Sen´im BEN!... Sen, diye bakma bana! Sendeyim!"
Sen´im BEN!...Sen, diye bakma bana! Sendeyim!"                         

HAZIRLANIYOR!!...

 

 

BU İLMİ ALMAK İÇİN KABIN OLACAK!
HAZMEDEBİLMEK İÇİNDE HAZMIN OLACAK!

Allah kuluna verdiği hiçbirşeyi geri almaz diye mecazi bir anlatım vardır. 
Bunun gerçeğinide Abdul Kerim Ceyli insanı kâmilin cehennem bölümünde şöyle 
anlatır. O insanlarda belli kuvveler açığa çıkmaya başlar, o kuvveler daha 
açığa çıkarken o insanlar kendilerine ne tür bir azap geleceğini görürler 
hissederler. Ve o azap onlara gelir, onlar o kendilerinden açığa çıkan 
kuvvelerle o azaba tahammül ederler. O azabı yaşarlar daha sonra o azap 
kalkar. Fakat kendilerinde açığa çıkan bu kuvveler ilahi hibe olarak 
onlarda kalır der. Burda çok enteresan bir mekanizmaya işaret ediyor!

Şimdi bu olayı başka bir yönüyle düşünelim. Şimdi Abdul Kerim Ceyli dünyada 
bizim gibi yaşayan bir zat. Bu konuyu anlatan bir hadis falan da yok. Şu 
anlattığım konuyla alakalı ne bir ayet var ne de bir hadis var. Ama Abdul 
Kerim Ceyli bu olayı müşehade ediyor görüyor ve bunu anlatıyor. Şimdi aynı 
şekilde bizde bu dünyada yaşarken bir takım şeyler yaşıyoruz geçiriyoruz o 
olaylar gidiyor, ama o olayları yaşarken edindiğimiz duygular ve idraklar 
kalıyor. O idraklar kaldığı içindir ki zaten aradan zaman geçtikten sonra 
geçmişimizde yaptığımız yanlışları hataları fark edebiliyoruz.
Eğer o idrak kalmasa zaten o fark ediş olmaz. Dolayısı ile ben fark 
ediyordum değil. Bugün belki onun üstüne eğilmek istemediğin için onunla 
ilgilenmiyorsun. Önem vermediğin için onunla ilgilenmiyorsun. Yoksa o sende 
duruyor kaybolmadı!
Nitekim şu anda şöyle geçmişine baktığın zaman bütün hepsini safha safha 
görüp, nerede ben ne yapsaydım şöyle olurdu veya böyle yapsaydım nasıl 
olurduyu değerlendirebiliyorsun. E bu neden? Verilmiş olanın senden geri 
alınmamasından!
Dolayısı ile bunları yaşamamış biri eğer 40 senede bulunduğu şu noktadan 
ileriye gidebilirse, sen aksine bunu belki 6 ayda belki 2 sene de 
geçebilirsin 40 senelik yolu. Niye? Çünkü sende zaten o birikim oluşmuş. 
Bir takım şeyler yaşamışsın görmüşsün değerlendirmişsin.
Misal; Ahmed Özhan 56 yaşında. 40 senedir bu yolda kitap okumuş ilim yapmış 
tahsil yapmış vs. E bi birikim yapmış. O birikim sayesinde bu anlattığım 
olayı anlayıp değerlendirebiliyor. "Keşke benim gibi tanıyabilse o sizi 
eleştirenler diyor." Eğer onda o birikim olmasa bu noktadan seviyeden 
yakalayabilmesi mümkün değil ki. Her halükarda olay veri tabanının belli 
bir birikime ulaşmış olması. Bununla o kadar kapsamlı düşünebiliyorsun. 
İşte bütün bu savaş nerden başlıyor biliyormusun. İblisin ben insandan 
üstün olduğumu sana ispat edecem hikayesi varya, oraya dayanıyor!

