HAZIRLANIYOR!!!..
Sohbet -85-
"Ben sendeyim sendeyim sendeyim sendeyim! Senin özündeyim. Beni dışarıda aramayın!!.."
Üstadım ben yansımalar üzerinde çalışıyorum, şu ayetten şu mânayı da anladım şu ayettede şöyle bir mâna var... Eee? tamamını anladın diyelim. Ne getiriyor
sana??
Arabanın navigasyonunda ister mahallenin haritası olsun, ister şehrinin haritası olsun, ister ülkenin haritası olsun, istersen de dünyanın haritası olsun! Sen o arabanın start düğmesine basıp arabayı
çalıştırıp arabayı yürütemiyorsan navigasyondaki bilginin sana ne faydası var? Sen navigasyonu
kullanıp biryere gidemiyorsan, sen muhtaçsan başkasına gel beni götür diyorsan, senin o arabanın ve navigasyonunun kıymeti ne? Özgür olacaksın! Navigasyondaki o bilgi senin özgürce kullandığın sürece
senin için yararlıdır. Hergün yeni bir dawnload yap internetten yeni bir bölgenin haritasını indir navigasyonuna yükle, sana ne faydası var? Haa pazarlama
yap. Dedikodu pazarlaması yap. Blog yaz insanlara bilgi sat. Köşe yaz insanlara bilgi sat. İyi hiç olmazsa insanlara bilgi pazarlaması yapıyorsun. Belkide 3-5 kuruş cebine girer dinin sırtından para
kazanırsın...
Ondan sonra ibrahimi attıkları ateşe sen girersin. Karıncalar gibi yürürsün adım adım aşktan öte seyranı arzularsın mı diyordu? Karıncalar gibi yürürsün adım adım, yatıp kalkıp namaz kıldım
zannedersin. Hayatında iki rekat namaz kıldın mı besmeleden başlayıp ettehiyyatü ye kadar söylediğin her kelimenin anlamını düşünerek?? Namazda kılıyoruz Allah'a şükür oruçta tutuyoruz. Oruç tutarken
bonfile yiyiyoruz, namaz kılarken Türkiye'nin dört bir yanında girmediğimiz ev kalmıyor ulaşmadığımız kişi kalmıyor, ondan sonra da kendi kendimizi tatmin ediyoruz aldatıyoruz namaz da kılıyorum
Allah'a şükür oruç ta tutuyorum. Ee Allah büyük beni elbet cennetine sokar.
Valla bilmem artık nereye Sokar?
Bana saygı duyma. Benim sizin saygınıza hiç ihtiyacım yok! Sevmeyin beni benim sevginizede ihtiyacım yok! Sadece birtek şey beklerim, eğer şu
söylediklerim üzerinde düşünürseniz belki
birşeyler fark edip yaşamınıza artık yön verirsiniz! Yoksa bugüne kadar ki bu noktayla halinizle hiçbir yere varamazsınız sonunuz hüsran olur! Hz. Ömer'in sözü var, yüzüğündede yazısı var; Ölüme
hazırmısın? Şu an da ölecek olsan sorulsa sana ben ölüme hazırım diyebiliyormusun? Bildiklerine göre bildiklerini koy ortaya buna göre sen ölüme hazırmısın değilmisin? Hazır
değilsen ne bekliyorsun daha hazırlanmak için? Hazırım diyorsan zaten mesele yok işi bitirmişsin. Bana diyorlar ki; Üstadım bize verdiğin zikirleri çekiyoruz namazımızı da kılıyoruz Allah'a şükür
!?
İyi halt ediyorsunuz. Verdim dediğin zikirler ?? Ben size zikir falan vermiyorum arkadaş. Ben kendi yaptığım yararını gördüğüm şeyleri tavsiye ediyorum sadece! Ha bunları sen yaparsın veya yapmazsın,
bu senin sorunun.
Bana yapmıyorsun ki. "Şimdi bunu yaparak beni borçlu kılmaya kalkıyorlar." Ee ben senin zikirlerini yapıyorum öyleyse sende bana birşey ver. Anlayış bu. Yapma kardeşim o zaman. Yapıyorsan kendine
yapıyorsun banane. Zikirde senin kendine oruçta senin kendine hacta senin kendine kısacası ne yaparsan kendin için yapıyorsun benim için yapmıyorsun!
"Ben seni kurtaracak değilim. Ben kimseyi kurtaramam. Ben kendim için yaşarım kendimi kurtarabilirsem kurtarırım. Sende kendin için yaşarsın kendini kurtarabilirsen kurtarırsın." Benim tek işlevim,
Allah'ın bende açığa çıkarttığı bende yaşattığı bir takım şeyleri sizlerle paylaşmak.
Ha onun ötesinde bunu uygularsın uygulamazsın benim sorunum değil. Beni ilgilendirmez. İş kendi işin, kendi yaşamın kendi geleceğin. Kendi geleceğini
önemsemiyorsan benim için hiç farketmez. Önemseme, sonucunu sen yaşayacaksın banane. Senin hesabın benden sorulmayacak. Benim hesabımda senden sorulmayacak. İşin önemini ciddiyetini kavramadıysan
bildiğin gibi devam et. Ama yarın yanında ne karın olacak ne kocan olacak ne çocuğun
olacak ne anan baban olacak, çırılçıplak o mezara gireceksin arkadaş!
Bedenin o mezarda kalacak çürüyecek sende geçeceksin bambaşka bir tarafa. E
benim çocuğum vardı da ben onun için birşey yapamadım. Mazeret?
Hasan Hoca Kur'an da mazeret varmı? Mazeretler geçerli diye bir ayet varmı?
H-H Cvp: Hayır. ÜSTAD; hiçbir mazeret geçerli değilmi? H-H Cvp: Mazeret
geçerli değil diye ayet var. ÜSTAD: Kimse senin mazeretini dinlemez.
Karımın kocamın veya çocuğumun yüzünden yapmadım. Olabilir. Sadece
yapmadığını sonucunu yaşayacaksın. Sistemde mazeret yok. Şunu içiyorsan
hangi mazeretle içersen iç o senin vücudunda sonucunu meydana getirecektir.
Aldığın vitamin veya ilaç veya bal vücudunda otomatik sonucunu meydana
getirecektir. Yaptığınız herşey otomatik olarak size sonucunu yaşatacaktır.
