Sohbet -113-
"Eûzü Besmele"
"Beyin dediğimiz şey orjini itibarıyla sonsuz potansiyele sahip bir yapı.
Bu sonsuz potansiyele sahip olan yapı kendindeki özellikleri çeşitli kompozisyonlar halinde açığa
çıkartıyor. Sonsuz özelliklerin olduğu potansiyel açığa çıkarttığı özellikleri de kendisinden olan talebe göre çıkartıyor.
Dua mekanizması.
Şimdi dua deyince basit olarak senin herhangi birşeyi Allahtan istemen şeklinde anlıyorsun. Esas
olan dua mekanizması ise beyine ulaşmış olan bilginin, bu bilgi genetikten ulaşmıştır, aileden çevreden ulaşmıştır, bedenin
özelliklerinden ulaşmıştır. Üç ana faktör. Birisi genetik, birisi dış çevresel faktörler, 3cüsü de beden. Bedenin organlarından beyine olan talep. Bu 3ünün de beyine
yolladığı bilgiler dua hükmündedir. Ve beyin bunlara icabet eder. Bunların gereği ne ise onları kendi içinde proses eder değerlendirir ve sonucunu açığa çıkartır. Dua icabet mekanizmasının Orjinal
esası budur.
Şimdi, bedenden gelen bilgiler noktasını ele alırsak, beyine en çok giden bilgi bedenden gider! Ve beyinin çok büyük kısmı ağırlıklı
olarak bu bedenden giden bilgiyle dolar. Bu da beyinde “ben bu bedenim” hissiyatını/kabulünü oluşturur. Ve kendini beden olarak kabul edip hissedip yaşamaya başlarsın.
Bu şekilde yaşaman, beyninin orjinindeki sonsuz potansiyeli göz ardı etmen, onun gereğini yaşıyamaman bedenden giden özellikler
kadarıyla kendini kayıtlaman sınırlaman adeta bir hücreye hapsetmen demektir.
Din/Hz.muhammed esas itibarıyla sana senin bu sonsuz potansiyelini bildirerek kendini beden kabullenmenden kaynaklanan sınırlamadan
hücreden hapisten kendini kurtarman İçin gelmiştir.
Şimdi, dindeki sembolik/mecazi anlatımlar hep bunu çözmek içindir. Sendeki bu anlayışı çözmek içindir. Şimdi, beyninde bu sürekli giden bu bilgilerden dolayı ben bu bedenim kabulü oluştu ya, işte bu kabul senin şeytanın olarak anlatılmıştır.
Kurana başlamadan evvel euzu besmele çekin diyor. Bu ne demektir?
Euzu; sığın ama neye sığın??
Birisinin koltuğunun altına sığınmak gibi değil. O Sığınmak kelimesi burda mecazi bir anlatımdır. Sığın demek birinin bir şeye sığınması
demek değil. Kendi hakikatını anlayarak o hali yaşamaya çalışın demektir sığın. Peki nasıl anlıyorsun böyle olduğunu?? Çünkü euzuyu billahiye bağlıyor.
Euzuyu billahiye bağlaması demek, bu sığınma kelimesiyle anlattığı şeyin Hakikatın olan Allah’ı hisset
yaşa demektir. Yani sığının manası; sen varsın ona sığınacaksın değil, hakikatın olan Allah’ı hisset anlamınadır. Hakikatın olan Allah’ı hisset neden??
Kendini beden zannedip hissedip yaşamaktan! Mineş şeytanin racim. Taşlanmış uzaklaştırılmış reddedilmiş diye anlatıyor şeytanı. Ne
demek istiyor? Yani kendini beden olarak kabul edersen hakikatından uzak düşmüş olursun. Hakikatından taşlanmış reddedilmiş noktasına gelirsin. İşte
bunun için euzu billahi mineş şeytanin racim. Euzu billahi mines şeytanın racim hissedilecek bir yaşam şeklidir. Yani düşünülecek bile
değil.
