BEDENİN DÜNYA. İÇ YAŞANTI DÜNYANDA AHİRETİN !..
Allah adıyla işaret edilen. Esas itibarıyla, hakikatı itibarıyla, Ehadüs
Samed. Allah ismiyle işaretleneni hakkıyla tanımlayacak yegane ifade budur.
Ehadüs Samed.
Varlığına hiçbirşeyin eklenmesi veya ayrılması, veya ondan birşey meydana
gelmesi söz konusu olmayan HİÇLİK! Orjin bu!
Burda size bir soru sorayım. Gökleri ve yerleri yaratmadan evvel neredeydi
sorusuna cevap Âmada idi deniyor değilmi Hasan Hoca? H-H Cvp: Evet.
Üstad: peki bu soruda sorulan kelime ne?
H-H Cvp: Râbb'iniz.
Üstad: Bu nokta gözden kaçan önemli bir nokta. Size hep diyorum ki,
kelimelere çok dikkat edin. Kullanılan kelime ne?
Râbb'iniz âmada idi.
Allahla Ahadiyet çok karıştırılıyor birbirine. Çünkü Allah bizim taklit
diye tanımladığımız vasıfla zâhir olduğu için, taklidin gereğide bütün
isimleri vasıfları tanımlamaları birbirine karıştırmaktır. Allah'ın âmaiyet
diye bir sıfatı yoktur. Bir esmasıda yoktur. Âmaiyet bir tanımlamadır.
Şimdi, Ehadüs Samed olan, kendi hiçliği diyeceğimiz, esasında ahadın anlamı
hiçlik değildir. Hiçlik açığa çıkan ilme nispetledir!
Allah adıyla işaret edilen hiçlikten münezzehtir! Allah ismiyle işaret
edilen ilminde esmayla sıfatı meydana getirmiştir. Esma ve sıfatın meydana
gelmesi noktadır. Nokta diye tanımlanandır. Nokta diye tanımlanmış olan
Hakikatı Muhammediğidir. Ruhu Azam'dır. Bu bizim evrenimizdir. Bu
evrenimizin orjini hakikatı çıkış noktası olan kuantum potansiyeldir!
Kuantum potansiyel, esma ve sıfat alemi diye tanımlanan yapıdır. Bu her an
yeni bir şanda olandır. Her an yeni bir şanda olarak tek kare resim olan
nokta, resimdeki her bir fırça darbesi, o an orda olmak istediğidir!
Herbir noktada neyi yaşamak istiyorsa, onu yaşamak istemesini, onu
seyretmesini subhanallahi ve bi hamdihiyle tanımlar!
Bi hamd ihi. Bihamdihi kelimesi çok önemli bir kelimedir! Varlığı varlık
sûretleriyle seyretmesini tanımlaması bihamdihidir. Melâikenin tesbihinde
bihamdihi olması, melâikenin varlığı ve özelligiyle varlığı seyredip
değerlendirmesi halini tanımlar. Yani varlığımda, varlık üzerinde
mutasarrıf ve muktedir olan iktidar sahibi olan sensin allahım demektir
bihamdihi!
Dolayısı ile bütün melekûtun tesbihinde bihamdihi vardır.
Bütün melekûtun derken evreni ve kainatı düşünün ve kainatta var olan bütün
yıldızları galaksileri varlıkları bu varlıklardaki ruhu bu varlıklardaki
kuvveleri meydana getiren melâike diye tanımlanan varlıkları düşünün.
Bunların tümü bihamdihi der.
Bihamdihi demek, ismim altında varolup varlığı seyreden ve değerlendiren
sensin allahım demektir!
İşte bu yüzdendir ki Resulullah a.s'ın hadislerine dikkat ederseniz,
tesbihatın en büyüğü Süphanallahi ve bihamdihidedir! Ama tabi bizim ihlas
okuyan papağan gibi değil!
Bi hamd ihi diyebilirsen! Melâike diyor. Bihamdihi dediğin yerde sen
kalkarsın! Bihamdihinin mânası seni yok eder!