Bakara süresinin 284. Ayeti ne diyor? ( Semâlarda ve arzda ne varsa
Allâh'ındır (Esmâ'sının açığa çıkması için)... Bilinçlerinizde
(düşündüğünüz) ne varsa, açıklasanız da gizleseniz de Allâh varlığınızdaki
Hasiyb ismi özelliğiye size onun sonuçlarını yaşatır. Dilediğine mağfiret
eder (örter), dilediğine de azap verir. Allâh her şeye Kaadir'dir. ) Bakın
şimdi, bu ayette iki önemli nokta var. Gökte ve yerde ne varsa Allah'a
aittir diyor. Şimdi gökten yerden bahsettikten sonra içinizden geçirsenizde
açığa vursanız da bunun sonuçlarını yaşıyacaksınız diyor. Şimdi burda sema
ve arz gerçekten yukarıdaki gökten uzaydan ve dünyadan mı bahsediyor? Yoksa
insanın bilinç boyutundan ve beden boyutundan mı bahsediyor? İŞTE KUR'AN
ÇALIŞMAMIZ OLAN YANSIMALARDA BU İNCELİKLERE İŞARET ETTİM.
Bugüne kadar hiçbir Kur'an çalışmasında Kur'an çevirisinde bu
vurgulamamıştır verilmemiştir açıklanmamıştır!
Bu olayın açık seçik örneklerinden birisi bu ayettir(2-284).
İnsanın içinden geçen ve dışına vurduğu herşeyin sonucunu yaşayacağını
vurguluyor ayet. "O zaman insanın içinden geçirip açığa vurduğu veya
vurmadığı şeylerden bahsederken semadan bahsetmesinin yeryüzünden
bahsetmesinin ne anlamı olur?"
İki ayrı kopuk mâna. En basit olarak sen mantıklı bir insan olarak bir yazı
yazarken bir paragrafın içinde iki ayrı konuyu işlemezken birbirine bağlı
konuları işlerken Allah kelamı olan Kur'an da böyle bir anlamsızlık olurmu?
Olmaz. Ee o zaman? İşte o zaman semalar ve arz tabiri DEĞİŞİK DÜŞÜNCE
BOYUTLARINI YAŞAYAN İNSANLAR itibarıyla semalar diyor, ve arz diyor!
Herkezdeki ortak bedensel özellikler. Onun içinde semalarda ve arzda olan
ne varsa hepsi Allah esmasının açığa çıkması içindir, bunun sonucu olarak
ta senin kafandan geçen düşündüğün veya açığa çıkarttığın fiile döktüğün
herşeyin sonucunu yaşayacaksın diyor. İşin işte en vurgun tarafı. Ama ben
kafamdan geçirdim birşey açığa vurmadım ki? Vurma. Aslında bu ayetin başka
bir yönü daha var. Bu konu beynin çalışma düzenini anlatıyor. "Beyindeki
tetikleme mekanizmasını anlatıyor bu ayet."
Sen düşünceni açığa çıkarsan da çıkarmasanda önemli değil. Onun sonucu olan
başka fiil ve düşünceleri tetikliyor, buda kaçınılmazdır diyor. Hasip sizi
muhasebe eder hesaba çeker sonucunu yaşatır. Hesap mesap değil o ya. Ordaki
anlattığı olay mekanizmanın işleyişiyle sende onun sonucunun oluşması.
Otomatik olarak oluşması!
İşte sünnetullah dediğimiz Allah sistemi tamamıyla tetikleme sistemiyle
çalışan bir düzen. Evrende oluşan herşey bir öncekinin tetiklemesiyle
meydana gelir ve onun devamı olarak devam eder. Bu sebepten dolayıdır ki
iyi şeyler düşünün iyi şeyler olsun denmiştir.
Ayet (24-44)
Geceyi gündüze dönüştürür, gündüzü geceye dönüştürür. Yani bu yazılacak
şeymi şimdi Kuran'da?? Bu belli zaten elbette gece gündüze dönüşüyor
gündüzde geceye dönüyor yani. Bunu Allah yapıyorsa bu çok önemli birşeymi?
Yani tamam işte bu doğanın kanunu. Bunu yazmanın ayet diye vermenin ne
anlamı var değil mi?
Nur-44
(Allâh geceyi ve gündüzü birbirine dönüştürüyor (müşahede, içsellikle
{enfüsî} dışsallık {âfakî} arasında yer değiştirmede)! Muhakkak ki bunda
basîret sahipleri için bir ibret vardır.)
Gece senin içselliğindir. Gündüzde senin dışsallık yanındır! İçselliğinde
oluşanlar dışsallığına dönüşür ve dışsallığına yaşarsın. Dışsallığına
yaşadıklarında senin içselliğini tetikler, içselliğindede bunun sonuçları
sende açığa çıkar. Bu bir otomatik döngüdür bunu sana anlatıyor.
İçselliğinde hayvani duygular ağır basıyorsa hayvani duygularının peşinde
koşarsın, bedensel olarakta o hayvani duyguların gereğini uygulamaya
sokarsın. Gecen gündüze dönüşür. İçsellik dışsallığa dönüşür. İşte Kur'anın
birçok yerinde geceyi gündüze döndürürüz meselesinin vurgulanmasındaki
sebeb budur. Yoksa bildiğimiz gece ve gündüzden bahsetmiyor. Madem ki
Kur'an insan için gelmiştir insana kendi hakikatını anlatmak için
gelmiştir, Kuran'da bahsedilen dışsal duasal bütün olaylar hep insandaki
çeşitli özelliklerin sembolleri olarak kullanılmıştır. İşte daha evvelden
anlatmış olduğum basit bir olay, (31-10)
"Siz dağları yürür görürsünüz dağlar durur. Biz arz'ı dağlarla sabitledik.
Arzda dağları sabit kıldık. Şimdi bunu coğrafya olarak düşünüyorlar ve
efendim yüksek büyük dağlar dünyanın dengesini sağlayan mihraklar olarak
oluşmuş onu söylüyor ayet. İşte onun için himelaya orda alpler burda falan,
bu şekilde olmuş bunu söylüyor ayet. Ya kardeşim, eğer senin dediğin gibi
coğrafi olarak bu olaydan söz etseydi bu ayet geçersiz olurdu. Çünkü
dünyanın üzerinde kıtaların hareketi var. Bu kıtalar bir zaman evvel
bilimsel olarak biliniyorki belli bir yerlerde yoğunlaşmıştı. O zaman bu
dünya böyle dönmezdi. Denge bir tarafta olduğu için olay sarsılırdı. O
dağlar hep bir taraftaydı. Lukman-10. Ayet
(Semâları, dayanağı olmaksızın (Bi-gayrı amed) yarattı (direkt olarak Esmâ
mânâları olarak vardır - varlığın ilim - şuur boyutu); sizin (benlik
bilincinizin oluşması ve) sarsılmamanız için arza (bedende) sâbit dağlar
(organlar) ilka etti ve orada (bedende) her DABBEDEN (hayvani özellikler)
oluşturdu... Semâdan (şuurdan) bir su (ilim - kendi hakikatini kavrama
bilinci) inzâl ettik de onda tümüyle kerîm eşini (ölüm ötesi yaşam
kişiliğini - ruhunu) oluşturduk.)
