İNSAN-I KÂMİL üzere..

"İnsani Kamil ismiyle kast edilen varlık, suretteki bir insan sureti değildir.

Bütün alemlerin varlığı özü-ruhu olan varlıktır.

Ama o varlık dilerse kendi kemâlâtını, bu alemde bir bedende aşikare vurabilir. Ama bu aşikare çıkartması zahire vurması demek, hiçbir zaman o bedenin insanı Kamilin kendisi olduğu manasına değildir.

Aslında bütün suretler insanı Kamilin suretleridir. Ancak o suretlerde kâh esma mertebesinden zuhur eder, kâh sıfat, ender olarakta zat mertebesinden zuhur eder!

İnsanların sandıkları gibi asla ve asla o suret insanı kamil değildir.

İnsani Kamilin Kemalini izhar ettiği suretlerden bir surettir. Her surette insanı Kamilin değişik Kemal yönleri zahir oluyor ama, o surette insanı Kamilin "zat'i kemâlâtı" zahir oluyor.

Fark ordadır ve ordan dolayı diğerlerine efdal kılmıştır. Eğer Zat'a gitme kabiliyeti vermişse bir diğer suretine, o suretini vesile kılar. O sureti bulmadan da Zat'a vasıl olmanın imkanı yoktur... Bu suretin zati kemâlâta veya sıfati kemâlâta veya esma kemâlâtına gidişi, o kemâlâtın ortaya konduğu bi diğer suret yoluyladır. Ancak öyle gidebilir, başka türlü yol yok...

Vehim ve hayalin meydana getirdiği bir şekilde ben içimden kendi kendimi bulurum diye düşünürsen yanılırsın, olmaz! Çünkü "o suret" o iş için meydana getirilmiştir..."

Üstad Ahmed Hulûsi

Lütfen dikkat. Bu sohbet, bizatihi Üstâd Ahmed Hulusi´nin kendisinin yazmış olduğu bir sohbet değil. Üstâdın bir toplumda veya dostlar ortamında yapmış olduğu bu acıklama; sohbet, kendilerini gönülden dinleyen dostlar tarafından yazıya dökülmüşdür; başka insanlar da faydalansın diye. Yani sohbetin içeriği , manası Üstâda ait. Lakin yazi metni, sohbeti yazıya döken samimi dostlara ait.

Sonuç:  yazılımda hata; harf eksikliği veya misal ayetlerin yazılış şekli isabet değil ise; veya yazının genel uslubu Üstâda bire bire uymuyor ise, sebebini böylece acıklamış olduk.

ANASAYFA

veya

SOHBETLERE DÖN