Sen´im BEN!... Sen, diye bakma bana! Sendeyim!"
Sen´im BEN!...Sen, diye bakma bana! Sendeyim!"                         

Sohbet -83-

 

ŞUURUNDAKİ MEHDİYE KARŞILIK BEDENİN DECCAL OLARAK SENİ BEDENSEL İSTEK VE
ARZULARA DAVET EDİYOR


Ben dediğim şey ne? "BEN"i ne meydana getiriyor?

Önce ben kelimesiyle herkezin bildiği ve ortak olarak kullandığı BEN'den söz edeyim.

Onun nasıl oluştuğundan söz edeyim. Bu oluşmuş olan bir ben'dir. Oluşmuş ben, daha
spermle yumurtanın birleştiği an'dan başlayarak oluşan genetik verilerin, daha sonra beyinin aldığı çeşitli Astrolojik etkilerlede şekillenen özelliklerin, ve daha sonrada bedenin beyine yönelik istek ve arzularının taleplerinin beyin tarafından cevaplanması sûretiyle oluşan, ve kendini bu beden kabul eden bir 'Ben' olarak meydana gelir! Bu ben, özellikle
İKİNCİ BEYİN TARAFINDAN OLUŞTURULUR!


Bedenimizde ikinci bir beyin var. Son bilimsel araştırmalar tarafından açığa çıkarıldığı üzere bağırsaklarda milyonlarla neron (beyin hücresi) tespit edildi. Bu neronlar bağırsaklarda üretilen bir kısım hormonların ve salgıları-kimyasalları beyine yollayarak, bedensel istek ve arzuları meydana getiriyor. Ben yoruldum, ben yemek istiyorum, ben seks yapmak istiyorum gibi, bütün bu istek ve arzular ikinci beyin diye bahsedilen, (ki bu isimle ingilizce yazılmış olan Amerikalı çok ünlü bir doktorun araştırma sonucu yazdığı bir kitap var) beyin tarafından kontrolü altında oluşturuluyor.


Doğdun an'dan itibaren bu tamamıyla burayı ana beyni yani asıl BEN'i diyim, ana beyni değilde asıl ben'i kontrol altına almış olduğu içinde, sen onun yönetimin de dünyaya gelmiş durumda olduğun için onun seni yönettiğini hiç fark etmiyorsun, sen kendin birşeyler yapıyorum zannediyorsun! Halbuki seni yöneten sana ne yapıcağını emreden bu bağırsaklardaki ikinci beyin! Bu ikinci beyin, ana beyinde şartlanmalara ve değer yargılarına göre kendi istek ve arzularını sana yaptırtıyor. (Laf arasında buna tasavvufta Nefs-i Emmare demişler) Emreden Nefs. Emreden Nefs diye bahsedilen işte bu karındaki, bir diğer ifadeyle arz'daki ikinci beyin! Sana kendini madde kabul ettirir ve sadece madde peşinde koşmayı emreder. Maddi zevklerini maddi arzularını tatmin için seni yaşatır. Hayvani değerlerini ortaya koydurtur. Eski düşünürler insana hayvanı natık, yani düşünen hayvan demişlerdir, veya en gelişmiş hayvan demişlerdir. En gelişmiş insan tabiri insan bedenine aittir. İnsan bedeni tamamıyla hayvansal özelliklerle yaşar. Bütün hayvanlardaki ortak özelliklerle yaşar. Yeme içme uyuma seks yapma vs. Bunların hepsi bütün hayvanların ortak yanlarıdır. İşte bu bağırsak beyindeki arzuların kaynağı, seni bulunduğun çevrenin şartlandırdığı şekilde, şöyle otur şöyle kalk şöyle beraberliklerin olsun bunları ye bunları iç bunları tüket vs, gibi o şartlanmalara dayalı bir biçimde ye der, yemek istiyorum der, o seks istiyorum der, çevre şartlanmasıda onun isteğini nasıl oluşturacağını meydana getirir. Ve bu sistem sende otomatikman çalışır. Bu otomatik çalışan Sistemi'de SEN BENLENİRSİN ve BEN BÖYLE İSTİYORUM DERSİN...