Arz'da dağları sabit kıldık derken arzdan kasıt hep baştan beri söylüyorum
BEDENİ kast ediyor. Arzdaki dağlarda bedendeki sabit organlardır!
Karaciğerdir dalaktır böbrektir midedir kalptir akciğerdir vs. Bunlar
sabittir. Ve bunlar dağlar yürür gider siz bunun farkında değilsiniz diyor.
Bu organlar sürekli bir yenilenme içinde hareket içindedir. 10 sene evvelki
karaciğerini bugün taşımıyorsun. 10 sene evvelki kemiklerin durmuyor
yerinde. İşte eğer biz Kuran'ı sadece bu dışsallığı yönüyle ele alırsak ha
işte yerden bahsediyor gökten bahsediyor uzaydan bahsediyor yıldızlardan
bahsediyor kıyamette yıldızlar dökülecek arz dökülecek güneş gelicek bilmem
ne diye olaya bakarsak, masallarla avunur bu dünyadan geçmiş gitmiş oluruz
hiçbirşeyin farkında olmadan ondan sonrada ölümle birlikte keşfi şak olup
işin hakikatı çıktımı şokları yaşarız. Ama ben böyle anlamamıştım? Ama bana
böyle söylenmemişti? Ama bana böyle anlatmamışlardı? Anlasaydın! Biz sana
düşünecek kadar ömür vermedikmi? Öyle demiyormu Kur'an? Ama sen gününü
tamamen bedenselliğini tatmin edecek dışsal bir yaşam içinde harcadın
tükettin sen MÜSRİFSİN. İsraf edenlerdensin. Sana verilen ömür sermayesini
zamanı, kendi hakikatını anlayıp idrak edip o boyuta geçerek onun
nimetlerini elde etmiş olarak geçmek yerine dışsallıkta harcadın tükettin
israf ettin beynini dışsallığa dönük olarak harcadın. Ve onların hepsi
şimdi dünyada kaldı. Malın mülkün evin araban paran etiketin koltuğun
çevrende toplanmış seni şak şaklayan insanlar hepsi dünyada kalır.
Çırılçıplak geldin iflas etmiş müflis bir halde. Müflis kimdir size haber
vereyim mi diyor hadis. Ne diyor o hadiste? Ölüm ötesine geliyor, amelleri
varmış gibi geliyor ama hesap günü geliyor hiçbirşeyi yok. Hiçbirşeyi yok
derken bunu nasıl anlıyoruz? Efendim yeteri kadar zekat vermemişte sadaka
vermemişte iyilik yapmamışta onun için müflis!? Hayır. Allah sana kendi
esmasından kendi özelliklerini vermiş. Seni kendi esmasıyla yaratmış.
Kendine seni halife kılmış. Sen ise sana verdiği özellikleri dünyada
dışsallık uğruna harcamışsın. Zaman israfıyla yaşadığın gibi zaman
israfıyla yaşamanın getirdiği müflislik gibi daha da beteri ESMA
MÜSRİFİSİN. Allah'ın esmasından meydana gelmişsin, Allah'ın esmasıyla
işaret edilen özellikleri kuvveleri sende mevcut, ama sen o Allah
özellikleri olan kuvveleri kendi hakikatını yaşayarak bunun sonuçlarını
elde etmek yerine, o esma kuvvelerini hayvansallığın yönünde kullanmışsın,
hayvansallığını geliştirmek arttırmak tatmin etmek uğrunda kullanmışsın, ve
dolayısı ilede esma müsrifi olarak müflis bir halde öbür tarafa gidiyorsun!
Ben seninleydim sen kiminleydin diyor. Ne demek bu? Yani ben esmamla senin
varlığında mevcutken sen bu esmamın gereğini hissedip yaşamak yerine
kendini beden kabul edip bedensel hırslarını bedensel zevklerini tatmin
uğruna bütün yaşamını geçirip bugün müflis olarak karşıma geldin diyor...!!!
