Sohbet -49-
BENİM ÜST MADDE DEDİĞİM ŞEYİ BUGÜN DAHA BİLİM HAYAL BİLE EDEMİYOR!
"Beyin. Beyinin sayısız dalgalar aldığı, aldığı bu sayısız dalgaları değerlendirdiği, ve de aynı zamanda beynin sayısız dalgalar yaydığını
biliyoruz. Bunu defalarca konuştuk.
Esasında bizim madde olarak değerlendirdiğimiz şeylerin, beyinden dolayı madde olarak değerlendirdiğimizide biliyoruz. Beyin onu madde diye tanımladığımız birşekilde kabul ettiriyor veya kabul ediyor. Yine bugünkü bilmin tespitlerine göre, bizim madde veya madde ötesi kabullendiğimiz herşeyin dalgalardan meydana geldiğinide biliyoruz. Esasında biz bir dalga okyanusunda yaşıyoruz.
Evren esasında bir dalga okyanusudur. Bu dalga okyanusu, algılayan cihazlara
araçlara organlara göre, göre madde olarak vardır. Nasıl atom altı boyut mevcutsa, aynı şekilde benim üst madde diye isimlendirdiğim bir başka
boyutun içinde yaşıyoruz ki, bedendeki hücrelerin
içinde yaşayanların yapısına nispetle insanın insan bedeninin yapısı neyse, o üst madde diye tanımladığım boyutun varlığına göre de, biz aynı
durumdayız!
Bu durum stringlerden başlıyor, benim üst madde dediğim boyuta giriyor, ve
daha ötesine gidiyor! Daha ötesini söylemem akıllara zarar.
Çünkü üst madde dediğim şeyi bugün daha bilim hayal bile edemiyor...
Ben nasıl ediyorum? Çünkü benim hayalim bilimden daha geniş!
Şimdi, maddenin orjinine giden bir zumlama ve derinlemeyle dataya geldik. DATA, tasavvufi adıyla Hakikatı Muhammediyedir. Ruhu azam. Aklı evvel. Mevcut özelliğine göre aldığı isimler. Bu varlığın tasavvur ettiği sayısız alemler. Çünkü esma-ül hüsna diye bahsedilen isimler, Hakikatı Muhammediyenin varlığını meydana getiren özellikler.
O isimlerle oluşmuş Hakikatı Muhammediyedir. Yani DATA. Bu ilim bu kudret bu semi bu basar. Ki bu ana özellikleri el-Semi el-Bâsir gibi tanımlamalarla anlatıyoruz. Bu Hakikatı Muhammediye, aklı evvel diye işaret edilen ilmi ilahi ile varlığı yaratıyor.
Evet o esma-ı ilahi, kendi hakikatında olduğu üzere Muhammed Mustafayı meydana getiriyor.
Yunusta eteğe kemiğe büründüm yunus diye göründüm diyen, "Enbiya süresi 107-) Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil
'alemiyn; Seni âlemler (insanlar) için sadece rahmet olarak irsâl ettik!"
Muhammed Mustafa a.s sûretinden Konuşan el-İnsan-ı Kamil olarak, veya Hakikatı Muhammedi olarak bildirilen ZAT!
Bu nokta itibarıyla da, NOKTA!
Noktadaki kudret, her bir alemde, bir ayrı mükemmel sûretle açığa çıkmakta.
Alemimizdeki irsal oluşu Muhammed Mustafa adını almış!
Biz onu insanca görerek sûretine nispetle efendimiz Muhammed Mustafa a.s
diyoruz!?
Ama Hz.Fatma o gözle bakıp diyor ki: “Allâhümme salli ‘alâ men rûhuhû
mihrâbul ervâhı vel melâiketi vel kevn.."
("Allahümme salli alâ men ruhuhu mihrabül ervahi vel melâiketi vel kevni; Allahümme salli alâ men huve imamul enbiyâi vel mürseliyn; Allahumme salli alâ men huve imamu ehlil Cenneti ibâdillahil mü’miniyn."
Anlamı:
"Bütün rûhların, melâikenin ve varolanların mihrabı olan o yüce rûha salat eyle Allah’ım; bütün Nebilerin ve Rasûllerin imamı olan o zâta salât eyle Allah’ım; Allahın kulu bütün Cennet ehlinin önderi olan zâta salât eyle Allah’ım…")
Bizim Muhammed Mustafa, Resulullah dediğimiz Zat'a o öyle bir bakışla bakıp onun derununu öyle bir şekilde görüyor ki, o deruniyet Hakikatı Muhammediye noktasına ulaştığı içindir ki "men rûhuhû mihrâbul ervâhı vel melâiketi vel kevn":
"Bütün melâikenin ve kainatın ruhu" diyor!!!
Hz. Fatma Resulullah'ın 20 yaşında dünyadan ayrılan kızı. Bu müşehade ve tespitine söyleyecek ilave edecek birşey yok!
