Sen´im BEN!... Sen, diye bakma bana! Sendeyim!"
Sen´im BEN!...Sen, diye bakma bana! Sendeyim!"                         

İNSAN BEDENİNİN VE BEYNİNİN İŞLEYİŞ SİSTEMİ,EVREN,NAMAZ VE DAHA BİRÇOK KONU ÜZERİNE ÜSTAD AHMED HULÛSİDEN YANSIYANLAR...

 

"Şimdi çok önemli başka bir noktaya değinelim dilerseniz. Aslında doğrumu yanlışmı bilmiyorum ama ben anlatıcam yinede. Tanrı yoksa Kur'an nerden geldi? Tanrı olsa kolay. O yukardan yolladı dersin. Ama tanrı yok!

 

Dolayısı ile herhangi bir mahal ve merkez'den gelen birşey yok. Peki Kur'an nerden geldi? Kim yolladı? Öncelikle şunu söyleyeyim, lütfen artık peygamber sözünü unutun. Çünkü dualizm inancına dayalı iranlılardan acemcelerden gelen bir tabirdir peygamber kelimesi. Ve ikilik esasına dayanır. Tanrı'nın yeryüzünde kendine seçtiği elçi postacı vs. Onun için Kur'an peygamber kelimesini asla kullanmaz, NEBİ veya RESUL der.

 

RESUL: Kendisine bilgi irsal olan, veya bilginin açığa çıktığı varlık anlamına gelir. Resulullah Allah ilminin dillendiği nokta anlamınadır. Peki bu nasıl oluyor? Anlatmaya çalışayım. Anlatabilirsem ne âlâ anlatamazsam bağışlayın en azından biri böyle birşeyde anlatmıştı dersiniz...

 

Biraz evvel dedim ki beynin oluşumunu anlatırken, beyin bir bilgi tabanıdır öncelikle, özellikle beyne bedenden gelen bütün organların bilgisi girmiştir, bunun içinde bedende benlik bilinci meydana gelir ve ben bir bedenim diye bir olay meydana gelir.

 

Bu arada bu benliğin ve bedenin korunması içinde beyinde AMİGDALA diye iki tane ufacık fasulye büyüklüğünde alan vardır. Sol ve sağ olarak ikiye ayrılır. Bu amigdalanın işlevi senin bedensel veya kişilik olarak korunmanı sağlar. Varlığını devam ettirmeni sağlar. İnsan bedeninde de hayvanlarda da bu olay farklı olarak vardır. Bunun özelliği, sana herhangi bir saldırı veya bir hareket geldiği zaman, fiili yada sözlü, seni rencide eden yada senin şartlanmana ters gelen bir etki geldiği anda bu amigdala derhal devreye girerek sendeki bilgileri kontrol ederek karşındakine derhal reaksiyon göstermek.

 

Yani senin karşındaki birinin fiili yada fikri taaruzuna saldırısına veya gelen düşüncesine karşı onu kendine karşı bir hareket olarak düşündüğün zaman amigdala devreye girer beyindeki bilgileri hemen en kolay şekilde nasıl ben bunu elde ederim diyerek bi olayı çözerim diyerek bir çözüm bulur ve hemen karşındakine cevabı yapıştırır. Hatta belki karşındakinin sözünün bitmesini beklemeden onun sözünü kesip derhal kendindekini açığa çıkartır. İşte bu ZEKA diye tanımladığımız olayın fiziksel bilimsel olayıdır. Bu olay için Resulullah "acele şeytandandır teenni rahmandandır" der.

 

Hemen aceleyle davranış ortaya koymak şeytandandır, teenni yani ağırdan düşünerek hareket etmek rahmandandır diyor.

 

Şimdi burdaki olay şu, beyinde ikinci çok önemli bir alan da beynin ön kısmında prefrontral korteks denilen alan. Bu alanın işlevi de her an beyindeki bu prosesi inceleyerek bu proses alanındaki tüm verilere göre senin en doğru en yerinde sana uzun vadede yarar sağlayacak ilmine göre fikri ortaya çıkartır ve onu beyinden autput olarak açığa çıkartır.