İşte ağırlıklı olarak üstünde durmak istediğim konu bu. Çünkü yarın ben
olmayacam. Beni bulamayacaksınız. Benim sizinle bir işim yok. Ben şeyh
değilim. Ben mürşit değilim. Ben alim değilim arif değilim. Ben kuru kuruya
bir Allah kuluyum. Kendimden sorumluyum. Kendi hesabımla başbaşayım. Allah
bu bilgiyi bende açığa çıkarmış bende sizinle şuan paylaşıyorum benim işim
bitiyor bu kadar. Sen yarın sabah kalk yine bütün dünyasallığına dön ve
onun geriğini dilediğin gibi yaşa sonucuda sana ait. Sen hala işin
vahametini önemini ciddiyetini kavramamışsan hala daha dünya değerleri
peşinde koş sana verilen zaman sermayesini sana verilen esma kuvvesi
sermayesini tamamen bedenselliğin istikametinde harca bitir. Seni
dışsallığına çeken şeyin Kuran'da ki tanımlaması şeytandır. Şeytan
kelimesini orijinal bir varlık bir yapı olarak düşünmeyin. Varlıkta bize
göre iki ana yapı vardır. Bir meleki yapı bir cinni yapı. Birde insan
bedenlerinin oluştuğu, Kuran'ın tanımlamasıyla hayvandır bu. En am diye
geçer. Bundan bahsederken en am diye bahseder insan bedeninden. Çünkü insan
bedeninin özellikleriyle diğer hayvanların özellikleri arasında hiçbir fark
yoktur. Hayvanlarla ortak olarak yer içer çiftleşir uyur gıda peşinde
koşar. Bedenin özelliği bu. İnsan bir düşünsel varlık ölümsüz bir varlık
beden ötesi bir varlık. Dolayısıyla bir topraktan yapılmış madde beden
hayvan türü var, bir cin türü var, bir melek türü var. Şu anda madde
boyutunda toprak boyutunda hayvan boyutunda yaşıyoruz. İnsan hayvan
boyutunda yaşıyor. Bundan sonraki aşamamız nar boyutudur ateş boyutudur ruh
boyutudur. Ruh boyutu diye anlatılan boyut nari boyuttur. O boyuttan
geçebilen de Nur boyutuna geçer yani meleki boyut. İşte Kuran'da geçen biz
sizi tabaka tabaka yüceltiriz ayetinin işaret ettiği mana budur. Önce
toprak boyutunda yaşatıyor, kendini arındıran nar boyutundan Nur boyutuna
geçme şansını elde ediyor. Arıtamayanda nar boyutunda kalıyor. Nar
boyutunda kalmanın sonucu cehennem. Nur boyutuna geçebilmenin getirisi
neticeleride cennet. Hayvanlığın yaşandığı toprak boyutu, ölüm ötesindeki
ruhani yaşamın süre gittiği nâri boyut ateş boyutu ruhani boyut, onun
ötesindeki insanın kendi hakikatını bulup Allah esmasının kuvveleriyle
özellikleriyle kuvvelerinin kendinde açığa çıkmasıyla yaşadığı boyut nurani
boyut meleki boyut. Bütün varlık alemindeki varlıklar bu 3 sınıftan birine
girer. Evrende algıladığımız bütün yıldızların kendine özgü yaşamları
vardır yaşam varlıkları vardır yaşamsal bedenleri vardır. Herbirinin toprak
kısmı vardır, toprak boyutu deyince illa toprak olması şart değil! Gaz
boyutu, yani atom üstü boyut. Atom üstü boyut toprak boyutu diye
tanımlanır. Dolayısı ile güneş şu haliyle yine toprak boyutudur. Ateş
boyutu değil! Güneşin atom altı boyutu nâri boyuttur ki biz güneşin o
boyutunu algılamıyoruz. Bizim algıladığımız güneşin hidrojen ve helyum
atomlarından oluşmuş olan kitlesidir. Dolayısı ile bu atom üstü boyuttur ve
toprak boyuttur. Toprak boyutu deyince sadece bizim 5 duyuyla algıladığımız
şu maddeyi anlamayalım. Atom üstü boyut toprak boyutudur. Atom altı dalga
boyutu nâri boyuttur Ateş boyutudur Ruh boyutudur. Dolayısı ile bizim
önümüzde böyle bir sonsuz bir ufuk var. İnsan ölümsüzdür diyor. Yaa bunun
manasını bir düşünsene. Kur'an insanın ölümsüzlüğünden söz ediyor. İster
nâri boyutta ateş boyutunda, ister Nur boyutunda ama ölümsüzdür. O boyutta
ebedi olarak devam ederler diyor. Eğer dünyadayken şu anda kendini nari
boyuttan Nuri boyuta taşınamamışsan, bir daha öyle bir geçiş hakkın imkanın
yok! Onun içinde dünya yaşamı insan için çok önemlidir. Onun için sürekli
olarak vurguladığım nokta yarın zorunlu olarak bırakacaksın bunu zaten.
Yarın zorunlu olarak bırakacağın şey uğruna sana verilen ömür sermayesini
sana verilen Allahın esması kuvveleri sermayesini israf ediyorsun. Kendini
mahfediyorsun. Kendine zarar veriyorsun. Eğer bu anlayışla Kuran'ı okursan
ister benim çevirimi okuyun ister başka Kur'an çevirilerini okuyun,
hepsinde göreceğiniz aynı olay. İnsana sen bu hayvan beden değilsin,
hayvanlarla ortak olarak sana verilmiş bu beden değilsin, bu bedenin
ötesindeki bir varlıksın, ölümsüz bir varlıksın ölümsüz bir varlık olarak
ta geçeceğin boyutların şartları şunlardır buna iman ediyorsan buna göre
yaşa diyor. Ha ben iman etmiyorum, iman etme kardeşim o senin bileceğin iş
beni ilgilendirmez, ne beni ilgilendirir ne başkasını ilgilendirir.
Sonucunu kendin yaşayacaksın. Ben şunu içiyorsam sonucunu otomatik olarak
yaşıyacam. Ben şu çayı içeyimde sonucunu yaşamayayım yok. İşte bunun
içindir ki yansımaları okuyun. Okuyun ama okuduğunuz size bir uygulama
getirsin.
Allah'ın Mekri emmareyi de levvameyi de mulhimeyi de kapsar dedim. Şeytan
onlara amellerini süslü gösterdi de onlar Allah'a yüzlerini dönemediler.
İlimle uğraşıyor, ilim seni uygulaması gereken yapılması gereken
çalışmalardan alıkoyuyorsa o ilim senin için mekrdir fitnedir şeytandır!
Allah ilmi? Evet Allah ilmi mekrdir!
Seni bedenselliğinden dışsallığından arındırıp hakikatında Allah'ı
yaşamaktan alıkoyan herşeye yönelişin Allah'ın mekrine uğramışlığının
sonucudur!
O mekrin neticesinde mekrin sonucu o yaptığın işlevin fiilin sana süslü
görünmesi olayıdır. Şeytan ona amelini süslü gösterdi demek onun kendi
içselliğinden kopuk bir halde dışsallığa yönelik yaptığı çalışmanın
kendisine hayır getireceğini sanmasıdır! Yani demin anlattığım olayın
sebebi buraya geliyor. Şeytan diye bir varlık yok! Şeytaniyet vasfı var.
Nasıl ki deccaliyet diyoruz. Deccaliyet nedir? Bir olayın akın kara karanın
ak gibi gösterilmesi. Gerçek değerin değersiz, değersiz olan şeyinde
değerliymiş gibi sana anlatılması deccalın sana olan hitabıdır. Hayırlı ve
bâki olan ahiret yurdu ve ahiret yurdu yaşamı için yapılması gerekli olan
şeyleri sana kötü, dünya yaşamı ve dünya zevklerinin değerli ve güzel
birşeymiş gibi sana takdim edilmesi deccaliyetin sana olan hitabıdır. Sen
eğer deccaliyetin sana güzel gösterdiği dışsallığa dönük dünyada bırakıp
gideceğin er veya geç dünyada bırakıp gideceğin şeylere dönük bir yaşam
içine girersen deccalin cennetini seçmiş olursun hadiste belirttiği gibi,
ve bunun sonucuda deccalin cennetini seçenlerin düştüğü yer hakikatta
cehennemdir. Çünkü onların ölüm anından itibaren hiçbir değeri ve özelliği
kalmayacak bunların tümü gidecek, kendindeki o ilahi özellikleri ilahi
kuvveleri Allah esmalarının sende var ettiği kuvveleride israf ettiğin için
onlarında müflisi olduğun için onlarıda harekete geçirip kullanamayacaksın
dolayısı ile de dımdızlak ortada kalacaksın oranın şartları içinde!
