Sohbet -71-
ÜSTAD AHMED HULÛSİYE YÖNELTİLEN ÇEŞİTLİ SORU VE CEVAPLAR...
SORU: "Dışarıdan gelen dalgalar aslında beyinin üretmiş olduğu dalgalarmıdır?
Kendisine göre etüt edip kendisindekini mi açığa çıkarıyor?"
ÜSTAD: Hayır. Dalga okyanusu içinde yaşıyorsun. Çeşitli şeylerden bi yığın dalga geliyor sana. O dalgaların büyük bir kısmını zaten çözemiyorsun beyninde o bölümler açılmadığı için. Yani frekans yumağındaki o alan açılıp devreye girmediği için o gelenlerin pek çoğunu algılıyamıyorsun ve bihaber yaşıyorsun. Ancak daha evvel açılmışlara hitap edenler geldiği zaman onları algılıyor ve değerlendiriyorsun. Onları beyninin içinde görüyorsun. Duydum gördüm anladım vs, dediğin beyninde açılmış olanların deşifre ettiği frekanslardır! Bunun dışında frekans okyanusu içinde yaşıyorsun. Hadsiz hesapsız rakamsız sayısız sonu olmayan frekans okyanusunda yaşıyorsun.
SORU: "Frekans okyanusunu taşıyıcılar meleklermi?"
ÜSTAD: Yavrucum şimdi benim bu anlattığım şeye tutup meleği nerden getiriyorsun? Sen bana melek diyerek beni eski hikayelerle avut diyorsun! İyi peki avutayım seni. Melekler var, cinler var, tanrının arşı var, arşın altında arşı taşıyan melekler var, arşı taşıyan melekler Arş'ın üstündeki iradeyi yeryüzüne indiriyor!?!? Anlattığım frekans okyanusundaki frekanslar eski dilde eski anlatımda sembolik olarak melek diye tanımlanmıştır. Benim şu an anlattığım son bilgilerimi, eski duyduğunuz bildiğiniz kelime ve kavramları bırakın. Direk olarak şu anlattığımı anlamaya çalışın. Bu anlattığımı eğer anlarsanız, o zaman eskiden cin demiş melek demiş şeytan demiş arş demiş kürsü demiş vs, bunların hepsinin burda yerini bulursunuz oturtursunuz! Olay bu. Bunu anlatamadıkları içindir ki, geçmiş te bu ilim bu bilgi olmadıgı içindir ki, ilim bu düzeye gelmediği için böylesine somutlaştıramadığı için eskiden bunu çeşitli mecazlarla işaretlerle anlatılmak zorunda kalınmış. Böyle birşey var dolayısıyla da sen bunlara bu yasaklara uy'ki bu hayvaniyetinin senin üzerindeki etkisi azalsın böylelikle kendindeki ilahi kuvveler açığa çıksın denmiş! Olay kendindeki ilahi kuvveleri açığa çıkarma olayı. Bunu çıkaramazsan senin geleceğin bütün yaşamın cehennem olacak!
SORU: "Frekans Okyanusu'nu örnek olarak verdiniz, sonra sayısız noktalardan bahsettiniz. Peki sayısız frekanslardanda (noktalardan) mı frekans okyanusu açığa çıkıyor oluşuyor?"
ÜSTAD: O sayısız yapılarda frekans Okyanusu'na ayna olma, onunla senkronize olma, ondaki özellikleri hissedip yaşayabilme özelliği vardır. Ama her bir yapı, belirli bir bölümü alabilecek şekilde bir açılıma ulaşabiliyor! Onun tamamını algılayabilecek bir yapı yok. Böyle birşey mümkün değil! Onu düşünmek ham hayal.
SORU: "Peki bahsetmiş olduğunuz makro beyin mikro evren, makro evren mikro beyin olayını nasıl anlıyacaz?"
