Sohbet -55-
BEYNİN ÖTESİNDE RUH DİYE AYRI BİRŞEY YOK...
Sende Zahir kelimesi, gözünün gördüğüne, Batın kelimeside gözünün görmediğine diye şartlandın. Halbuki ne diyor? Zahir ve batın aynı şeydir diyor. E o zaman ne çıkar bundan? Zahir dediğin şey batındır.
Dolayısı ile esasında senin batın dediğin şey zahirde gördüğündür. Çünkü zahir ve batın aynı tektir. O
gördüğün gerçekte zahir ve batın diye iki ayrı şey değildir fakat beyin, gelişme sürecindeki yanlış şartlanması ve programlanması dolayısı ile zahir ve batın aynı şey olmasına ramen bunu ikiye bölüyor iki ayrı şeymiş gibi sana sunuyor. İşte daha önce yazmış olduğum Resulullah'ın hadisinde
bahsettiği, RUHLARINIZ BEDENLERİNİZDİR sözünün sırrı ve açıklaması burada.
Yani bedenin-beynin ötesinde bir ruh diye ayrı birşey yok! Sadece dönüşme var...
Beyin ayrıca dalga üretiyor. Üretiyor ama dalga yapıyı üreten beyin aslında zahir değil batın denen şeyin ta kendisi. Çünkü zahir ve batın aynı tek
şey. Fakat işte o beyin veri tabanının yetişme sürecindeki kabulleri otomatikman kafamız da batın ve zahir ayırımını çıkartıyor. Dolayısıyla esasında varlık aleminde zahir olanlar ve
batın olanlar diye iki şey yok. Bizim beynimizden kaynaklanıyor zahir ve batın. Böyle bir ayrım yaptığı içinde isimleri ayırmaya gidiyoruz ve o
şekilde anlıyoruz.
Şimdi Ezel ve Ebed, oda aynı. Ezel ve
Ebed aslında tek şeyi anlatıyor. Ezel ve Ebed; Kişinin veya birimin veya varlığın, ezeli esma mertebesi. Ebedi'de esma mertebesindeki varlığının sonsuza dek devam etmesidir...
Ama biz Ezel ve Ebed derken buna bir zaman boyutu çiziyoruz ve orda kaybediyoruz
meseleyi!!!
Dolayısıyla olayı çok farklı ele almak olayın derinine girmek lazım. İşte basiretimizdeki eskilerin dediği gibi perdenin kalkması denen
şey, basiretteki bu anlayışın düzelmesi, doğru anlayışa ulaşmak demek. Yoksa gözdeki kataraktı kaldırmak la basiret açılmıyor? Bilmem
anlatabiliyormuyum olayı?
Üstad Ahmed Hulûsi
Lütfen dikkat. Bu sohbet, bizatihi Üstâd Ahmed Hulusi´nin kendisinin yazmış olduğu bir sohbet değil. Üstâdın bir toplumda veya dostlar ortamında yapmış olduğu bu acıklama; sohbet, kendilerini gönülden dinleyen dostlar tarafından yazıya dökülmüşdür; başka insanlar da faydalansın diye. Yani sohbetin içeriği , manası Üstâda ait. Lakin yazi metni, sohbeti yazıya döken samimi dostlara ait.
Sonuç: yazılımda hata; harf eksikliği veya misal ayetlerin yazılış şekli isabet değil ise; veya yazının genel uslubu Üstâda bire bire uymuyor ise, sebebini böylece acıklamış olduk.