Ne söylesem onun söylediğini küçültürüm daraltırım sınırlarım vs. Onun içinde bu sâlavat benim dua kitabımda var. Hergün bunun belli sayıda okunarak bu anlam doğrultusunda ve kapsamında Resulullah'a yönelip tevekkül edilmesini tavsiye ediyorum.
(Söz konusu olan Salavat kaynak:
http://www.ahmedhulusi.org/kitap/duavezikir/dua-ve-zikir-sayfa-075.htm
http://www.ahmedhulusi.org/kitap/duavezikir/dua-ve-zikir-sayfa-076.htm )
Bütün hayvanlar gördüğüne göre yaşıyor. Gördüğüne göre değerlendiriyor, gördüğüne göre konuşuyor. Bizde Resulullah hakkında gördüğümüze göre konuşuyoruz!? Ama el-Basîr ise gören, o başka
bakıyor Resulullah'a!
İşte O, Hakikatı Muhammediye!
O ilim sıfatı, kudreti ilahi ile varlıkta mânaları seyretmeye başladığı anda, sayısız mâna titreşimleri meydana gelir. Bunlar string teorisinde vurgulanmaya çalışılan titreşimler...
Bu titreşimler, kainatın senfonisi. Algıladığımız kainatın değil. İnsan-ı Kamil ilmindeki, DATA indindeki ilmin titreşimleri. Bu titreşimler bu frekanslar her biri bir anlam ve bir mâna
taşıyor. Bir varlık türü, ve kainat evren bu titreşimlerden ibarettir!
Titreşimler kendi varoluş mânasına göre o titreşimdeki mânaya göre bir başka titreşimi değerlendirmeye gidiyor, ve bu titreşimin değerlendirilmesiyle birlikte değişik türlerin birbirini algılaması dediğimiz olay meydana geliyor!
Bu titreşimler bir evrensel senfoni. Bu titreşimler okyanusundan tek bir damla dünyamız.
O damlanın içindeki frekansın algılaması, bütün bu algılananlar ve müzik dediğimiz notalar ile
isimlendirdiğimiz frekanslar dahi, bu alemde açığa çıkan anlamlardan başka birşey değil. Öyle olduğu içindir ki o notaların beyne ulaşması halinde sen ona göre
birşeyler hissetmeye düşünmeye başlıyorsun. Onun içindir ki her bir makamın ne tip insanlara hitap ettiğinin çalışmaları yapılmış. Onun içindir ki bu haliyeti ruhiye içinde olana bu
makam, ötekine bu makam gelmiş. O şekilde onun düşünce dünyasını değiştirmeye, daha farklı şeyler
hissettirip yaşatılmaya çalışılmıştır.
Çünkü beyin, varolduğu boyutta bu frekansları çözmek üzere meydana getirilmiştir. Bir diğer ifade ile beyin frekans çözücüdür. Şimdi, algıladığımız dünyayı algıladığımız boyutu bir düşünün, bu boyuttaki sayısız renkleri ve nesneleri düşünün, bu sizin ilminize hitap eden bir boyuttaki dalgalar. Frekanslar. Oysa, milyarlar ve yüz milyarlarca yıldızları var eden varlıktaki anlamlar, o an'ı seyreden göz tarafından seyredilirken, veya es-Semi tarafından dinlenirken, daha nice sayısız evrenler, İnsan-ı Kamil Hakikatı Muhammedi tarafından, varlığındaki esma-ı ilahi sonucu olarak yaratılmakta, ve İnsan-ı Kamil, Allah'ın âlemlerini seyretmektir.
Konuşuruz, 16 ila 16 bin hertz arasındakini kulak duyar. Efendim 4 ile 7 bin ankström arası göz tarafından görülür. Efendim bunların dışında da bir kısım görüntüleyemediğimiz beyin tarafından algılanır dalgalar vardır falan diyoruz. Bütün bunlar içinde var olduğumuz evrende sayısız dalgalar içinde bir HİÇ!
Şimdi bu durumda, yeryüzünde açığa çıkmış hangi kişi Hakikatı Muhammediyenin hakikatından söz edebilir? Hiç kimse!
Tek diyebileceğimiz şey, Hakikatı Muhammediyeye izhar ettiği kemâlât olan Resulullah a.s'ın ayağının tozu olabilmek!"
Üstad Ahmed Hulûsi
Lütfen dikkat. Bu sohbet, bizatihi Üstâd Ahmed Hulusi´nin kendisinin yazmış olduğu bir sohbet değil. Üstâdın bir toplumda veya dostlar ortamında yapmış olduğu bu acıklama; sohbet, kendilerini gönülden dinleyen dostlar tarafından yazıya dökülmüşdür; başka insanlar da faydalansın diye. Yani sohbetin içeriği , manası Üstâda ait. Lakin yazi metni, sohbeti yazıya döken samimi dostlara ait.
Sonuç: yazılımda hata; harf eksikliği veya misal ayetlerin yazılış şekli isabet değil ise; veya yazının genel uslubu Üstâda bire bire uymuyor ise, sebebini böylece acıklamış olduk.
ANASAYFA
veya
SOHBETLERE DÖN