ÜSTAD: Potansiyel olarak ona yansıyabilecek ve ondaki özelliği aksettirebilme özelliği var AMA, bunun tamamını aşma imkanı yok! Böyle birşeye için insanın ömrünün yetmesi mümkün değil. SONLU SONSUZU KAPSAYABİLİRMİ? Kısıtlı bir yapı. OLUŞMUŞ BİR YAPI...!!! (Şimdi, burayı anlatmadım. Anlatmayı düşünüyordum. Ama anlamadınız fark etmiyorsunuz ve dolayısıyla banada sormuyorsunuz. Halbuki sormanız gereken nokta burası)
Şimdi, frekans okyanusu ve beyinler meydana gelmiş. İnsandaki beyni biz biliyoruz. Ama insan beyni dışında varlıkta o frekans okyanusundan oluşan sayısız türler var. Bizim bildiğimiz sadece insan türü. Gerisine de cin deyip geçmişiz. O cin kelimesinin arkasında milyarlarca birbirine benzemeyen alakası olmayan türler var. Ben diyeyim milyarlarca, sen de yüz milyarlarca. Haddi hesabı yok. Dolayısıyla şimdi bunu soracaksın sen. Bu türler gerek insan beyni dediğimiz frekans yumağı ve gerekse diğer türler nasıl meydana gelmiş?? FREKANS OKYANUSU İÇİNDE FREKANS GURUPLARI VAR DEĞİL...!!! Bir frekans okyanusu var, birde içinde frekans gurupları var değil.
SORU: "Bunun böyle olmadığı zaten makro beyin mikro evren sözüyle gayet açık. Ayırmak mümkün değil zaten, ayrı düşünmekte mümkün değil."
ÜSTAD: Sıralı falanda değil. işte öyle birşey. Hisset onu. Hissediyorsan hissedersin zaten bunu. Bilgi sıralamasıyla anlaşılacak bir olay değil bu. Şimdi, Frekanslar frekansları etkileyerek frekansları guruplar haline sokuyor. Frekans gurupları meydana getiriyor. Bunun da çok basit bir örneğini şöyle anlatayım size, şimdi beyin oluşurken her bir hücre farklı bir frekansa sahip olarak var oluyor. Fakat dışardan gelen mesela gözümüze hitap eden ışınlar, sürekli gelerek belli bir gurup hücreyi belli bir frekansa formatlıyor! Belli bir frekans akımı devamlı gelerek her biri birbirinden bağımsız olan hücrelerin frekansını belli bir frekansa formatlıyor. Ve böylece bunun sonucunda gözde görme merkezi diye söylenen lokasyon meydana geliyor. LOKASYON MEYDANA GELMESİ DEMEK, AYNI ANLAMA DÖNÜK OLARAK ÇALIŞAN AYNI ANLAMA DÖNÜK OLARAK GELEN FREKANSLARI DEŞİFRE EDİP ÇÖZEN KONVERT EDEN HÜCRE GURUPLARI VEYA FREKANS GURUPLARI DEMEKTİR! Frekans gurupları işte bu şekilde oluşuyor. Beyinde böyle oluştuğu gibi evrende de böyle oluşuyor! Çesitli frekanslar frekans guruplarını oluşturuyor! Onun tabiriyle anlatmak gerekirse "melekler diğer varlıkları meydana getiriyor" bu dinde-tasavvufta nasıl anlatılıyor? Allah melekleri yaratıyor, meleklerde diğer varlıkları meydana getiriyor. Melekler nurdur diğer varlıklar daha kesif yoğunlukta varlıklardır melekler onları meydana getiriyor. Varlığın aslı nurdur meleki yapıdır diyorsunya, işte YÜKSEK FREKANLAR FREKANS GURUPLARINI MEYDANA GETİRİYOR. FREKANS GURUPLARINA DÖNÜŞTÜĞÜ ZAMAN TÜRLER MEYDANA GELİYOR...!!! Yani düşük frekanslar meydana geliyor. Düşük frekanslar nasıl meydana geliyor?
Aynı guruplaşma meydana geldiği zaman düşük frekans meydana geliyor. Orjini yüksek frekans! Beynin orjini çok yüksek frekans. Ama beyinde guruplaşmalar meydana gelerek anlam gurupları meydana geldiği zaman DÜŞÜK FREKANS DEDİĞİMİZ YAPI MEYDANA GELİYOR! Ana yapı içinde frekans blokları veya gurupları demek lazım. Zikirle yaparak o gurupları genişletebiliyorsun. Zikir sayesinde o gurupları genişleterek algılama kapasiteni arttırıyorsun. Eğer zikir yapmadığın takdirde o olduğu gibi ham kalıyor o kapasite genişlemiyor böylelikle ne anlayışın gelişiyor ne kavrayışın gelişiyor ne değerlendirmen gelişiyor. Tamamen doğal hayvan yaşamın devam ediyor.
SORU: "Gen katmanların da anten olduğu söyleniyor. Yani genlerin antenleri olduğu söyleniyor?"
ÜSTAD: Anten dediği şey, o genin frekans yapısının frekanslara açık olması!