Bihamdihi diyebildiğin anda, bihamdihi kelimesi hakkıyla senden açığa
çıktığı anda, sen kalmazsın hamd eden kendisi kalır! Hani gavsiye
açıklamasında A.Kadir Geylani diyor ya, hangi namaz en değerlidir? İçinde
senin olmadığın namaz! Süphanallahi ve bihamdihi de söylerken, varlığımda
var olan ve varlığı dilediği gibi seyredip değerlendirmeyi yapmak senin
işin ve halindir seyrini getirir! Biz hep kendimizdeki Allah'ı dışardan
bakan bir biçimde değerlendiriyoruz. Ama Hz.Ebu Bekr diyor ki; Ben hiçbir
varlığı görmedim ki önce Allah'ı görmüş olmayayım. Baktığım da önce Allah'ı
görürüm sonra o varlığı görürüm!
Sahabeden bazıları da diyor ki; Ben ne zaman bir varlık görsem o varlığın
arkasında Allah'ı görürüm. Ben bakarım güzelime güzelimi görürüm, bu
güzellik Allah'ın güzelliği derim. Ya da ben bakarım güzelime, güzelimi
severim.
Güzelim derim derken, güzelimi görürüm. Sûreti beni perdelemez.
Sûreti gözümdendir. Sîreti vechimdendir. Sîretini görürüm sîretimde.
Vechini görürüm vechimle!
İşte o zaman bunu gerçekleştirebilirsen, gördüğün vechiyle vechini
seyretmektir. İşte bu bihamdihidir. Alemlerde alem sûretleriyle tasarruf
ederizin altındaki gizli derinliğindeki olayda gene bihamdihidir!
Bihamdihi nin yaşanmasıdır!
Peki iyi ama ben şimdi bir taklit ehli olarak bunu nasıl yaşıyacam?
Şimdi evvela, sen bir taklit ehli olarak bunu asla ve asla yaşayamayacaksın!
Evvela doğru bakalım. Dedim ki, bu varlığı dilediği gibi yaratan, ilminde
yaratan, tasavvufun derin konularından biri, varlık vucut kokusu bile
almamıştır!
Varlığın vucut kokusu almaması ne demek? Varlık olarak nitelediğim varlığım
yoktur, çünkü varlık ancak Allah'ın ilminde onun ilminden ibaret olan ilimdir!
Şimdi, dilediği gibi açığa çıkarken, bu açığa çıkış, esasında varlıkta bir
spektrum şeklinde açığa çıkıyor. Burayı çok iyi fark etmek lazım!
Nasıl dalga boyları yüz milyarda birden başlayıp artarak milyarlara yüz
milyarlara kadar uzanıyorsa, böyle bir skala takip ediyorsa. Allah'ın da
alemlerdeki açığa çıkışı böyle bir spektrumladır! Bu spektrumla oluşumun
yansıması olarak zaten varlıkta sıfırdan sonsuza giden spektrumlar vardır!
İster buna matematik deyin ister ışık deyin ister başka şeyler deyin. Şimdi
bu spektrumun içindeki her bir birim ve aşama, o basamağı oluşturmak için
var olandır! Onun kemâli ve mükemmeliyeti, o bulunduğu noktanın varlığından
kaynaklanır bir biçimde bunun gereğini ortaya koymak! Bu onun kulluğudur,
kulluk için var edilmiştir denmiştir. Dolayısı ile, kulluğunu yerine
getirmek demek o spektrum içinde var olması demek!
Ve var olmasının gereğini meydana getirmesi demektir. Var olmasının
gereğini meydana getirmek te, alem sûretinde tasarrufu tedbiratı demektir!
Şimdi eğer bu olayı anlarsak, şunu fark ederiz; Her bir yapı, var olduğu
şekliyle kulluğunu ifa etmektedir!
Yani onun gerçekte hiçbir eksiği kusuru noksanı yanlışı yoktur. O onu
yapmak için vardır!