 

Beyinde ki bu işleve de biz AKIL adını takmışız. Akıl kelimesi orjinal olarak Arapça ukuldan geliyor, bir şeyi birşeye bağlayarak sonuç çıkarmak. Yani beyindeki bu proses ıstılahta akıl diye tanımlanmış. Şimdi eğer amigdaladan gelen ilk tepkiyi senden açığa çıkacak ilk reaksiyonu sınırlayabilirse prefrontral corteks, bu defa beyindeki tüm veri tabanını değerlendirir ve o anda belkide amigdalaya ters düşen bazen uygun düşen uzun vadeli ve geniş kapsamlı düşünceye dönük olarak bir çözüm meydana getirir.

 

Şimdi bu bütün insanlarda işleyen sistemdir. VE BU ESASINDA BİR HAYVAN OLAN İNSAN BEDENİNİN YAŞAM BİÇİMİDİR. Bütün hayvanlarda bu böyledir. Onun içinde Kur'an belli yerlerde EN AM kelimesiyle insan bedenini kast eder.

 

Çünkü bu beden yer içer çiftleşir ürer uyur böylece hayatı gider. Bedenin fonksiyonu budur. Beden bu işlevleri yaparkende gerekli enerjiyi temin eder, oksijeni temin eder, bunu beynin ihtiyacı olan şekilde beyine yollar. Yani bedenin amacı beyine hizmet etmektir bütünüyle. Şimdi bütün insanlar diye konuştuğumuz, esasında henüz insanlığın farkında olmayan varlıklar.

 

Beyinde çok önemli bir alan daha var.

 

Bunun bilimsel adı PİNEAL GLAND. Türkiye'de bilinen şekliyle EPİFİZ. Şimdi beyin olarak, beynin algılama ve değerlendirme ana yapısı ve sistemi varlıktaki düşük frekanslı bilgileri değerlendirmek üzerinedir. "Biz onu en muhteşem şekilde meydana getirdik ve sonra aşağıların en aşağısına indirdik"

 

Şimdi konuşmamın başında demiştim ki, evren dediğimiz şey esasında dalga okyanusudur, sıfırdan başlayıp sonsuza kadar uzanan sayısız dalga boylarından ibaret olan bir dalga okyanusu. TAMAMEN BU DALGA OKYANUSU DEDİĞİM EVREN TÜMÜYLE BİLGİ EVRENİDİR. Her dalga boyunun kendine has bir bilgisi vardır. Allah'ın Alim ismi diye açığa çıkan ve Allahın sonsuz ilmi diye anlatılan sonsuz bir DALGA SPEKTRUMUDUR EVREN.


Şimdi beyin genel normal yaşam biçimiyle organlarımızın algıladığı düşük frekansı dalga boylarını alır. Kulak 16 ile 16 bin herz arasını alır. Göz 4 bin 7 bin anktström arasını alır, diğer duyu organları buna mukabil beyne düşük dalga frekansı bilgiler iletir.

 

Fakat beyindeki epifiz bunların tam tersine varlıkta mevcut olan son derece yüksek frekanslı meleki dediğimiz âlâyı illiyn dediğimiz melei ala diye tanımlanan çok yüksek frekanslı bilgileri ihtiva eden varlıkların dalga boylarını dönüştürerek beyine adapte eder ve beyinde bilgi olarak açığa çıkartır.

 

İşte bu kanaldan yani eğer epifiz bir şekilde açılmış ve devreye girmiş ise belli çalışmalar sonucu, o zaman o kişide ilham veya vahiy denen bilgi açığa çıkışları meydana gelir. İşte ilmi ilahinin kişide dillenip açığa çıkması dediğimiz mekanizma epifizin bu çok yüksek frekanslı dalgaları çözüp convert edip beynindeki veri tabanına vermesi olayıdır.