İnsanın kendindeki halife özelliğini yaşamaması için herkezi ve herşeyi 
kullanarak onun kendi içine dönmesine engellemeye çalışıyor.
Dışarıya yönlendiriyor. Çocuğunu kullanıyor karısını kullanıyor kocasını 
kullanıyor işini kullanıyor parayı kullanıyor kumarı kullanıyor 
uyuşturucuyu kullanıyor herşeyi kullanıyor. Koltuk peşinde koşturtuyor. 
Allah selamet versin erbakan iki kişi koluna giriyor adam miting meydanına 
çıkıyor oy istiyorum diyor. Yani bilinçte yaş yok. Sen nasıl bedenini 
hissetmiyorsan aynı şekilde oda bedenini hissetmiyor. Beden göçmüş, zorla 
taşıyorlar ama bilinç 35-40 yaşın gençliği içinde Ben yaparım bunu diyor!
Aslında soru şu, kaç yaşındasın değil, kaç yaşında? Bu(beden) kaç yaşında. 
Sen değil. Dolayısı ile bugüne kadar almış olduğun kazanmış olduğun 
hiçbirşeyi kaybetmedin. Hepsi duruyor. Sadece yapacağın iş, kapağı 
kaldırabilmen!

Bir insanın ilmi alması ayrı bir olay.
O ilmin gereğince aklını ve mantığını yönlendirmesi apayrı bir olay. Zaman 
isteyen şey burası. Şimdi diyelim galip, ne konudan konuşsak hepsini 
anlıyor. Anlıyor ama yaşayabilecek mi?
Yaşaması için kaç seneler lazım. Zaman içinde o oturacak, olaylarla 
karşılaşacak belli şeyler olacak ondan sonra oturacak belli şeyler. O şimdi 
senin ilk aşk şevk kendini verme halini yaşıyor.
Gördün yaşadın sende. Ondan sonra gel yaptığım bir hareketten dolayı sil 
defterden inkar et?
İlmi almak için kabın olacak!!!
Bu kabtakini yiyip içip hazmedebilmek içinde hazmın olacak!!!
ATASAY; Sen ne kadar ilmini yükseltirsen yükselt şeytanında seninle beraber 
tahsiline devam ediyor senin önüne geçebilmek için.
ÜSTAD; taa ki Resulünü görene kadar!
Resulullah'ı gördüğün anda şeytanında Müslüman oluyor. Çünkü çekim gücü fazla!
O çekim gücünün karşısında onunkinin(şeytan) gücü hiç olup eriyip gidiyor. 
Ne diyor? İsa indiği zaman deccal tuzun suda erimesi gibi eriyip gidecek 
diyor. İsanın deccali öldureceğini söylemiyormu Resulullah?
İsa geldiği zaman deccal tuzun suda erimesi gibi eriyip gidecek diyor. Yani 
güçlü ruhaniyet açığa çıktığı zaman öteki yok olup gidiyor. Hükmünü 
yitiriyor. Demek ki Resulullah'a teslim olamıyorsak, şeytanıda alt etme 
şansımız yok demektir!