İşte deccaliyetin bu olayı gibi şeytaniyette bir olayın doğrusu varken
yanlışın sana doğru gibi takdim edilmesidir. Bunu sana bedenin yapar en
başta. Bilincin bedeninle öylesine içli dışlı olmuşki, kendini beden
kabullenmiş. Halbuki sen beden değilsin. Bırakıp gideceksin. İşte beden
kendini sana sen kabul ettirmesi itibarıyla şeytan diye tanımlanmıştır
Kur'an da! O yüzdendir ki daha işin başında birbirinize düşman olarak inin
denmiştir. İnsan olarak ölüm ötesi sonsuz yaşamı olan sen, ölümlü toprak
olacak geçici kullandığın bedenin ile birbirinize düşman olarak yeryüzüne
inin, bu ikisi birbirine zıttır birbirine düşmandır. Birisi kendisini burda
kalacak şeylere çeker insanı, ötekide sonsuzluğa çekmek ister, dolayısı
ilede birbirine düşman olarak yeryüzünde dünya üzerinde yaşamına başlar.
İnsan bedeninden Kuran'ın şeytan diye bahsetmesi yanı sıra, insan
bedeninden gene "EN AM" evcil hayvan diye de bahseder. Yani terbiye edilmiş
belli bir işleve yönlendirilmiş hayvani yapı. Maddeden meydana gelmiş
maddenin ürünü olması itibarıyla da gene aynı bedenden "DABBE" diye
bahseder. Yani Kuran'daki bütün anlatımlar insanın çeşitli yapısal
özelliklerinin içsel veya dışsal yapısal özelliklerinin dışsal sembollerle
mecazlarla anlatılması olayıdır. Onun içindir ki insana gelmiş olan Kur'an
insana coğrafyayı bildirmek tarihi bildirmek bilmem neyi bildirmek için
gelmemiştir. İşte bu gerçekliği farkederek bunun gereği olan uygulamayı
ortaya koyarsak Kuran'ı okumuş oluruz. Kuran'ı okumanın anlamı, ondaki bu
şifreleri çözüp bunun gereğini yaşamımıza sokmakladır. Yoksa 100 bin defa
hatim et 100 bin defa Kuran'ın türkçesini oku yine de 1 kere Kuran'ı okumuş
olmazsın! Allah'a şükür ben 30 senedir 45 senedir namazımı aksatmadım
elhamdülillah!? Acaba hayatında kaç defa fatihadan ettehiyyatüye kadar
kelimelerin manasını algılayarak hissederek idrak ederek OKU'yarak o namazı
yaşadın?? Elhamdüllahirabbülalemin derken elhamdülillahirabbülaleminin
manasını hissedip yaşadın?? Yukarıdaki bir tanrı için sen bunu okumuyorsun
ki. Hayır ben yukarıdaki tanrı için yapıyorum. Duysun bak ona dediği işi
yapıyorum diye anlıyorsan sözüm yok. Geri aldım sözümü. Ha yukarıdaki için
yapmıyorsan o zaman bunun anlamı sende ne kadar açığa çıkıyor? Bunu
yapmaktan amaç bu. Maliki yevmiddin: Din hükmünün geçerli olduğu heranın
sahibi ve hakimi hükmedicisidir. Maliki ve Melikidir. Dedikten sonra
mülkünde dilediği gibi tasarruf etmesine müsehade ediyormusun onun yoksa
etmiyormusun?? Allah niye böyle yapıyor kardeşim? Niye müsehade ediyor tüm
bunlara? Bu kadar zulme niye müsehade ediyor Allah?? Hem malikel mülk de,
mülkünde dilediği gibi tasarruf eder de, Kuran'da geçtiği gibi "dilediğini
yapar" de, ondan sonra da ya bu kadar zulme Allah nasıl müsehade ediyor
olacak işmi de?? Okuduğunla düşündüğün aynı olacak! Düşündüğün okuduğuna
ters düşüyorsa OKU'mamışsın demektir.
O gün de kişi kendini kurtarmak için malını mülkünü evladını karısını ve
dünya içinde var olan herşeyi feda edip kendini kurtarmak ister ama bu asla
mümkün değildir diyor Kur'an. Çok basit, burda birisinin üstüne benzini
dökelim, o arada onun kızına oğluna veya annesine babasına bıçakla vuralım
keselim. O yanan kişi anasını babasını çocuğunumu kurtarmak ister? Yoksa
kendinimi kurtarmak ister?? İşte bu kadar basit. Gittiğin ortamda gireceğin
şartlar kendini kurtarma şartlarıdır. O günde hiç kimsenin hiç kimseye
faydası yoktur diyor. Herkez kendi kendini kurtarmaya bakacak diyor. Niye?
Çünkü zaten o hiç kimse olayı bitti dünyadayken bedenselliğin getirdiği bir
kabuldu bu. Şimdi şöyle bir ortam düşün ki, 7 sülalen 7 ceddinin 7 ceddi ve
senin 7 neslin bir arada. Kim kimin annesi babası ninesi dedesi teyzesi
dayısı halası? Hepsi aynı yaşta hepsi aynı yerde. Yok böyle birşey. Burdaki
o kabullerin hepsi bitti orda. Herkez kendi kendine...
Hepiniz az çok gelişmiş insanlar sayılırsınız. Yani en azından bir sinemaya
gidiyorsunuz vs. Şimdi geçenlerde Helboy 2 yi seyrettim. Filmde öyle acayip
varlıklar var ki, değişik yaratılmış varlıklar ufağı büyüğü değişik
kafalısı değişik ayaklısı vs. Böyle enteresan yapılar yaratmışlar. Şimdi
ilk bakışta bakıyoruz adamın/senaristin hayaline bak. Adam neleri hayal
etmiş neleri düşünmüş ve meydana getirmiş. Neticede o varlıklar senaristin
hayalinden çıkmış ve varlık olarak oluşmuş filmde yerini almış. O
senaristin hayalinden oluşan o varlıklar senaristin yarattığı varlıklarmı?