 

Bu bilgiler beyinde akılla değerlendirmenin muhakemenin sonucu elde edilmiş bilgiler değildir. Bu bir anda beyinde şak der açığa çıkar. Bir anda içime doğdu dersin veya şöyle oldu dersin veya velilerdeki İlham denilen olay vs.

 

İşte yapılan bir takım oruçların riyazatların ve diğer çalışmaların sebebide aslında bu noktayla alakalıdır. Şimdi oruç tuttuğumuz zaman, bizim oruç bildiğimiz sabahtan aksama kadar tutarız falan, ama bu işe gercekten gönül vermiş kendini buna adamış adamlar bu orucu birbirine bağlayarak 2 gün 3 gün 4 gün 5 gün veya daha fazla hiçbirşeyi yemeden içmeden dururlar...

 

Bundan amaç, bedenden beyne gelen baskıyı olabildiğince kesmek.

 

Bilgi akışını kesmek, dolayısı ile bu epifiz kanalıyla gelen çok yüksek frekanslı bilgilerin beyinde açığa çıkmasını sağlamak. Bunun amacı budur. Zaten bundan dolayıda oruç ilk olarak islamiyetle başlamamıştır. Çok daha deşik şekilleriyle eski hintlilerden çinlilerden beri gelen bir Sistemdir. Yani keşfedilmiştir beyindeki bu olay, ama şunu da söyleyeyim ki onlar bu sistem ve mekanizmayı detayıyla bilmiyorlar ama yiyip içmenin sonucunda kişide belli açıklıkların meydana geleceğini müşahade ediyorlar.

 

Ve ona dayalı olarak olayı meydana getiriyorlar. Ama amaç esasında burda olay yukarıdaki bir tanrı için değil "oruç Allah içindir onun karşılığını ben veririm diyor. Onun karşılığı şudur budur demiyor.

 

Ben veririmin manası: Senin kendindeki hayvanı baskıları beyin üzerinden azaltıp senin kabını o gelen çok yüksek frekanslı bilgilere açmak...

 

Şimdi evrende o kadar çok bilmediğimiz alan varki, bizim şu an bildiğimiz alan bugün ki bilime göre %4 oranında. Evren hakkında ki bilginin %96'sı dark madde ve dark enerji kavramı altında kapalı alandır. Fakat bu alanın tamamı dahi sayısız varlık türleri bilgi türleridir. Esasında insan veya hayvan veya nebat veya melek veya cin ne dersen de, bunların tamamıda bilgi türleridir!

 

Bizim gözümüz madde olarak algılattığı için bu varlığı madde ve madde ötesi diye ikiye ayırıyoruz. Beynimiz böyle bir ayırıma giriyor.

 

Eğer bu göz olmasaydı beyin direk dalga alsaydı o zaman çok daha farklı bir alem çok daha farklı tanımlamalar yapacaktı.

 

Bu varlığın özünden gelen bilgi alanında varlık sınırsızdır, sınır bizim beynimizde organlardan kaynaklanıyor. O bilginin bilgi diye tanımladığımız yönü CEBRAİLİĞİ KUVVET VEYA CEBRAİL İSİMLİ MELEK DİYE TANIMLANMIŞTIR. Esasında melek kuvve demek. Melk kelimesinden gelir, kuvvedir. Ve melek kelimesiyle kast edilen şeyi de Kur'an NUR diye tarif eder.

 

Soruyorlar Resulullaha melek nasıl birşeydir diye?

 

Melek Nur'dur görülmez diyor. Enerjidir nurdur. Beyin o musavvir isminden kaynaklanan bir biçimde gelen bu bilgi dalgalarını convert edip sûrete sokuyor ya, aynı şekilde melekleri görenlerde, başkaları görmüyor mesela, belli resuller ve nebiler görüyor, işte görmesi denilen olay bu yüksek frekanslı varlıktaki Allah ilminin beyinde sûretlendirilerek sûret olarak görülmesidir.