Dolayısı ile de bu ilmi ishar ederek spektrumda yer aldığı noktada,
bakış kemâlide budur!
Bu noktada yer almayıp ta, eksik noksan kusur taklit vs gibi,
tanımlamalarla tanımlanacak bir hâle bürünüp o şekilde bir işlev gördüğünde
de, onun kulluğu O dur, Veliyullah denen bir zatın bir sözü var; Allahım
beni cehennem için yarattıysan senin takdirindir. Elbetteki ben buna rıza
gösteririm. Çünkü senin takdirin benim arzumun ve isteğimin üstündedir.
Beni cennet için yarattıysan, buda senin takdirin, buna da rıza göstermek
benim kulluğum. Yakiynim için beni var ettiysen, buda senin tasarruf ve
takdirindir. Bunada şükür benim kulluğumdur!
Şimdi evvela bunu kendimizde oturtmamız lazım. Bunu oturttuktan
sonra düşünülecek ve sorgulanacak olan noktaysa şu. Peki, herşeyi olduğu
gibi kabullenip halim neyse böylece kabulleneyim mi?
Senin bunu düşünmen, Kuran'daki tanımlamasıyla Şirk'tir. Esasen bu sende
belli bir idrakı ve anlayışı meydana getirdiyse, o anlayışın sonucu olan
isteği arzuyu veya fiilide meydana getirecektir. O istek veya arzunun adı
da dua'dır.
Eğer sen de dua dilerse dua edersin. Senin mevcut halinle devam etmek
istiyorsa sende dua isteği açığa çıkmaz. Kendine daha yakiyn bir hâl ile
açığa çıkmayı diliyorsa, daha kendini tanıyan ve kendi özelliklerini
tanıyan, daha beşeriyetten arınmışlık diye tanımlıyacağımız bir bakış
açısıyla varlığı seyretmeyi diliyorsa, bu defa buna dua etme isteği sende
meydana gelir. Bu isteğin sende meydana gelmesi demek, zaten bu isteğin
sonucunun da sende oluşacağı demektir!
Eğer sen gece secdeye kapanıp dua etmek istek ve arzusu duyuyorsan, bu
sende bunun yakiyninin oluşacağının müjdesidir! Eğer sen, bedeninin istek
ve arzularına sınırlamayı, midenin boğazının esaretinden kurtulmayı arzu
ediyorsan, bu sende kendine yakiyn açığa çıkarmayı dilemesinin işareti ve
bildirisidir! Yukardan bir kanatlı meleğin gelerek sana haber getirmesini
bekleme. O haber sende istek şeklinde çıkıyor zaten!
Eğer sen Allah'a yakiyn olma isteğiyle yaşıyorsan, bu Allah'ın seni kendine
yaklaştırmayı dilemesidir. Sen kendini beden olarak kabullenip, bedensellik
boyutunda kendini etrafa beğendirmek etrafa kendini kabul ettirmek halktan
bir paye beklemek etraftan çıkar beklemek etrafa dönük bir duygu ve
düşünceler içindeysen, bu zaten senin o hali yaşamak için yaratıldığına, ve
bu o halin sonucununda çeşitli yanlışlar şeklinde açığa çıkacağının
habercisidir haberidir.
Melekler seni cennetle müjdeler, melekler seni cehennemle müjdeler. Bunu
kanatlı melekler gelip sana haber verecek diye düşünme. Sendeki istek
sendeki arzu sendeki yöneliş işte o melek haberidir!
Ve senin akıbetini sana bildiren haberdir. Siz isteyemezsiniz Allah
istemedikçe. Sizdeki istek Allah'ın isteğidir işareti bütün bu
anlattıklarımı kapsar! Dolayısı iledir ki, kim neyi istiyorsa, Kim
kendisindeki hangi isteği nasıl eyleme fiile dönüştürüyorsa, o fiil onun
geleceğinin haberidir!
Ehlullah isteği ikiye ayırmıştır. Birisi gerçekten özünden gelen istek.