Gelen frekanslarla o gen değişiyor zaten. Genin değişme sistemi mekaniği frekans etkisiyle yapısal değişime uğraması! O yapısal değişime uğrayan gen'de o frekansı diğer gen'lere yayıyor ve onları kendi frekansına programlıyor, son tespitlerden sonrada buna JUMP İN GEN dediler. Jump in gen'lerin tekniği çalışma sistemi bu. İşte bu temel ve esas AYNA NÖRONLARINDA MEKANİĞİNİ MEYDANA GETİRİYOR! Eğer devamlı düşük frekanslılarınla oturup sohbet edersen onların düşük frekansı senin beynini programlıyor, ve sende düşük frekanslı olarak bedenine ve hayvaniyetine dönük olarak konuşmalar oluşuyor! Yüksek frekanslılarla konuştuğun zaman ise seni insanlığına çekiyor, hayvanlığını arındırıyor hayvanlığını unutup kendini insan olarak sonsuz yapını hissetmeye fark etmeye yöneliyorsun!
Onun için Kur'an da senin inancında olmayanlarla aynı yerde oturma diyor. Ama sen şartlanman gereği bunu Müslüman olmayanlarla diye anlıyorsun. Müslüman olmayanlarla demiyorki Kur'an. Senin inancında olmayanlarla diyor. İnancın hangi boyuttaysa Hayvanlık boyutundaysan Hayvanlık inancındasın, gelişmiş hayvansan gelişmiş hayvan inancındasın, insanlığını fark etmişsen insanlığının inancındasın. Yani senin ulaşmış olduğun tap nokta neresiyse asgari o tap noktada olanlarla otur kalk onlarla sohbet et. Aksi takdirde ötekiler seni aşağı çekecektir. İstediğin kadar iyi niyetle onlarla ol hiç farketmez. Senin niyetin önemli değil. Önemli olan muhatap olduklarının frekans düzeyi...!!!
Bütün bu yapılan ibadetler hep hayvaniyetini geriletmek ve kendi insanlığının farkındalığını açığa çıkarmak içindir. Hiçkimse dua etmeden zikir çekmeden oruç tutmadan namazı yaşamadan hiçbiryere varamaz. Kendini aldatır. Eşeğe insan etiketi yapıştırmakla eşşek insan olmaz. Senin anlına mümin Müslüman etiketi yapıştırmaklala Müslüman olamazssın. Eğer böyle birşey olsa zaten o dua okuyan papağanın üstünede sıddıkı ekber diye yazdırtırdım ben.
Ne güzel söylüyor, salavatı okuyor ihlas suresini okuyor...
Birşeyi okumaktan murat anlamını algılayıp hissedip yaşamaktır. Sen Kul HUvAllâhu Ehad; Allah Samed diyorsun ama ne Allah'tan haberin var ne Allah'ın Samediyetinden haberin var. Sen ihlas okumuyorsun! Veyahutta o papağan ne kadar okuyorsa sende o papağan kadar okuyorsun. Papağansın. Papağan hayvan olduğu için kısacası sende HAYVANSIN. Anlamıyorsan hissetmiyorsan Yaşamıyorsan hayvandan farkın yok! İşte onun için hadiste diyor ki:
Soruyorlar Resulullaha cennete ne kadar kişi girecek? "Bin kişide bir kişi diyor Resulullah!" Dünyada 6.5 milyar insan var, binde biri 6.5 milyon yapar. Dünyada 1.5 milyar Müslüman var ben müslümanım etiketini taşıyan. Hadise göre cennete girecekler 6.5 milyon. E peki bunlar ne? Bunlar çevre şartları gereği anasından babasından şartlanmayla öğrendiği üzere BEN MÜSLUMANIM papağan gibi kulhu Allahu Elham okuyup kendini Müslüman zanneden mûmin zanneden CEHENNEM ODUNLARI. İnsanlığının farkında değil. Ağzından çıkanın farkında değil. Söylediğinin manasını bilmiyor. Söylediklerinin manasını hissetmiyor. Onları okumandan murat onları sana hissetirip yaşatmak. Sen onu hissedip yaşamadıktan sonra işte papağan gibi okursun. Sonucu da diri diri mezara sokarlar seni, ölüm diye bir son yok, o mezarın içinde diri diri canlı canlı o çevreyide görürsün o hayvanlarıda görürsün, o hayvanlar gelir senin bedenini yer, bedenini yedikleri için azap duyarsın. Nasıl rüyada sana kabus görünüyor bi tarafını kesiyorlar biçiyorlar azap görüyorsun bağırıp çağırıyorsun, mezarda da işte o kabusu yaşayacaksın. Çünkü sen kendini hep bu hayvan beden kabul ettin, beden kabullendiğin içinde o böcekler senin bedenini yemeye başladığı zaman aynen seni yiyiyormuş olarak sen kendinde hissedeceksin. En hafifi kabir azabı. Eğer hayvanlıktan kendini kurtaramazsan sonraki gelecek azapların içinde EN HAFİFİ KABİR AZABI...