 

Yoksa gerçekte melek dediğimiz tamamen sûretsiz bir yapıdır. Salt bilgidir. Onun içinde melek nurdur görülmez denmiştir. İşte bütün mesele yapılan ibadetlerle bunu gerçekleştirmek. Bundan 25 sene evvel bir yazımda yazmıştım. Eğer bir robot üretilse ve bu robota yapacağı namaz hareketleri öğretilse Kur'an yüklense o robot Kur'an okuyarak namaz kılsa bu robot cennetemi gidecek?

 

Aradan 25 sene geçti Allah benim bu dediğimin gerçekliğini gösterdi. Honda firması insana benzeyen bir robot meydana getirdi ve o robota besmeleyi fatihayı yüklediler o robot bunları okuyor Allahu ekber diyor rûkuya gidiyor kalkıyor secdeye gidiyor.

 

Şimdi, namaz değil sâlat yöneliş. Namazı yaşamak gerekir. Çünkü inna a tayna da diyor ya "fe sallile rabbike" Rabb'ine yönel.

 

Rabb'ine yönel'in manası şudur: Namaza duracaksınız ayakta durdunuz Allahu Ekber dediniz ama Allahu Ekber demeden evvel bi durun. Olayı olabildiğince basite indirgeyerek anlatmaya çalışacam:

 

Allahu Ekber demeden evvel şunu bir düşünün, şu varlık algıladığınız alem evren sayısız yıldızlar galaksiler ve evrenin sonsuzluğu, ve o sonsuzluğu yaratan adlandıramayacağınız isimlendiremeyeceğiniz tanımlayamıyacağınız mutlak Kudret.

 

Bunu düşünün ve düşündükten sonradır ki işte onu tanımlama babında ALLAHU EKBER deyin. işte o zaman Allahu Ekber diyerek yöneliş sâlat başlar.

 

Bunu yaşamadan hondanın robotu gibi Allahu ekber dediğin zaman hondanın robotundan farkınız kalmaz! Şimdi Allahu Ekber dedikten sonra Subhanekeyide düşünerek okuyun geldik EUZU BİLLAHİ MİNEŞ ŞEYTANIN RACÎM.

 

EUZU: Sığınırım. Neye sığınırım?

 

BİLLAHİ: Varlığımı oluşturan Allah esması kuvvelerine ve özelliklerine.

 

MİNEŞ ŞEYTAN: Bedenimin beynime yüklediği, KENDİMİ BEDEN SANMA halinden, varlığımı meydana getiren esma kuvvelerinin özelliklerine sığınarak, varlığımın Allah'ın varlığı olduğu gerçekliğine sığınırım!

 

Ve Bi ismillahi rahman ve rahim. İsmi Allah olanın varlığımı teşkil etmesi ve varlığımı meydana getirmesi dolayısıyladır ki, RAHMANİYETİ yani varlığımdaki bütün esma özellikleri, Rahman bütün esma özelliklerini ortaya çıkartan manasınadır. Rahmeti o'dur. Varlığı Rahmetinden yaratmıştır demek, varlığı kendi esma özelliklerinden yaratmıştır demektir, Rahman kelimesi Allah kelimesi yerinede geçer, çünkü Kur'an da ister Rahman deyin ister Allah deyin diye bir ayet var.

 

İşte Rahmaniyet Allah'ın bütün özelliklerinin ÇIKIŞ KAYNAĞIDIR. O çıkış kaynağı olan Rahmaniyet Rahimiyet ile açığa çıkar.

 

Rahim nedir? Rahim kadında üreten organdır. Üreticidir. Allah'ın Rahîmiyeti ise kendi esma özelliklerinden açığa çıkan bütün manaları üretmesi yaratmasıdır. Dolayısı ile Rahman olan bütün esma özelliklerinin sahibi olan varlık, kendi Rahîmiyetiyle bütün bu varlığı ve herşeyi de meydana getirmektedir. Bunu meydana getiren nerdedir?

 

Bunu meydana getiren ötede dışarıda değil Bismillahtaki B'nin işareti üzere varlığımda beynimi oluşturan hakikatımdır! Şimdi bunu düşüneceksiniz besmeleyi çekerken. Bunu düşünür bir biçimde bunu düşünerek besmeleyi okuduğunuz zaman namazda besmeleyi çekmiş olursunuz!