Kuran'daki ayetler Resulullahın yaşamı!
Resulullah o ayetleri yaşamış. Resulullah birşeyi yaşamış. O yaşadığı şey 
beyninde kelimelere dönüşmüş. Dilinden açığa çıkmış adı ayet olmuş. Şimdi o 
açığa çıkan değil esas. O açığa çıkanın işaret ettiği yaşanan şey anlam 
önemli. Sana bu kelimeleri(ayet) vermekten amaç, bu kelimeleri al bu 
kelimeleri tekrar et değil! Bu kelimeler acaba neyi yaşatmak istiyor sana? 
Neyi anlatmak istiyor?
Yani daha da doğrusu Resulullah neyi yaşadı? Yani benim olaya yaklaşımım 
şöyle oldu. Bir konuşmamda anlattım. Bugüne kadar aşşağı yukarı gelen bütün 
alimler Resulullah'a yönelmişler. Ve Resulullah ne getirdi ne demek istedi 
neyi anlattı onu anlamaya çalışmışlar. Ben bunlardan tamamen farklı bir 
şekilde yaratıldım!
Nasıl yaratıldım? Benim yaratılışım ve fıtratım gereği, ben Resulullah'ın 
karşısına geçip ona bakmadım. Ben arkasına geçip onun her açıkladığı olayda 
neyi hissedip yaşamaya çalışarak neyi açmaya çalıştığını algılamaya çalıştım!
Yani ben onun anlattığından acaba ben bu anlatılandan neyi alırım değil! 
Tamamen acaba o olayda ne hissetti ne yaşadı ne gördü ne tespit etti nasıl 
bir haliyeti ruhiyeye girdi neydi o müşehade ettiği? Burdan bakarak 
olaylara gittim. Buda bugüne kadarkilerden çok daha bana farklı bir anlatım 
ve açıklık getirdi. Belki anlatırken çok ayrı düşmüyorum ötekilerden ama, 
bazı yerlerde çok daha farklı konuşuyorum. Sebebi de burası işte. 
Karşındaki birşey yaptığı zaman, onunla özdeşleşerek, onun hangi duygu ve 
düşünceyle ne yapmak istediğini hissetmek. Bu onun kafasından geçenleri 
okumak değil. Bu farklı birşey. Onun birnevi fıtratında yer alarak olayı 
deşifre etmek. Kuru düşünce okumak değil olay. Bu olduğu zaman ondaki bütün 
şeyleri görüyorsun. Yani niye böyle bakıyor niye böyle düşünüyor neden 
dolayı bu böyle çıkıyor. Hangi ondaki duygu ve düşünce ne şekilde neyi 
etkiliyor. Bütün bunlar açılıyor o zaman. Yani televizyonu önden ayar etmek 
değil, televizyonun arkasını açıp içeride hangi ayarlar varda neticede 
görüntü bu şekilde dışarı yansıyoyu fark etmek. Bu dışarıdan birisinin 
kafasından geçiyor demekle alakasız bir olay. İşte Resulullah'ı bu şekilde 
tanımak farklı bir olay. ATASAY: Yani Ayeti düşünürken Resulullah olmayı 
düşünüyorsun?
Resulullah olarak işi çözmeye çalışıyorsun?
ÜSTAD: Evet. Sen sen olmaktan çıkarak olaya giriyorsun! Ve bunu 
algılayabildiğin zaman, algılayabildiğin konuda ve ölçüde de artık takır 
takır konuşup geçiyorsun. Bütün dünya bir araya gelipte böyle desede hiç 
birşey ifade etmiyor durmuyor geçip gidiyorsun. Bütün İşin başı Resulluk 
kavramı. Resulluğun işaret ettiği kavrama Resulullah'a iman etmek. Nübüvvet 
olayın ikinci cephesi. Önce Risalet gelmiş 3 sene sonra Nübüvvet gelmiş. 
Risalet kendi hakikatına iman etme meselesi. Nübüvvet ise, o imanın 
gereğini bilfiil yaşarken o imanın gereğini nasıl yaşayabileceğine işaret 
ediyor. Beden bütünüyle ortadan kalkmaz. Ortadan kalkmadığı içinde bedenin 
doğal bağlantıları getirileri yemesi içmesi şusu busu var, bunlarada belli 
ölçülerle tamam uy diyor. Ama bunun ötesindeki arzu ve istekleri terk et 
diyor. Fakat bunu demesinin sebebi, önceki risalet hakikatı, yani senin 
önce kendi hakikatına beninin hakikatına beninin hakikatı Allahtıra iman 
etmen şart!
Evet ben ona iman ediyorum ben O'yum beden benim için hiçbir anlam ifade 
etmiyor. Diyebilmek o imanın sonucu olarak!
Bu imana geldiğin anda zaten, müminin nuru cehennemin ateşini söndürüyor! 
Bu dünyada artık onlara korku ve hüzün yoktur. Çünkü kaybetme korkusu 
yoktur artık...

Üstad Ahmed Hulûsi

İletişim:   SufiCaN@web.de


Sayfa Tasarım: 

Cüneyd Yayla (SufiCaN)

Akın Apardı

 

AH özel sohbetleri yazıya ceviren:

Saffet Eygi

@Saffet_eygi

 

AH sözleri ingilizce toplayan:

Akın Apardı

 

AH Evrensel Sırlar Piyes:
Selim Kartal Bicer
Sevda Bicer

Mehmet Cetin

Serkan Yenal
Zeynep Bodur