Halbuki bu beyinde otomatik çalışan bir sistem. Eğer herhangi birşekilde, ya tamam yiyiyorum içiyorum seks yapıyorum uyuyorum bilmem ne yapıyorum da, ama bunların hepside hayvanlara ait özellikler. Yani benim insan kelimesiyle etiketlenicek yanım neresi?? Ben neyim? Ben sadece yiyip içip çiftleşen uyuyan ve bir süre sonra yok olacak olan bir hayvanmıyım
sorusunu düşünmeye başlarsan, işte bu ikinci beyin sende hükümdarlığını sürdürürken kaçamak olarakta gizlide saklıda kendine araştırma kapısını açar! Bunun içinde burda sana yol gösterici 2 yol var. Ya sana bunun ötesini anlatan bir takım zevâta inanacaksın. İnanmak zorundasın çünkü bunun herhangi bir materyal olarak önüne getirilip konması, üstünde çalışman mümkün değil. Soyut bir kavram çünkü. Yada eğer 21.yüzyılın başlarında dünyaya gelmişsen, o zaman da bilimsel olarak kesin tespit edilmiş realitelere dayalı olarak düşünüp sorgulamaya başlayacaksın. Şimdi biz işin inanma yönünü bir yana koyup bilimsellik üzerinden olaya bakalım. Şimdi bilimsellik üzerinden baktığımız zaman ilk olarak karşımıza çıkan realite, beynimizin içindeki gördüklerimizin yaşadıklarımızın hepsi beynimizin içindeki hologram dünyada oluyor, dünya sahnesi bir tiyatro gibidir sözü üzere, gerçekten bu bütün gördüklerimiz yaşadıklarımız herşey bir tiyatro sahnesi, ve bu sahnede beynimizin içinde. Tamamen birbirinden ayrı birbiriyle alakası olmayan kozalarız. Her ne kadar birbirimize yaydığımız dalgalar ulaşıyorsa da, sadece ulaşan dalgalar kadar birbirimizden haberdarız...

 

Demin enstantaneler diye anlattığımda buydu. Sizlerden bana sadece enstantaneler geliyor, sizin
iç dünyanızı hiç bir zaman bilemem. Burda bunu yaşarken de ne bunun farkındayız, ne de yaşamımıza ikinci beynin yön vermekte olduğunun farkındayız. Şimdi beyinde enteresan olan bir olay var, beyinde 3 ana yapı var. Başka bölümler de var ama bunlar daha ağırlıklı değil bunlara göre. Hayvansı insanın oluşumundaki ana yapı arka beyin SEREBELLUM denen bölge.
Burası eğitimle tecrübeyle denemeyle üzerinde tekrarlarla antremanlarla edinilen bilgiler. Ha senin birtakım şeyleri tecrübe ede ede deniyerek öğrenmen. Ha bir sıçanın bir labirentin içinde peynirin yerini öğrenip tecrübeyle kokuyla gidip gelmesi onu eğitim haline alışkanlık haline getirerek şak diye bulması serebellumun arka beynin özelliği! İnsandaki serebellum daha geniş bir alan, diğerlerindeki daha düşük. İkinci önemli alan, insandaki AMİGDALA. Beynin içinde şu tırnağım kadar olan bir bölüm, ve sendeki bütün korkuların ve duyguların kaynağı. Gene bu alanda son yapılan bilimsel çalışmalar bunu göstermiştir.