 

Ondan sonra ELHAMDULLAHİ RABBUL ALEMİNE geldiniz, orda EL HAMD yani bütün açığa çıkan bu esma özelliklerini hakkıyla değerlendirmek LİLLAHİ RABBUL ALEMİN Allah içindir. Bütün bunları değerlendirme Allah'a aittir, ki o Rabbul alemindir. Alemlerin Rabbıdır. Alem kelimesi Kur'an da insan anlamına kullanılır.

 

Her bir insan bir alemdir. Kur'an da yahudiler için biz sizi alemlere üstün kıldık derken, yahudilerin o gün için yeryüzünde bulunan diğer insan türlerinden üstün olduğunu anlatır. Ve o devre aittir. İşte burda alemler derken de efendim samanyolundan Andromeda galaksisinden güneş sisteminden bilmem hangi Yıldız'dan bahsetmez.

 

İnsan beynini anlatır çünkü insan beyni herbir beyin ayrı esma açığa çıkış kemâlâtı olduğu için her bir insanı beyni alem olarak anlatır. Dolayısı ile her bir alemde o alemi değerlendirme o alemin yaratıcısı olan varlığına aittir kendisine aittir. Ki o Rahmandır ve Rahimdir. İşte insandaki o esma potansiyeli, potansiyel olarak bütünüyle bütun esma özelliklerine sahiptir, ve o esma özelliklerinden rahim itibarıyla da heran o beynindeki bilgi işleme dediğimiz bilgi şekillendirme dediğimiz o bilgi şekillendirme sonucunda YARATMA dediğimiz özellik beynimizde mevcut olan Rahimiyet Rahim isminin manası dolayısı iledir.

 

Eğer bunu düşünürseniz ER RAHMAN İR RAHİM'DE DEMİŞ OLURSUNUZ. Ondan sonra MALİKİ YEVMİDDİN'E geldik. Rahim bütün bunları meydana getiriyor tüm bunları Rahim meydana getirmesi hasabiyle de var olan herşey Maliki yevmiddin onu meydana getiren onun sahibi ve orda hükmedenin hükmü altındadır.

 

Yevmiddin din günü diye çevrilen esasında yövm AN anlamına gelir, gün diye çevrilmiştir ama yöv mün karşılığı tam hakiki anlamı AN'dır.

 

Hz.Alinin "kan Allahu velem yekün mea şea" Allah var ve onunla beraber hiçbirşey yoktu sözüne karşı "El an kemâ kan" An o an'dır gibi anlattığı şeyde de yöv kelimesi An anlamına kullanılır. Dolayısı ile her an senin varlığında hakim olan Malik ve Melik olan Allahtır.

 

Dolayısıyla benim varlığımda her an tasarruf eden güç Allahtır diyorsun Maliki yövmiddin diyerek. Ondan sonra İYYA KENÂBUDU sana kulluk ederiz, nasıl kulluk ederiz? İşte senin esma özelliklerinin açığa çıkışını yerine getirmemiz bizim kulluğumuzdur. Hepimiz sana kulluk ederiz. Burda kafir mumin münafık yok. Hepimiz. Çünkü hepimizin varlığını meydana getiren o esma özellikleridir, dolayısıyla hepimiz o esma kuvvelerinin özelliğini yerine getirme sûretiyle tasavvuf ehlinin dediği gibi kafirin küfrü onun kulluğudur. Müşriğin müşrikliği onun kulluğudur. Dolayısıyla herşey kulluk için yaratılmıştır. Biz insi ve cinsi kulluk etmeleri için yarattık ayetide buna işaret eder. Dolayısıyla biz sana kulluk ederiz. Ve bu kulluk halimizin devamı içinde yardımına ihtiyacımız var çünkü senin bu esma açığa çıkışı hali devam edecek ki sürekli olarak bizim varlığımız devam etsin. Bu açığa çıkış meydana gelsin.