Yoksa Allah'ın yarattığı varlıklarmı? Şimdi Hasan hocaya sorsam cevabı çok
basit ayeti hemen söyleyecek 'Sizi de yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır!'
Şimdi Allah'ın öyle bir enteresan uyarısı varki, veya Resulullah a.s'ın
öyle enteresan bir uyarısı var ki, ahirete ve sonsuz geleceğe dair herşeyin
misalini biz dünyada verdik diyor. Bir misalini dünyada verdik diyor. Eğer
bu uyarıyı anlarsak, şimdi bu olayı anlamış olarak bu olaya bakalım. Şimdi
bir senaristin hayalinden bu kadar değişik türler ve varlıklar açığa
çıkartan Allah acaba sonsuz boyutta sonsuz varlıklardan neler meydana
getirmiştir? Hani cennette biz, Meselül cennetilletiy(47-15) diye ayete
giriyorya cennetin misali diye, ondan sonra işte bardaklar şaraplar
koltuklar yataklar huriler diye misal yollu anlatıyor, ondan sonra da diyor
ki; Biz cennet boyutunda hiçbir insan gözünün görmediği hiçbir kulağın
duymadığı hiçbir aklın düşünmediği şeyler var ettik diyor ya. Olayın esası
bu. Cenneti tanımlayan olay bu. Geri kalan cennete dair bahsedilen herşey
tamamen sembol ve misal!
Şimdi bunun gibi Allah'ın alemlerde yarattığı o kadar akıl ve hayal dışı
tasavvur dışı türler var ki, bunları şu anda bizim hayal edebilmemiz mümkün
değil. İşte basit olarak o Helboy'daki o senaristin var ettiği yarattığı o
çok sayıda değişik varlıklar türler. İşte böylesine bir alem ve boyut
bekliyor bizi. Yani yaşam bu basit insanın düşündüğü gibi aa Allah bu
dünyada da insanlar yaratmış başka yerde de birşey yok? Nasıl yok ya??
Yukarısıda dolu aşşağısıda dolu. Şimdi ben keramet taslar gibi desem ki
aslında burda bir kişinin oturacağı kadar boşluk yok burası lebaleb dolu
desem a kerametmi söyledi attımı yoksa? Yahu kardeşim bu ne keramet ne de
atma. Realite bu! Nitekim Resulullahta Muhiddin Arabi'de aynı şeyleri
söylüyor. Sema da bir secde edecek kadar boş yer yok diyor. O kadar çok
varlık ve o kadar iç içe varlıklar. Hani nasıl benim bedenimin içindeki
kalbin kendine has bir şuuru var da dalağın kendine has bir bilinci var,
hadi canım sende dalağın bilincimi olurmuş?? Doğru olmaz sözümü geri aldım.
Bilinç sadece insanın beyninde vardır onun dışında da yoktur, efendime
söyleyeyim cinler vardır birde melekler vardır böyle kanatlı onlarda Kadir
gecesinde gökten iner Allah onları yollar onlarda yeryüzüne gelirler
geceleyin dolaşırlar ama hangi gece Türkiye'de gece Amerika'da gündüz?? O
zaman şimdi o melekler bir tarafa geliyorlar bir yanda da dünya dönerken
onlarda koşturup gidiyorlar gölgede kalıyorlar çünkü çıksalar güneş yakacak
onları.??
Kadrin insanda açığa çıkan bir mana olduğunu, Resulullah'ın Kadir
kıymetinin hakikatında açığa çıkışı An'ını yaşaması olduğunu, bir insanın
kendi hakikatını kadrini yaşaması halinin bütün 70-80 yıllık ibadetinden
üstün olduğunu yönelişinden üstün olduğunu anlatan bir ayeti biz aldık
geldik gökten gecenin karanlığında gelip inen melekler??
Ben hep basit düşünürüm, basit bir insan olduğum içinde basit düşünerek
dedim ki, ya kardeşim bu dünya dönüyormu? dönüyor. Yuvarlak mı? Yuvarlak. E
peki burda bir tarafta geceyken bir tarafta gündüzmü? Gündüz. E peki bu
yukardan inenler dünyanın her tarafına mı iniyor yoksa belli bir bölgeyemi
iniyor? Belli bir bölgeye iniyorsa bu inenlerin mekanı var o zaman mekansal
varlık. E melekler mekansız varlık. O zaman mekana inemez veya böyle birşey
iniyorsa bütün dünyayı kapsaması lazım. E bütün dünyayı kapsıyorsa bir
tarafı gece bir tarafı gündüz gündüzde inmiş oluyor. Dolayısı ile bu ayetin
anladığımız fiziksel manada bir geceden bahsetmediği apaçık ortada!
Dimi basit bi düşünce bu işte. Basit insanın basit düşüncesi bu gerçeği
açığa çıkarıyor. Ama AHHH sorgulamadan düşünmeden ot gibi yaşamak varya,
efendim böyle dedi böyledir, şeyhim böyle dedi böyledir, falanca alim böyle
dedi böyledir, olduğu gibi alıp kabul ediyoruz ondan sonra da iPod gibi
aynen tekrar ediyoruz ve bu yaşama da çok aydın gelişmiş güçlü kişiler
olarak yeryüzünde yaşıyoruz diyoruz??? Sorgulamayan beyin insan beyni değil
hayvan beynidir! Ama sen buna hayvan beyni deme de robot beyni de bence
mahsuru yok. Androit beyni de, ben iPod beyni diyorum. Ama bazıları da
beyin ameliyatı yapılıyor kafatası açılıyor iPodu çıkartıyorlar oraya bir
microcip koyuyorlar bilgisayar beyin oluyor. Hah o zaman işte bak o iPod
beynini aşıyor. Artık ezberlediğini algıladığını tekrarlamak noktasından
çıkıyor oku'yor öbür okuduğunuda okuyor onunla öbür okuduğunu karşılaştırıp
kıyasa sokup compeirler yapıyor ve bu compeirin sonucunda da bir takım
farklı sonuçlar ortaya koyuyor bilgisayar beyni. Bu ayet böyle diyorsa bu
ayet böyle diyorsa o zaman bunun sonucunda böyle birşey çıkar diyebiliyor
bilgisayar beyni olan insanlar. Ama birde beyninden Allah esmasının
manaları kuvveleri özellikleri açığa çıkarak gözünde Allah'ın gördüğü
kulağında Allah'ın duyduğu dilinde Allah'ın söylediği Allah'ın kudret
elinde kalem olanlar var. İşte onlarada evliyaullah demişler.