Bak, Bilgi düşünülür. Hissediş düşünce değildir. Dolayısı İle euzu billahi mines şeytanin racim hissedilesi bir olaydır. Euzu billahi
mineş şeytanın racim hissedilmezse, zaten bismillahi Rahman ve rahim söylenemez. Euzu billahi mineş şeytanın racim le kendini beden ve benlik sanmaktan,
çünkü billahi yi yaşadığın anda benlik kalmaz. Varlık vahidül ahadüs Samed tir. Billahi B nin gerisindeki Allah vahidül ahadüs Samed tir. Dolayısı İle vahidül ahadüs Samed dediğin zaman ondan gayrına
yer yok. Yani ne oldu? Benlik de kalktı. Yani bunun birinci aşaması euzu mineş şeytanın racim de kendini beden sanma hali gittiği gibi(şeytanın racim). Billahi de benlik de kalmaz. İşte Allah yanı sıra ilah edinme ifadesi, Allah varken yanı sıra bir de ben varım deme
demektir. Eğer euzu dersen, bismillahir Rahman ve rahim derken de başlayan Allah olur fiile. Allah’ın fiili olur. Allah’ın sayısız sonsuz potansiyelinden dilediğini üretmesi olur bismillahirahmanirrahim...
Rahman sayısız sonsuz potansiyeldir. Rahimde o potansiyeli üretmesi yaratması olayıdır. Dolayısı İle Bu ikisi bir
bütündür. O yüzden de kurana başlarken euzu besmele çekerek başlayın diyor.
Peki bu mineş şeytanın racim nasıl işlem yapıyor?
Şeytan onlara amellerini(fillerini) süslü gösterdi. Yani senin kendini beden kabul etmen, ve bedenin keyfine zevkine göre hareket etmen
sana keyif verir. Bedensel ilişkiler bedensel bağlar bedensel alışkanlıklar bedensellikten kaynaklanan her türlü davranış sonuçta sana keyif verir ama verdiği bu keyif zehir hükmündedir çünkü
beynindeki benlik ve bedensellik kabulünü duygusunu güçlendirir. Bu da senin hakikatın olan sonsuz sınırsız kuvvet ve kudretten seni mahrum bırakır. Dolayısı İle hergün defalarca belki 50 defa belki 100 defa euzubillahiminesşeytanirracimi Hissetmek gerekir! Bilmek değil.
Namaza durduğun zaman ilk okuduğun şey nedir? euzubillahiminesşeytanirracim Bismillahirrhmanirrahim. Peki namaz ne? Hakikatına yönelmek.
Namaz jimnastik yanı olan şey değil. Namaz şuursal olarak fesallili rabbike diyor. Rabbine yönel. Rabbine yönelmek nasıl olur?? euzubillahiminesşeytanirracim le olur. Eğer Euzuyu
hissetmiyorsan, şeytanıracime tabi olmuş olursun ve tapınıyor olursun. İşte bunun İçin euzu billahi mines şeytanın racim çok önemlidir. Ve olay burdan
başlar.
Eğer bunun gereğini yaşayabilirsen, bu sende açığa çıkarsa o zaman bunun getirisi hep tekten çok’a bakmayı oluşturur. Eğer besmelenin
anlayışı sende açığa çıkmadıysa senin teki görmen teki konuşman taklitten öteye gitmez. Çoktan teke bakarak teki anlamak mümkün değildir. Çünkü çoktan teke bakmak şirk halini
getirir. Bak ayette ne diyor Allah, Şehid allahu en nehu la ilahe illa Hu. Allah kendisinin dışında bir varlık olmadığına şahadet eder.
Bu ayet çok önemli! Sen ne zaman ki eşşedü en la ilahe il allah dersin, şeytana tabi
olduğun İçin ben şehadet ediyorum sanırsın.Halbuki diyor ki şehid Allah’u en nehu. Şehid allahu en nehu ise? Mutlak bu. Mutlak olduğuna göre, senden bu
şahitliği yapan kendisidir. Allah’tır. Ama sen bunu şeytana tabi olduğun İçin benliğine verirsin ve ben şahit oluyorum diye düşünürsün. İşte Buda çoktan
teke bakmak denen şirk halidir.
Allah hazmını vere..."
Üstad Ahmed Hulûsi
Lütfen dikkat: Bu sohbet, bizatihi Üstâd Ahmed Hulusi´nin kendisinin yazmış olduğu bir sohbet değil. Üstâdın bir toplumda
veya dostlar ortamında yapmış olduğu bu acıklama; sohbet, kendilerini gönülden dinleyen dostlar tarafından yazıya dökülmüşdür; başka
insanlar da faydalansın diye. Yani sohbetin içeriği, manası Üstâda ait. Lakin yazi metni, sohbeti yazıya döken samimi dostlara ait.
Sonuç: yazılımda hata; harf eksikliği veya misal ayetlerin yazılış şekli isabet
değil ise; veya yazının genel uslubu Üstâda bire bire uymuyor ise,
sebebini böylece acıklamış olduk.
ANASAYFA
veya
Sohbetlere dön (51-111)
veya
Sohbetlere dön (01-50)