 

Ondan sonra işte ihdines sırat el mustakim en am te aleyhimi anlattım. Eğer bu Varlığındaki hakikati yaşama hali, Varlığındaki bu kuvvelere iman etme hali ve Varlığındaki o Allah varlığına iman etme hali sende açığa çıkmazsa o zaman senin halin dalalet ve gaflettir.

 

Gaflet belli bir kozanın içinde glaf içinde kapalı kalma, onun dışındaki varlığın hakikatından gafil olmadır. Gaflet o'dur. Dalalette tamamen kendini beden sanarak beden kabul ederek hakikatten sapmış bir halde yaşama hali. Şimdi bakın, Fatihayı okumak demek EN AZINDAN EN BASİTİYLE BUNLARI TEFEKKÜR ETMEK DEMEKTİR.

 

Resulullah diyor ki "Fatihasız namaz olmaz." Fatihasız namaz olmaz deyince biz hemencecik ezbere okuduğumuz fatihayı zannediyoruz.

 

Ama bunu demiyor ki. FATİHANIN MANASINI YAŞAMAZSAN NAMAZ OLMAZ O DİYOR. Çünkü tarif ediyor "namaz müminin miracıdır" diyor.

 

Mirac nedir?

 

Senin kendini beden kabul ettiğin bu et kemik kabul ettiğin varlığından soyunup çıkıp, uruç edip yükselip Varlığındaki Rabb'ini müşehade etmen.

 

Resulullah miraçta Rabb'ini gördümü görmedimi? Gördü yahu!

 

Ama sen Rab deyince dışarıda koltukta birini düşünüyorsun. Ve ordan merdivenle at sırtında yada kanatlı atla yukarlara biryerle gitti zannediyorsun. O kadar konudan uzak bir alanda yaşıyorsun ki elbette sen bunun tartışmasını yapıyorsun. Halbuki namaz müminin miracıdır diyor. SENDE YAŞANAN BİR İÇ HAL BU. URUÇ HALİ.

 

İşte bundan sonra ihlası okuyorsun. Manasını düşünerek. Ondan sonra varlığındaki o Rububiyet kuvvetinin önünde senin bu açığa çıkan halin dolayısı ile RÛKU'YA gidiyorsun ve rûkuda subhane rabbiyel aziym diyorsun yani sen Varlığındaki hakikatındaki yüce kuvveti benim Rabbim beni varlığa getiren bendeki bu açılımları meydana getiren ve bendeki bu idraki sonsuz bir biçimde genişletecek olan Rabbim çok azimdir çok yücedir ve ben ondan bunu bekliyorum diyerek bir tür fedd beck'le "BEYNİNDEN" pardon, Rabb'inden bunu açığa çıkarmasını talep ediyorsun. Bunu istiyorsun. Hani başta dedim ya 5 te kalkayım diye beyine komut verdin, burda öyle komut vermedin de burda subhane rabbiyel aziym diyorsun. Eğer bu subhane rabbiyel aziymi tekrar etmezsen subhane rabbiyel aziymi yaşayamazsın. Nimetine eremezsin.

 

Anlatabiliyormuyum birşeyler?

 

Dolayısı ile sâlat olmazsa bir insanın Allah'a ermesi mümkün değil.


Sen bir balerin olmak istiyorsun veya araba yarışcısı olmak istiyorsun veya herhangi bir meslek sahibi olmak istiyorsun o meslekteki başarıyı elde etmek için kaç sene ve günde kaç saat çalışarak elde ediyorsun? Çünkü beyin belli tekrarlarla bilgi girişleriyle bir takım şeyleri oturtur. Başka türlü bir sistemi yoktur bunun. İşte onun için günde 5 kere namaz önerilmiş. Hatta bunu dediği gibi günde 50 defa hissedip yaşamak lazım.

 

Fiilen getiremiyorsan bile bunu kafanda yaşamak lazım. Ama bunu yaşamadığın takdirde bunun sonucunun sende açığa çıkması mümkün değil. Muhal. Gerçekleştiremezsin bunu. Bunun tek yolu bu. Tek yolu bunu beyninde açığa çıkarmak.