Kısaca evliya denen zevatada efendim mutmaine ehli radiye ehli mardiye ehli
demişler. Tabi bizde aşşağıdan yerde sürünenler olarak onlara baktığımız
zaman diyoruz orda mutmainede var radiyede var mardiye de var, efendim
burdakiler velayeti sırra efendim onların üstündekiler velayeti kübra onun
üstünde de meleki kuvvelerle tahakkuk eden velayeti ulya, velayeti ulyanın
üzerinde de velayeti uzma var resuller nebiler falan. Tabi biz aşşağıdan
bakınca böyle görüyoruz da Veli Allah'ın ismi. Allah Veli isminin manasını
bir mahalde açığa çıkarttığı zaman, o açığa çıkma zamanı şartları
gereklerine göre, kiminde şöyle bir bakış ve kudret açığa çıkartıyor,
kiminde şöyle bir açıyla açığa çıkartıyor kiminde de şöyle bir açıyla açığa
çıkartıyor kudretini ve seyrini. Neticede bizim aşağıdan görüpte böyle
koyduğumuz kademeler gibi insanlar yok!!!
Allah'ın varlıkta tasarruf ve tedbirat sûretleri var. Allah'ın varlık
aleminde tedbirat ve tasarruf sûretleri var. Dolayısı bizim gibi aşağıdan
bakanların o velileri tanıması bilmesi anlaması değerlendirmesi kesin
olarak muhaldir!
Biz zannımıza şartlanmamıza göre falanca Veli filanca Veli deriz ama bu
bizim zannımızdır. Allah'ın hangi mahal mekan ve sûrette veli isminin
manasını nasıl açığa çıkardığını kavramamız mümkün değildir. Çünkü biz
hayvan boyutunda yaşıyoruz. Beynin 5 duyu algılamalarına göre yaşama yön
veriyoruz değer veriyoruz hüküm veriyoruz. 5 duyu verileri sadece kesitsel
semboller misallerdir testlerdir. Bu kesitsel testleri alıp değerlendirerek
neler olabileceğini tefekkür etmeye başladığın zaman işte kafatasının
içinde ki beyin bilgisayar düzeyine gelmiştir. Ama dönüyorum ve gene ana
noktaya geliyorum. Bütün bunları yapmana rağmen sen kendini dışsallıktan
sen kendini bedensellikten soyutlamadıkça, soyut varlık olarak kendini
hissedip yaşayamadıkça, hiçbir şekilde işin hakikatına ulaşamazsın perden
kalkmaz gerçeğin dedikodusunu yaparak bu dünyadan geçip gidersin. Bedenin
istek ve arzularını frenlemedikçe, bedenin kendini ben kabul ettirmesini
silmedikçe, sen kendini anası babası evladı çoluğu çocuğu olan bir varlık
olarak kabul ettikçe, günde 5 vakit değil 50 vakitte jimnastik yapsan
hiçbiryere varamazsın. Söz Allah Adem'i rahman sureti üzere halk etti. Söz
Allah ahlakıyla ahlaklanmak. Uyarı Lem yelid ve lem yûled.
Doğmadı doğrulmadı. Bunları bir araya getir bakayım koy bir potaya ortaya
ne çıkıyor? Seni tarif ediyor. Haa ben bunları anlatıyorum bunları belkide
çok güzel algılayıp hissedip yaşıyorsunuz. Sonra yarın gidiyoruz eve
yatıyoruz mışıl mışıl uyuyarak yarın sabah kalkıyoruz uyuyarak! Aldım
verdim kazandım kaybettim eyvah şurayada şu var burayada bu var vs. Bütün
bu anlatılanlar şu anda bir rüya oldu bitti. Yaşamına ne girdi ne kadarı
girdi? Hiç. E o zaman? Konuşacak birşey yok zaten. İşte onun içinde beni
görmeniz görmemeniz hiçbirşey ifade etmez. Üstadım seni çok özledik gelelim
bir hafta seni görelim. Yok kardeşim gelmeyin kimseyi istemiyorum.
Hiçbirşekilde beni arayıp sormayın. Sizi cennetin âlâsına sokacak kadar
ilim verildi!!!
Bu kadar geniş kapsamlı bir anlatım tarihte yapılmadı!!!
Çünkü o devirlerde zaten bu veriler yoktu. Yani o devirde yoktu derken
onları küçümseme bâbında konuşmuyorum. Çünkü o zaman bu veriler yoktu ki bu
kadar geniş anlatılsın. Ama bugün size hiçbir devirde olmadığı kadar açık
geniş izahlarla bütün olay anlatıldı. Bundan sonraki iş bunu sizin
yaşamınıza hayatınıza adapte etmeniz.
Bununda benimle hiçbir alakası yok. Beni görmekle bu işin yürümesi diye
birşey sözkonusu değil. Herkezin kendi işi. Bundan sonra kim ne istiyorsa
yapsın. Aklınız varsa da bana hiç bir paye yakıştırmayın etiket koymayın
unvan vermeyin bende sizin gibi bir Allah kuluyum. Yaşayabildiğim
yaşayabildiğimdir, yaşayamadığım da yaşayamadığımdır. Ne benim size bir
faydam olur ne de sizin bana bir faydanız olur. Herkez kendi dünyasında ne
yapabiliyorsa onu yapsın yapamıyorsa da keyfi bilir. Bütün bu anlattıklarım
içinde anlatamadığım açıklıyamadığım muğlak kalan sormak istediğiniz birşey
varmı? Sormak istediğiniz birşey yoksa zaten herşeyi anlamışsınız demektir.
