Sohbet -56-
ESMA MERTEBESİNDE AÇIĞA ÇIKARILAN MANALAR, BİR ANLIK ORTAYA ÇIKAN FİGÜRLERDİR...
Bütün sır noktası beyindir. Onun için beyin üzerinde bu kadar duruyorum. Yani bir yerde ilim var, bir yerde beyin var. İlimde gerçekler var, beyinde ise bu gercekler örtülmüş vaziyette. Niye örtülmüş?
Çünkü biz hep 5 duyuya dayalı düşünme sistemini elde etmişiz, ve ona dayalı olarak adım atıp yürüyoruz yolda. Halbuki ise beyinde 5 duyu bir perde bir engel hükmünde. Çünkü esasında biliyoruz artık sadece belli dalga hareketleri ve beyin hücrelerinde bu dalga hareketlerinin açığa çıkması denen bir olay var. Beyin kendisindeki bilgileri bu dalga hareketlerinin deşifresi sûretiyle çözüyor bitiriyor.
Fakat burda çok önemli püf noktası bir olay var. O'da şu:
Beyin kendisindekileri çözdükten sonra bilince aktarırken, daima bir tasavvur sonucu bir şekillendirmeyle aktarıyor. Dolayısı ile bilinçte o kavram bir şekil bir mekansallık bir zamansallık içerisinde düşünmeye giriyor... İşte olayın bu püf noktası kişide çokluk alemi ZANNINI doğuruyor... Bugün artık ilmen kesin olarak tespit edilmiş ki beyinde ki olay dalgasal bir hareket. Yani hücreler arası biyoelektrik akış olayı. Yani bizim 5 duyuyla gördüğümüz düşündüğümüz gibi bir yapı yok gerçekte. Burda Atasay diye isimlenmiş bir dalga kütlesi var, burda Hulusi diye isimlenmiş bir dalga kütlesi var, olay gercekte bu iki dalga kütlesi arasında bir alışverişten ibaret. Fakat beyin bunu öyle bir şekilde şekillendiriyor ki, Musavvire diye bahsedilen olay bu Musavvire olayı yani beyindeki imaj oluşturma yapısı tarafından şekle sokuluyor. Ve beyin bunu şekil olarak algılıyor...
Bu şekil olarak algılama anlayışına dayalı olarakta biz tutuyoruz Allah'ın isimlerini anlamaya çalışıyoruz. Anlamaya çalışınca da ister istemez bu isimlerin karşılığı olarak belli şekillendirmeler tasavvuruna düşünmesine giriyoruz...
ŞEKİLSİZ TANIMSIZ BİR VARLIĞI TASAVVUR EDİLİR BİR HALE GETİRİYORUZ. VE BU YÜZDEN DE ESMA-ÜL HÜSNANIN MANALARININ HİÇBİRİNİ ANLAMIYORUZ...
Dolayısıyla konuyu çözebilmek için beyini ve beyinin çalışma sistemini çok iyi anlamak lazım. Eğer burasını anlamazsak peki bu nasıl oluyor bu nasıl oluyor deyip olayı çözemeyip bugüne kadarkilerin yürüttüğü gibi mecazla belli terimleri kullanarak, o terimlerin neye işaret ettiğini hissedemeden yaşayamadan taklitle gidicez. Sen şimdi kendini iman noktasında bulduğun zaman, varlığının hakikatinin, Hakikati Muhammediye olduğuna inandığın ve bu Hakikati Muhammediyenin bütün varlığı, varlık sûretlerini meydana getirdiğini, her bir sûretin varoluş amacına göre işlevini yaptığını müşehade ettiğin noktada dünya ahiret berzah karı çocuk gibi şeyler kalıyormu? Kalmıyor. Şimdi burda ne oldu?
İŞTE ESMA MERTEBESİNDE AÇIĞA ÇIKARILAN MANALARIN ASLINDA BİR ANLIK ÇEŞİTLİ ESMA ÖZELLİKLERİNİN FİGÜRLERİ OLDUĞU ÇIKTI ORTAYA!!! Hakikat bu olmasına ramen beyindeki işleyen mekanizmayla sistemle oluş programıyla bütün bunlar var olan sûretler halini aldı. Sûretler kabulü halini aldı...
Üstad Ahmed Hulûsi
Lütfen dikkat. Bu sohbet, bizatihi Üstâd Ahmed Hulusi´nin kendisinin yazmış olduğu bir sohbet değil. Üstâdın bir toplumda veya dostlar ortamında yapmış olduğu bu acıklama; sohbet, kendilerini gönülden dinleyen dostlar tarafından yazıya dökülmüşdür; başka insanlar da faydalansın diye. Yani sohbetin içeriği , manası Üstâda ait. Lakin yazi metni, sohbeti yazıya döken samimi dostlara ait.
Sonuç: yazılımda hata; harf eksikliği veya misal ayetlerin yazılış şekli isabet değil ise; veya yazının genel uslubu Üstâda bire bire uymuyor ise, sebebini böylece acıklamış olduk.