 

Şimdi ben size sorsam, hanginiz boş vakitlerinizde fırsat buldukça veya bir sebeb oluştukça Rabb'ine küfrediyor? Böyle şey olurmu yaparmıyım ben??

 

Peki hapistesiniz hücredesiniz çıkmak için tek şansınız bir anahtar. Bu anahtarı kapıya koyup çevirmek yerine eğlenmek için dişlerini taşa tahtaya süre süre ay ne güzel ses çıkarıyor diye eğlenerek vakit geçirseniz dişlerini bozsanız ordan çıkma şansınız olurmu?

 

Size tek şans olarak verilmiş sizde açığa çıkmış olan BEYİN. Bu beynin en sağlıklı ve düzenli bir şekilde çalışması tek şansınız. Siz onun içine alkol veya sigara veya uyuşturucu veya mümasili çalışma sistem ve düzenini bozan aksatan maddeler katarak ne yapmış oluyorsunuz?

 

Bir bilgisayarı çalıştırmak istiyorsunuz onu açıp onun kitine temizleyeyim diye su döküyorsunuz. İşte içki veya sigara veya uyuşturucu veya beyine zarar veren herhangi bir madde. Ne olursa olsun. Bunları kullandığınız zaman siz beyninizin çalışma sistem ve mekanizmasını aksatıyor ve bozuyorsunuz. Bir an sinirlendiniz ve bağırarak ÖFF BE dediniz. O an beyninizde 100 binlerle nöron infilak ediyor! Devreden çıkıyor. O nörona bağlı olarak çalışan bilgi devreleri şak diyor düşüyor devreden ve siz ya ben şunu hatırlıyamıyorum bu ilmi de bir türlü anlıyamıyorum, tamam çok açık anlatıyorsun ama ben birtürlü anlıyamıyorum gibi sizden cümleler çıkmaya başlar.

 

Dolayısı ile dünyada sizin için en önemli ve değerli olan beyninize kesinlikle zarar veren şeylerden uzak durmak zorundasınız. Başka şansınız yok. Durmazsanız keyfiniz bilir. Azcık onun keyfini zevkini yaşarsınız ama bunun getirisi olan kayıp, ne olduğunu anladığınız anda da iş işten geçmiştir artık. Geri dönüşü yoktur. Beyine verilen hiçbir zararın telafisi düzeltilmesi asla ve asla mümkün değildir! Öyleyse dileyelim bu ilmi ve bilgiyi bize anlamayı ve dinlemeyi nasip eder Rabb'imiz, bunu değerlendirmeyi de nasip etsin."

 

ÜSTAD AHMED HULÛSİ

 

Lütfen dikkat. Bu sohbet, bizatihi Üstâd Ahmed Hulusi´nin kendisinin yazmış olduğu bir sohbet değil. Üstâdın bir toplumda veya dostlar ortamında yapmış olduğu bu acıklama; sohbet, kendilerini gönülden dinleyen dostlar tarafından yazıya dökülmüşdür; başka insanlar da faydalansın diye. Yani sohbetin içeriği , manası Üstâda ait. Lakin yazi metni, sohbeti yazıya döken samimi dostlara ait.

 

Sonuç:  yazılımda hata; harf eksikliği veya misal ayetlerin yazılış şekli isabet değil ise; veya yazının genel uslubu Üstâda bire bire uymuyor ise, sebebini böylece acıklamış olduk.

 

ANASAYFA

veya

SOHBETLERE DÖN

İletişim:   SufiCaN@web.de


Sayfa Tasarım: 

Cüneyd Yayla (SufiCaN)

Akın Apardı

 

AH özel sohbetleri yazıya ceviren:

Saffet Eygi

@Saffet_eygi

 

AH sözleri ingilizce toplayan:

Akın Apardı

 

AH Evrensel Sırlar Piyes:
Selim Kartal Bicer
Sevda Bicer

Mehmet Cetin

Serkan Yenal
Zeynep Bodur