Gelmemin gereği hasıl olmuş. Allah ilim Mekrinden korusun. Herkez
elindekine aklı varsa kanâat etsin. Daha fazla dışsallık dünyalık peşinde
koşmak yerine kendi içselliğine dönük bir biçimde kendi hakikatındaki
Allah'ı bulup ona ermeye yaşamaya baksın. Hırs insanı köleliğe zillete
götürür, kendi hakikatındaki izzetten mahrum bırakır. Bundan 100-200-500
sene evvel yaşayan işin hakikatına ermiş nice zevat vardı. Ve onlar ne
bizim gibi böyle kaloriferli evlerde yaşadı ne arabaları vardı ne
televizyonları vardı ne bu zamanın getirisi teknolojileri vardı ne
Üniversiteleri vardı ne yüksek okulları vardı. Yoktu yoktu yoktu
hiçbirşeyleri yoktu. Ama onlar kendilerini bu saydıklarımdan kurtarıp
içselliklerine dönerek Allah'ın kendilerine bahşettiği o muhteşem muazam
esma kuvvelerini hissederek ve ortaya koyarak yaşadılar. Kanâat Allah'a
dönmenin kapısıdır. Kanâati olmayan Allah'a sırtını dönmüştür. Dışsallık
hırsı getirir. Çünkü bütün yaşamın dışsallığa dönük bir şartlanmayla
oluşmuş. Dışsallığın değerlerinin peşinde koşmuş. Şak diyip kesilecek o
dışsallık bir anda. 100 tane yazı yaz 10 tane bilmem ne yap, sana ne
faydası var? Sen kendindeki kuvveleri açığa çıkartamadıktan sonra ne
faydası var. İşte bu şeytanın oyunu. İnsanları terbiye edeyim insanlara
bilgi vereyim insanlara öğreteyim vs. Ulan sen nerdesin neyi öğreteceksin?
Sen kendini hayvansallıktan kurtaramamışsın? Sen hala yeme içme seks
peşinde koşuyorsun. Sende bu arzular zirveye tavana vurmuş. Sen kendini bu
beden zannediyorsun. Sana yarın kitabını oku diyecekler. Kitabını okuduğun
zaman o güne kadar yaptıklarını bir gör bakayım. Kendi defterini bugünden
oku. Aklı olan, yarın okuyacağı defterini bugünden okuyup ilmini koyar
ortaya defterini koyar ortaya. O defterinde ilme göre acaba neler yerinde
neler yanlış onların muhasebesini bugünden yapar.
Soruyorum size anlamadığınız birşey varmı diye? Hiç kimseden çıt çıkmıyor.
Herkez olayı bütün derinliğiyle anlamış kavramış. E peki o zaman bu olayı
anlamış kavramış olarak koyun bu bilginizi ortaya açın defterinizi bi
okuyayım bakalım! Hesap görücü olarak nefsin yeter. Beni özleme! Kendi
hakikatındakini özle! Özleyeceğin varlık senin hakikatında Olan varlık. Ben
senin dışsallığındanım. Dışsallığında yer alıyorum. Sen aylinsin ben Ahmed
Hulûsiyim. Ben senin dışsallığındayım. İlmimle bilgi olarak senin özündeyim
zaten. Beni özünde bul dışta değil. Dışa yönelme, içindekine yönel. Ben
sendeyim diyor. Ben sendeyim dedikten sonra hala Ahmed hulûside ne
arıyorsun? Ahmed Hulûsinin hakikatı sende zaten. İşini değiştirip evini
değiştirip tarzını değiştirip te gelip benim köyüme taşınmak ne demek? Ne
anlamı var? Gene o dışsallık peşinde koşmak işte bu anlattığımdan hiçbirşey
anlamamak. Ahmed Hulûsi değil senin hedefin. Senin hedefin kendi özün.
Kendi özündeki. Kendi özüne ulaşmak içinde şundan evvela kendini soyutlaman
lazım. İşte iman buna. Eğer buna imanın yoksa o zaman bunu yaşamanın
yollarının her türünü araştırırsın. Bununla en büyük zevkleri keyifleri
tatminleri nasıl yaşarım bunun peşinde koşarsın. Bunun peşinde koşuyor
olduktan sonra da, böyle bir düşünce yapısına sahip olduktan sonrada Ahmed
Hulûsinin yanında olup olmaman hiçbir fayda getirmez. Onun için bırakın
Ahmed Hulûsiyi, Ahmed Hulûsiden hiçbir hayır gelmez. Dışsallığınızda o
sizin. AHMED HULÛSİYİ DEĞİL, ÖZÜNDEKİ MUHAMMEDİ BULMAYA ÇALIŞ! İçindeki
resul O. İÇİNİZDEN RESUL YOLLADIK DERKEN, SENİN İÇİNDEKİ MUHAMMEDİĞİ
HAKİKATTEN BAHSEDİYOR!
İçindeki Muhammediği hakikate yönel. Ahmed Hulûsiyle senin işin yok. Ahmed
Hulûsi Allah'ın sana geçici bir süre için bir takım bilgileri ulaştırdığı
bir sûret. Hele hele Ahmed Hulûsinin bedeni hayvan. Ahmed Hulûsinin
kullandığı bir hayvan. Yiyiyor içiyor ondan sonra gidiyor tuvalete
çıkartıyor. Öyle bir hayvan bu. Sonunda da toprak olup gidecek. Bunun
hiçbir değeri yok! Bitti. Kullanıp atılacak bir hayvan. Ölümsüz olan bilgi.
Ölümsüz olan bilginin mekanı yok. Ben sendeyim sendeyim sendeyim sendeyim!
Senin özündeyim. Beni dışarıda aramayın. Dışarıda aradığınız arayacağınız
şey hayvandır o değil. Ben hakikatın olan bir ilim olarak senin varlığında
sende mevcutum. Ve öylesine sende mevcutum ki, günde belki 70 defa içinden
sana sesleniyorum! Şunu yapma bunu yap bak burda yanlış yapıyorsun bunu
yapmaman daha doğru olur vs. İçinden sana sesleniyorum. Ama çoğu zaman bana
kulak vermiyorsun kendi bedenselliğinin istekleri doğrultusunda hareket
ediyorsun sonrada pişman oluyorsun. Şeksiz şüphesiz yemin ederim ki
içinizden hitap ediyorum hergün 70 defa 100 defa! Ama eğer inanmıyorsanız
ne gelir elden Vesselam...
Üstad Ahmed Hulûsi, 27.02.2009, İstanbul
Lütfen dikkat. Bu sohbet, bizatihi Üstâd Ahmed Hulusi´nin kendisinin yazmış olduğu bir sohbet değil. Üstâdın bir toplumda veya dostlar ortamında yapmış olduğu bu acıklama; sohbet, kendilerini gönülden dinleyen dostlar tarafından yazıya dökülmüşdür; başka insanlar da faydalansın diye. Yani sohbetin içeriği , manası Üstâda ait. Lakin yazi metni, sohbeti yazıya döken samimi dostlara ait.
Sonuç: yazılımda hata; harf eksikliği veya misal ayetlerin yazılış şekli isabet değil ise; veya yazının genel uslubu Üstâda bire bire uymuyor ise, sebebini böylece acıklamış olduk.