Biriside çevreden sana taklit yollu yansıyan gerçek. Onlar cenneti istiyor
bende isteyeyim. Onlar Allah'ı istiyor bende isteyeyim. Onlar kabeye
gitmeyi istiyor bende isteyeyim. Onlar namazı istiyor bende isteyeyim.
Onlar şunu istiyor bende isteyeyim değil!
Bizim ayna neronlar diye bahsettiğimiz, senin gerçekten olan isteğin, fiile
dönüşen istektir!
Fiiliyatta uyguladığın ne? Bedeninin
istek ve arzularını kesip boğazına midene bedenselliğine hakim
olabiliyormusun? Olabiliyorsan bu senin gerçekten Allah'ı istediğini
gösterir. Allah'ın seni kendine yaklaştırmak istediğini gösterir. Günlük
yaşantın içindeki düşüncelerin fiillerin Allah içinmi fiysebilillah olarak?
Yoksa çevrendekilerin hatırı gönlü içinmi?
Çevrendekilerin hatırı gönlü için, çevrendekilerin seni pofpoflaması seni
beğenmesi sana paye vermesi içinse, sen o hali yaşamak için varsın, ve
bununda sonuçlarını yaşarsın.
Sürekli vurguladığım birşey var. İçinde yaşadığın halden memnunmusun?
Memnunum mutluyum diyorsan yaptıklarına devam et. Ama hayır memnun değilim
diyorsan, o zaman şu ana kadar yaptıkların yanlış veya yetersiz. Şu ana
kadar bu yaptıklarını değiştirmediğin takdirde, daha doğru daha düzgün daha
samimi daha hakikatına dönük bir takım şeyler yapmadığın takdirde, yarın da
ben mutsuzum diyeceğini garanti ederim! Çünkü yaptıklarının sonucudur
bugünün. Bütün hayatın boyunca ne hayır ne iyilik ne güzellik ne yaptıysan,
işte bütün bunların karşılığını aldın ve şu an da bu haldesin. Ya ben bir
takım iyilikler yaptım ama onların tam olarak karşılığını almadım onları
ahirette alıcam!?!?
Kardeşim sen zaten ne yaptıysan onların karşılığını ahirette aldın zaten!
Ahiretin senin bilinç dünyan. Hissettiğin yaşadığın dünyan senin ahiretin.
Bedenin dünya. iç yaşantı dünyan da ahiretin! Dolayısı ile sen ahiretinde
aldın zaten bugüne kadar bütün yaptıklarının karşılığını! Eğer şu anda sen,
daha hala yaptığının karşılığını almadığını sanıyorsan, bu seni aldatan
zannındır. Sen doğdun andan şu âna kadar bütün iyi veya kötü yaptıklarının
karşılığını aldın ve ahiretinde yaşıyorsun. Acaba??
E oku ayeti o zaman. İnnAllâhe seriy'ul hisab(14-51) Hesabı anında
görendir! Dolayısı ile Allah sende neyi nasıl istiyorsa öylece açığa
çıkartıyor, ona göre sende isteği açığa çıkartıyor, isteğe göre fiili açığa
çıkartıyor, fiile göre de ellerinle yaptığının sonucunu sana hasıl ediyor.
Herkez elleriyle yaptıklarının sonucunu yaşar!
Ben Kur'an a ben Resulullah'a iman ediyorum doğru söylüyorlar diyen
kişinin, senin yüzünden başıma bu geldi demesi mümkün değildir! Kuran'ın
hükmüne göre herkez elleriyle yaptıklarının sonucunu yaşıyor. Kendi
yaptıklarının, kendi düşündüklerinin sonucunu yaşıyor.
Yani senin bugün yaşadıkların, senin kendi fiillerin ve düşüncelerinin
sonucudur.
Her birim, kaynaktan bulunduğu noktaya birebir kendi kendinedir. Senden ne
çıkarsa onun karşılığını alıyorsun, zerre kadar hayır çıkarsa onun
karşılığını alırsın, zerre kadar şer çıkarsa onun karşılığını alırsın.