Amigdalayla âlâkalı anlattığım şeyler öylesine batıda bilinen şeyler ki, amerika da "History" kanalında bilimsel program olarak anlatıldı. Bu düzeyde anlıyacağınız. Her ne kadar bu konu Avrupa ve Türkiye'de konuşulmuyorsada!!! Evet, amigdala
korkuların ve duyguların kaynağı. Ve amigdala üzerinde baskı oluşturan kimyasallarda gene ikinci beyinden geliyor. İkinci beyinden gelen etkiler, amigdalada korkuları meydana getiriyor. Zaten insanın hayatiyetinin devam etmesi yaşaması korkulara bağlı. Korktuğu şeyden uzak duracakki kendini savunsun ve hayatiyetini devam ettirsin. Eğer korku olmaz ise ateşin içine bile girer. Ateşte yanıcam dediğin zaman o korku amigdaladan fırlıyor çıkıyor ortaya. Veya diğer korkular. Yapılan araştırmalara göre amigdala bazılarına göre yarım ebatta oluyor. Bazılarında 4/1 oranında oluyor. Seri katillerde yapılan araştırmalarda bu 4/1 oranında çıkmış. Adamlara soruyorlar: "Bu kadar kişiyi
öldürdün bundan dolayı bir üzüntü veya pişmanlık duymuyormusun?
"

"Hayır gayet normal bir iş yaptım ben!" diyor.. Sasyopatlar diye bahsedilenler bunlar.

 

Buda bizim korkularımızı, hayvani duygularımızı veya bedensellikten kaynaklanan duygularımızı yönlendiriyor. Birde bunun ötesinde beyindeki en önemli ve ağırlıklı olan yönde FRONTAL CORTEX. Beynin ön alanı. Beynin ön alanı lobu frontal cortex, bizim düşünme tefekkür sorgulama akli faliyetler diye tanımladığımız işlevleri meydana getiriyor. Bu bölümün en önemli gelişme gösterdiği süreç 7 ila 21 yaş arasındaki süreç. Bu bölüm en hızlı gelişmeyi
bu süreçte oluşturuyor. Onun içinde gençlik döneminde edinilen o bilgiler çok daha güçlü oturuyor ve çok daha fazla gelişme imkanı sağlıyor. Yaşlılıkta öğrenme çok daha zor.
İşte sorgulamalarıda getiren alan bu frontal cortex. Fakat istediği kadar bu sorgulamaları getirsin, eğer ikinci beyin üzerindeki baskısı frenlenmezse zayıflatılmazsa, birinci beyindeki bu özellikler, tam anlamıyla ortaya çıkamıyor. Bir an için bunu düşünüp hissetsen dahi, daha sonraki bir anda senin bedensel duyguların dürtülerin vesairelerin seni bedenselliğe çekiyor ve nedenselliğin gereği şeylerle meşgul olup onlarla oyalanma durumuna geçiyorsun!

 

Kişinin nesi oluyor ikinci beyin? Sana gerçek bilgi ulaşıyor, bu gerçek bilgi, sen bu ikinci beynin yönettiği bir hayvansal yapı değilsin, sen bunun ötesinde nesin?? Şimdi biraz evvel dedim ki, insan beynindeki herbir hücre bir diğerinden farklı bir frekansı ihtiva ediyor. Ve 100 milyarlarca beyin hücresi/frekans var. 100 milyarlarca frekans içinde görmek 3 frekans. Beyninde böyle bir frekans kapasitesi var. Evrende frekans okyanusu. Yani senin beynin evrene ayna.

 

Bi diğer ifadeyle:
BEYNİN MİKRO EVREN, EVREN MAKRO BEYİN!