SORU: "Beyin dışarıdan gelen frekansları nasıl sûrete çeviriyor? Nasıl şekillendiriyor? Ve karşımdaki de varlığı benim gibi aynı sûrette görüyor. Veri tabanımız mı aynı??"
ÜSTAD: Gayet tabi. Herkezin gözü santimetrenin 10 binde 4'üyle 3'ü arasını görmüyormu?
E dolayısı ile ordan yansıyan frekans herkezin aynı organından gidiyor, gözünden gidiyor. Gözden gittiği zaman da aynı alan aynı şeyi görüyor! Başka türlü görünmez ki. HERKEZ DİYE BİR KAVRAM YOK GERÇEKTE! TEK KEZ VAR. TEK BİR İNSAN VAR. TEK BİR HAYVAN YAPI VAR! Belli bir frekansı algılayan, sende aynı frekansı algılıyorsun o'da algılıyor diğeride aynı şeyi algılıyor. FARKLI FREKANSLARI GÖRME OLAYI YOK Kİ. Farklı frekansları görsen zaten böyle görmeyeceksin.
Niye beynindeki hologram dünyanda sende bu odayı böyle görüyorsun bende böyle görüyorum? Çünkü hepimizin gözünden geçen Işık aynı, beyninde hitap ettiği frekans yumağı aynı, frekans gurubu aynı, e aynı frekans gurubuda herkezde aynı şeyi meydana getiriyor...
Bu arada herkez yok dememin sebebi: Değişik frekans guruplarını algılayan farklı gözler yok demek istedim!!! Herkez yok sözüyle bunu kast ediyorum. HEPİMİZ AYNI ŞEYİ GÖRDÜĞÜMÜZE GÖRE TEK GÖZ VAR ORTADA! 100 BİN GÖZ YOK. 100 bin tane göz demek, birisi 10 binde 4 ile 10 binde 7'yi alır. Birisi binde beş ile binde onikiyi alır. Öteki 10 binde 8'le 10 binde 24 ü alır. O zaman farklı gözler var demektir. Ama bütün gözler aynı frekans aralığını algılıyorsa o zaman tek bir göz var demektir...!!! Kedi gözü insan gözünden farklı, yılan gözü insan gözünden farklı, yani göz bebeklerinin içeriği, beyne ilettiği frekans aralığı farklı olduğu zaman göz farklarından bahsedilir. Yoksa tek tip göz vardır...
SORU: "Birşey daha sormak istiyorum..."
ÜSTAD: Sormandan evvel sorunu bir düşün ondan sonra sor. Laf olsun diye sorma. Eğer anlıyorsan anlattıklarımı aldığın ilme göre bir takım soruların cevabını kendin verebilmelisin. Soru sormak için soru sorma. Düşün evvela. Çünkü devamlı bu şekilde soru sorduğun zaman beynini çalışmaz hale getiriyorsun. Aklına soru geliyor ve şak diye hemen soruyorsun. Halbuki senin beynini çalıştırıp sorunun cevabını kendinde bulman lazım..!! Benim için beis yok problem yok. Bana istediğin kadar soru sor bende istediğin kadar sorularına cevap hazır!
Ama ne olur? Sen kendi beynine zulüm etmiş olursun beynini çalıştırmazsan! Düşünme yeteneğini geliştirmemiş olursun. Senin yükünü başkası taşır, taşır ama buna karşılık iyi birşey oluyor zannedersin halbuki kendini taşıma gücünü yeteneğini kaybediyorsun ama farkında değilsin. Senin keyfine işine geliyor elbet başkasının taşıması. Ama ne oluyor? Kendi yeteneğini yitiriyorsun. Kendindeki kuvveleri dinamikleri harekete geçirmektir önemli olan. Ben sorudan rahatsız olmam. İsteyen istediği kadar sorsun. Çünkü ben zaten o soruları zamanında düşündüm!!! Bana bu bilgi bu cevaplar pat diye havadan inmedi...!!! Kim ne isterse gelsin sorsun. Ama devamlı soru sormak DÜŞÜNME ME mekanizmasını getirir. O'da kendi kendine yaptığın en büyük zarardır!