Hayır; Sende Allah'ı hissetirip yaşattıran fiilin adıdır. Şer; Seni
senliğinle yaşatan fiil ve düşüncenin adıdır!
Ben Allah'ı istiyorum diyip, bedeninin zevklerinden, çevresinin kulluğundan
kendisini kurtaramamış insanın bu sözü, riyâkarlığının açığa çıkışının bir
tecellisinden başka birşey değildir. Sıddıkiyetinde açığa çıkışı vardır,
teslimiyetin açığa çıkışı vardır, riyânın iki yüzlülüğün kendi kendine
aldatmalarında açığa çıkışları vardır! Herbir açığa çıkış eliyle yaptığıdır.
Eliyle yaptığının sonucunuda bir sonraki aşamada yaşar!
Eğer Allah sende bihamdihi yi yaşatacaksa, Fiysebilillah yaşamayı esas
alırsın. Allah için malından mülkünden canından sevdiklerinden herşeyinden
yüzçevirip Allah'a dönersin! Ya da bunu zaten sonunda mecburi olarak
yapacaksın. Allah malları ve canları karşılığında onları satın aldı. Onlara
cenneti verdi. Cenneti verdi den mûrat; Bihamdihi yi yaşatmasıdır. Allah
dilediğini kendine seçer. Onların muhtariyeti yoktur, Allah muhtardır. Eğer
gerçekten sende bana allahım yeter istek ve arzusu çıkıyorsa, içinde
bulunduğun hâl sana sıkıntı vermez. İbrahim ateşin içine girdi ateş onu
yakmadı. Bulunduğun ortam seni yakıyorsa, bulunduğun ortamın seni
yakmasının sebebi senin şartlanmalarına veya kabullerine ters düşen
davranışların orada var olmasıdır. İbrahimi ateş yakmadı çünkü İbrahim
ateşi değil Allah'ı gördü. İbrahim Allah'ı gördü demek, başkaları için ateş
olan, başkalarının şartlanma ve değer yargılarına ters düşen o
davranışların olduğu ortamda onların her birinin Allah kulluğu içinde
olduğunu, yapmaları gerekeni yaptığını, onların davranışlarının yersiz
olmadığını, kısacası Allah'ın o şekilde orada zahir olduğunu müşehade edip,
olayı olduğu gibi kabullenmektir!
İşte o zaman o ateş seni yakmaz!
Bulunduğun hangi ortam sana sıkıntı ve azap veriyorsa, bu senin gafletinin
veya bir diğer anlatımla Allah'ın orda gaflet tecellisi ile senin ismin
altında açığa çıktığını belirler.
Şikayet ve yakınma, gafletin sende itirafı ve dile gelişidir! Allah'a bütün
samimiyetimizle, bütün içtenliğimizle nasip olurda inşallah yönelir ve dua
ederiz! Allahım, gafletin tecelliğindir. Allahım, gaflet tecelliğinden
yakiyne erdirmeni dilerim! Dileyen sensin. Dileyen sen olduğun için ben
bunu diliyorum. Allahım kusurlarımı bağışla. Yalancılığım var, iki
yüzlülüğüm var,
insanlara başka gözüküyorum halbuki içimdeki başka. Onların yanında paye
bekliyorum. Onlardan sevgi bekliyorum. Onlardan ilgi bekliyorum. Onlardan
hediyeler bekliyorum güzel şeyler bekliyorum. Allahım benim bütün bu
hallerimi sen biliyorsun. Onlar bilmiyor ama sen biliyorsun ve ben
biliyorum bunu bildiğini. Çünkü bunları açığa çıkaran sensin bunlardan da
sana sığınırım. Allahım, eûzu bike minke,
eğer sen bende bu tecelliğini değiştiripte bende yakiynin gereği olan
anlayış idrak ve müşehadeyi meydana getirmezsen kör olarak âma olarak bir
cehennem odunu olarak bu dünyadan geçip giderim.
Allahım,BismillahirRahmânirRahiym
hakkı için senden bunu niyaz ederim!..
Üstad Ahmed Hulûsi