Sende gerçekte böylesine bir potansiyel var. Fakat sen kendindeki bu potansiyelin farkında olmayıp, ikinci beynin oluşturduğu hayvani istek arzu ve talepler peşinde koşarak, yalnızca bedeninin keyfi ve arzularını tatmin çabasıyla yaşıyorsun. Bunun için icabında çalıyorsun çırpıyorsun yalan söylüyorsun iftira atıyorsun hertürlü melaneti işliyorsun sırf hayvan
bedeninin çıkarları için!
Halbuki sende öyle bir potansiyel varki, bu potansiyel yüzünden sana "
Halife" unvanı verilmiş. O POTANSİYELİN HALİFESİSİN SEN! İşte bu bilgi sana geliyor, bu bilgi HİDAYET! Yani senin beyninde hologram dünyana MEHDİ inmiş oluyor. Senin dünyana Mehdi gelmiş oluyor ve sen bu ilimle işin hakikatıyla yüzyüze oluyorsun karşılaşıyorsun. Ama işin
bu hakikatıyla yüz yüze olmana karşılık karşında da deccal dikiliyor ve o deccal seni cennetine çağırıyor. Şuurundaki
mehdiye karşılık bedenin deccal olarak seni bedensel istek ve arzulara davet ediyor! Yemenin zevkine ve keyfine, içmenin zevkine ve keyfine, sahip olma hırsının zevkine ve keyfine, seksin peşinde koşma zevkine ve keyfine çağırıyor ki seni hayvaniyetle sınırlayıp kayıtlasın!!! İşte onun içinde deniyor ki, deccalle karşılaştığın zaman deccalin cennetini seçme onun cenneti cehennemdir! Deccalin cehennemini seçenlerde cennete girer!

 

Deccalin cehennemi nedir? Bedenin bu istek ve arzularına sınır çekip kendi öz kuvvelerini açığa çıkarmak! Cennet yaşamanı nasıl tarif ediyorlar? Cennete giren kişi her ne dilerse o anda dilediği şey yerine gelir. E böyle bir istek ancak Allah'ın kendi özel kuvvelerinin esmasının sende açığa
çıkmasıyla mümkün olur. Çünkü diyorki ayette: "
Biz bir şeyin olmasını dilersek ol deriz olur!"

E cennette giren herkezin her istediği anında olacaksa/oluşturacaksa bu ne demektir?

 

Sende o ilahi kuvvenin açığa çıkmasıyla yaşayacaksın demektir. Yani senin hakikatında bu var. Ya hakikatında olan bunu tercih için deccalin cehennemini seçeceksin. Sonucu Allah'ın cenneti olucak. Veya tersine deccalin cennetini seçeceksin. Sonucuda kendi hakikatında olan bu özellikleri açığa çıkarmaktan mahrum kalmış olarak hayvaniyetin gerekliliğiyle keyfi ve zevkiyle yaşamak durumunda kalacaksın. Ama bunu başarmanda kolay değil. Çünkü deccali insanlar öldüremez. İnsan diye tanımladığınız düşünen hayvan Deccal'i öldüremez. Deccalin öldürülmesinin tek bir yolu vardır:

Hz. İsa
yeryüzüne iner, isa yeryüzüne indiği zaman deccal onu görünce suyun içinde eriyen tuz gibi eriyip gider! (İsa yeryüzüne indiği zaman Haçı kırar) Hadislerde sabit
değilmi bu söz? Haç nedir?
HAÇ BU BEDENDİR!

Gerçek haç bu bedendir. Deccalin sembolüdür haç! DECCALİN SEMBOLÜ OLARAK
HAÇ MEYDANA GELMİŞTİR!!!
İsevi kudret, hayat ve kudret isimleridir...

 

Senin hakikatında varlığında hayat ve kudret vasfı açığa çıktığı zaman ölümsüz
varlık olduğunu anlarsın
ve ölümsüz varlık olduğunu anladığın andan itibaren bu ölümlü varlığın artık senin için hiç bir anlam ve değeri kalmaz
su gibi eriyip gider artık bunun arzularına tabi köle olarak yaşamaktan çıkarsın. İhtiyacı olduğu kadar yedirirsin ihtiyacı olduğu kadar içirirsin ihtiyacı olduğu kadar seksini yaparsın, herşey bunu sağlıklı hayatta kalıp seni hedefine ulaştıracak kadar ve gereği kadardır. Dolayısıyladırki bütün mesele, önce kendi benliğinin ne olduğunu anlamaktır. Kendi benliğin o evrene ayna olan zerre küllün aynasıdır diye bahsedilen frekans yumağı olan beynin olduğunu anlayıp kavramak zorundasın. Biz bilimsel olarak bugün kavradık. Eskilerde bunu mecaz olarak anlatmışlar. Dolayısıyladırki kendindeki bu kuvveye iman edersen, zaten bu kuvvenin sonucu olarakta var olduğun için, işte senin hakiki ben'in O'dur! Gerçek ben O'dur!