SORU: "11 pozisyon 11 evren (paralel evrenler) olayını anlamaya çalışıyorum ama anlıyamıyorum?"
ÜSTAD: Hiç anlamaya çalışma öyle bir şey yok! Olay frekans okyanusu olayı. O ALGILAYANA GÖRE OLAN BİR OLAY. Göresel izafi bir olay.
SORU: "Resulullah bir sabah evden çıkarken sahabelere Beni gören hakkı görmüştür demiştir. Yunus Emre de "Bir ben var bende içeri" demiş. Burdaki ben kavramı frekans okyanusunda kendini birşekilde farkeden insanlık noktasımı?"
ÜSTAD: Evet. İkiside farklı biçimde ifade ediyor. Yunus Emre kendi içindeki o öz hakiki ben'e orjin insan olan yönüne işaret ediyor. Resulullah ta kendi orjin HAK yönünün onlarla muhattap olduğunu ifade ediyor! Zaten risalet denilen olay, insanın hitabıdır. Orda görmek derken göz görmesinden bahsetmiyor. Basiretten bahsediyor. İlim boyutundan. Bedenini görmek değil ordaki olay...
Senin muhattabın her halukarda hayvandır. İnsanla muhattap olamazsın. Şu anda en gelişmiş en mükemmel hayvan olarak sana bu bilgileri anlatıyorum. Çünkü aklına ve mantığına hitap ediyor. Akıl ve mantık en gelişmiş hayvanın en önde gelen özelliğidir. İNSANDA BÖYLE BİR KAVRAM YOKTUR. İnsanda akıl mantık yoktur. Duymuşmuydunuz böyle birşey??
O senin en ûlvi en yüce insana ait diye bildiğin özellikler hepsi, işte yeryüzündeki en gelişmiş hayvana ait özelliklerdir! Frontal cortekse ait özellikler değil o hayvanın özelliklerinden ve buna ait gelişmiş en mükemmel özelliklerdir... Birimsellik hiçbirzaman ortadan kalkmaz. İnsan dediğin yapı dahi "ene" birimsel benlikle yaşamaya devam eder. Ama insan dediğin yapının birimsel benlikle yaşaması sürecindeki olay hayvandaki özellikler değildir! Akıl hayvana aittir. Mantık hayvana aittir. Zeka hayvana aittir. Bu üstün özellikler diye bahsettiğin hep hayvana ait! Bunlar insanın özelliği değildir! İŞTE CENNET EHLİNİN ÇOĞUNLUĞUNUN BÜHL DENEN TÜRÜN MEYDANA GETİRMESİ OLAYI, ONLARIN AKILLA MANTIKLA ZEKAYLA VESAYREYLE CENNET ORTAMINDA YER ALMASINI ANLATIR...!!!
SORU: "Eğer ben kendi dünyamda yaşıyorsam o zaman muhattap olduğum birşey de yoktur aslında öyle değilmi?"
ÜSTAD: Hayır. Muhattap olduğun birşey var. Eğer benden bu fikirler bu dalgalar sana ulaşmasa, senin dünyanda bu fikirler yer alacakmı? Yeralmayacak! Ee demekki benden sana ulaşan birşey var. Benden sana ulaşan şey senin dünyanda yer alıyor...
Dua dediğin şey senin hayvaniyetinle o sonsuz potansiyele yönelip seni hayvaniyetinden kurtarmasını istemektir. Her an bunu isteyeceksin her an bunu yapacaksın.
Allahım beni Nur eyle diye dua et. Nur eylenin manası bu.
Üstad Ahmed Hulûsi
Lütfen dikkat. Bu sohbet, bizatihi Üstâd Ahmed Hulusi´nin kendisinin yazmış olduğu bir sohbet değil. Üstâdın bir toplumda veya dostlar ortamında yapmış olduğu bu acıklama; sohbet, kendilerini gönülden dinleyen dostlar tarafından yazıya dökülmüşdür; başka insanlar da faydalansın diye. Yani sohbetin içeriği , manası Üstâda ait. Lakin yazi metni, sohbeti yazıya döken samimi dostlara ait.
Sonuç: yazılımda hata; harf eksikliği veya misal ayetlerin yazılış şekli isabet değil ise; veya yazının genel uslubu Üstâda bire bire uymuyor ise, sebebini böylece acıklamış olduk.
ANASAYFA
veya
Sohbetlere dön (51-101)