burda.


"Zâti bir sirayet ile herşeyde hükmünü yürütür" diyen Muhiddiyn Arabi, burda İnsanı Kâmil'in varlığın özünde olması, yani varlığın İnsanı Kamil'in özünde olması ve varlığın İnsanı Kâmil'den meydana gelmesi noktasına işaret ediyor.
Aslında benim varlığım dediğin varlık, İnsanı Kâmil'in varlığından başka birşey değildir. Ve senin ismin altında İnsanı Kâmil dilediğini tasarruf etmektedir manasını anlatıyor burada...

 

* * * * *

 

AŞILMASI GEREKEN EN ZOR PERDE


Fenâ Fi Şeyh ve Fenâ Fi Resulde olanlar hiçbir zaman ne velidir, ne de fenâ fillaha girmişlerdir.  Şeyhinin başını kesmedikçe,  Fenâ Fi Resulden geçmedikçe, Fenâ fillaha girilmez. Fenâ fillaha girilmediği sürecede hakikata erişilmez. Fenâ Fi şeyh Fenâ Fi Resul, en kısa zamanda geçilmesi gereken yerlerdir. Çünkü bunlar tasavvufta gerçekte bir mertebe-makam değildir. Sadece belli aşamaların yapılması için araya konulmuş kolay basamaklardır.


Bu basamaklara basıp atlamak gerekir. Atlayasın'ki hakikate giresin. Yoksa ömrünü-hayatını basamakta geçirdiğin sürece, eşikten atlayıp içeri giremezssin. Kapıda yağmur kar fırtına altında hayatın çeşitli çilelerde geçer gider. Ve zai olursun...


Şeyhin başını kesmekten gaye: Şeyh diye birinin varolmadığını görmek. Resul diye birinin varolmadığını görmek. Varlığın salt hak'tan ibaret olduğunu müşehade edebilmek. Varlığını ortadan kaldırabilmektir...


Şeyh gördüğün sürece Resul gördüğün sürece Allah'ı görmekten mahrumsun perdelisin ve sürüler şeklinde geçip gidenlere katılırsın neticede. En zor perde budur...


İşte özel olarak ilgilendiğimiz arkadaşlara baştan bu perdeyi koymuyoruz'ki atlanmak gerektiğinde kolay atlansın diye. Eğer biz bu perdeyi koyarsak, bu perdeyi geçebilmeleri çok güçtür. Ve genellikle de şeyh sağ olduğu sürece, kişiler bu perdeyi kolay kolay aşamaz...

 

* * * * *

 

En büyük Kerâmet

 

"İnsan", bir bilinç varlığın adıdır ki; bugün et-kemik bedeni kullanır; yarın, ruh bedeni; cennete girebilenler ise “nur” olarak yaşarlar!.

 

Dünya`da yaşarken, kendini bedensiz soyut bilinç varlık olarak hissedemeyenler, daha sonraki boyutlarda bunu hissedip yaşama olanağını elde edemeyeceklerdir.

 

Dünyada bedenle yaşamanın hakkını vereyim diye yalnızca iş-eş-aş hakkıyla uğraşırken; bilinç varlık olmanın hakkını ihmal ederek bunu hissedemeyenler, ebeden kozmik evrensel bilinç boyutunda kendilerini tanıyamayacaklardır.

 

Dünyada mertebe vekerâmet peşinde koşan bedensellikle kayıtlanmış birimler, en büyük kerâmet inevrensel kozmik bilinç boyutundayaşamak olduğunun farkında bile değiller!.

 

* * * * * 

 

Kim bu?


Parmak ucundaki kanda yaşarken oksijen, karşı parmaktakine bakar “kim bu” dermiş!. Toplar damara geçip de el ayasına doğru gelirken onunla “BİR”leşince, “bizmişiz” dermiş!

 

Koldan yukarı doğru çıkarken, gerideki yaşamı, “ben”leri hatırlamaz; parmakların kendi uzantısından oluştuğunu seyredermiş!.

 

Beyne ulaştığında “ben”i de kaybolur, oksijene olarak kalır; beyin hücrelerinde dolaşırken, olmasını istermiş bazı şeylerin ve onların sonuçlarını algılarmış!

 

Oksijen dalgaya dönüşüp dışa yayıldığında, bir bilinç dalgası olarak ne eli kolu görürmüş, ne de beyni!


Her ne demekse işte….

Kaynak: Mesajlar kitabı

 

* * * * *

 

Bilincimdeki ben?!..

 

Bilincimdekiben, ASLA değilim bir başkasının bilincindeki ben!.


Bilincindeki sen, asla değilsin benim ya da bir başkasının bilincindeki sen!.

 

Ben, veri tabanına göre oluşmuş bir hayâlden başka bir şey değilim senin bilincinde!… Ve sen, veri tabanına göre oluşturduğun kendi tasavvur ve hayâline demedesin, Ahmed Hulûsi!.

 

Oysa, ebeden beni tanıman mümkün değil!

 

Sen de, benim için öyle!.

 

Eğer anlarsan bu anlatmak istediğimi, fark edersin ki, her an daima yanlızca hayâlindeki kişilerle berabersin; asla karşındakiyle değil! Bu dünya yaşamında da böyle, ötesinde de

 

Herkes, veri tabanına göre kendi hayâl dünyasında yaşamada!. Başkalarını da, tanıdığını sanarak, onlar hakkında budalaca yorumlarla yorulup, ömür tüketmede!.


Oysa, o yorumlarının tümü, karşısındakine değil; kendi hayâlinde yarattığı ve karşısınındakinin adını taktığı kendi hayalindeki yarattığına; yani kendine dönük!… Asla karşısındakine ulaşmıyor!.

 

Her birim, karşısındaki sûrete göre veri tabanının oluşturduğu hayâl dünyasındaki kişileri yorumlayıp; veri tabanına GÖRE onları değerlendirerek, cehennem ya da cennetinde yaşamada!.

 

Akıllı insan, şimdiden cenneti yaşar “ALLAH”a teslim olarak…

 

Ahmak da, her şeyin ille de kendi arzuladığı gibi olmasını istemede devam ederek cehennem eder yaşamını!.

 

Kaynak: Mesajlar  kitabından.

 


ANASAYFA

veya

SOHBETLERE DÖN

 

İletişim:   SufiCaN@web.de


Sayfa Tasarım: 

Cüneyd Yayla (SufiCaN)

Akın Apardı

 

AH özel sohbetleri yazıya ceviren:

Saffet Eygi

@Saffet_eygi

 

AH sözleri ingilizce toplayan:

Akın Apardı

 

AH Evrensel Sırlar Piyes:
Selim Kartal Bicer
Sevda Bicer

Mehmet Cetin

Serkan Yenal
Zeynep Bodur