Bu gerçek ben'i, oluşmuş olan ben örtmüş ve kapatmıştır. Kim onu arındırırsa, o kurtuluşa ermiştir deniyor. Yoksa bu bedenin istek ve arzularıyla yer içer sever sevilir çocuk doğurur yavrular geçer gidersin. Bi süre sonra toprak olur gider, bu toprak olup gittikten sonra, sen
hologram dünyana yüklediğin o anı videolarınla birlikte sonsuza dek yaşarsın kendindeki öz kuvvetleri bulamamanın, gerçekte o kuvvetlerin kendinde varolduğunu göreceksin bileceksin ama onları açığa çıkaramadığını da fark edeceksin, işte bu cehennem diye tanıtılan en büyük azap! Milyarlarca kilo Altın'ın varmış sana var diyorlar şu kapıyı aç arkasında al diyorlar inanmıyorsun, burda etrafın sadaka diye önüne attığı kuru ekmeklerle geçiniyorsun, hayatının son deminde kapıyı açıyorsun bir bakıyorsun orda altınları görüyorsun. İşte böyle bir olay. Dolayısıyladırki bu sistemi iyi anlamak lazım. Bu sistem dediğimiz olay, bundan yüzlerce
binlerce sene evvel tespit edilmiş. Bu bizim konuştumuz bilgiler bilimin olmadığı bir devirde, o beynindeki yüksek bahşedilmiş özelliklerin açığa çıkmasıyla, Resulullah tarafından, onun ilmini takip eden çeşitli zevat tarafından müşehade edilmiş, ve çesitli mecazlarla misallerle anlatılmaya
çalışılarak bugünlere kadar gelinmiştir. Fakat bu mecaz ve misallere iman edip ne olduğunu sorgulamadan sadece söylenilenleri yapma şansı vardı insanların. Yani inanıyorsun bir resule veya bu işin hakikatını bildiğine inandığın bir veliye vs, o sana diyorki bu işin aslı böyle böyledir, sen şunu ye şunu yeme şu kadar iç şu kadar seks hayatın olsun hayvaniyetine tapma nefsi emmareni frenle o seni kontrol etmesin vs gibi talimatlar veriyor. Sen ona inandığın için mekanizmayı bilmeden anlamadan o söylenenler doğrultusunda bir takım şeyler uyguluyorsun, ve uygulamanın sonucunu alıyorsun. Zaten önemli olan uygulamak ve sonucunu almaktır...

 

Üstad Ahmed Hulûsi

 

Lütfen dikkat. Bu sohbet, bizatihi Üstâd Ahmed Hulusi´nin kendisinin yazmış olduğu bir sohbet değil. Üstâdın bir toplumda veya dostlar ortamında yapmış olduğu bu acıklama; sohbet, kendilerini gönülden dinleyen dostlar tarafından yazıya dökülmüşdür; başka insanlar da faydalansın diye. Yani sohbetin içeriği , manası Üstâda ait. Lakin yazi metni, sohbeti yazıya döken samimi dostlara ait.

 

Sonuç:  yazılımda hata; harf eksikliği veya misal ayetlerin yazılış şekli isabet değil ise; veya yazının genel uslubu Üstâda bire bire uymuyor ise, sebebini böylece acıklamış olduk.

 

ANASAYFA

veya

Sohbetlere dön (51-101)


veya

Sohbetlere dön (01-50)

İletişim:   SufiCaN@web.de


Sayfa Tasarım: 

Cüneyd Yayla (SufiCaN)

Akın Apardı

 

AH özel sohbetleri yazıya ceviren:

Saffet Eygi

@Saffet_eygi

 

AH sözleri ingilizce toplayan:

Akın Apardı

 

AH Evrensel Sırlar Piyes:
Selim Kartal Bicer
Sevda Bicer

Mehmet Cetin

Serkan Yenal
Zeynep Bodur