ŞİRK KÜFÜR NİFAK OLMASA ALEMLER OLMAZDI.
İnsan kelimesiyle kast edilen varlık melektir!
Çünkü yeryüzünde insan, yani halife , varolmadan evvel yaşayanlar insansı türüydü.
Bu insansılar da, insanlığın açığa çıkmadığı en gelişmiş hayvanlardı. Ne zaman ki bu en gelişmiş hayvanın beyni, insan diye işaret edilen Allah isimlerinin mânasının açığa çıkışı olan melekiyeti
zâhire çıkartacak özelliğe ulaştı, işte o zaman insan adını aldı!
İnsansı, en gelişmiş hayvan!
Hayvanı natık. Konuşan hayvan. İnsan ise, melek. Yani Allah'ın isimlerinin mânâlarının farkındalığı içinde olan!
Melek kelimesiyle anlatılan varlık, esma farkındalığıyla hayatını sürdüren demek. Onun için bu melekler 'biz seni hamdınla tespih etmiyormuyuz' diye vurgulanıyor Kuran'da. Yani biz, sendeki mânaların
açığa çıkışının sana ait olduğunu bilir bir biçimde bir eylem bir uygulama içinde değilmiyiz? Diyor.
İşte insan, Allah isimlerinin mânasıyla var olan bir mâna varlık.
Yani melek olduğunu hissedip hayvani özelliklerden öte, hayvani özelliklerden arınmış, hayvani özelliklerle kayıtlı olmayan bir biçimde yaşamaya başladığı zaman kendinde Veli isminin mânası açığa
çıkar!
İnsan azdır yeryüzünde. Çünkü yaşam hayvaniyet üzerine kurulmuştur. Hayvan dendiği zaman, şuursuz hayvan yoktur. Fakat şuur açığa çıkmaz. Bütün hayvanlar bilinçli yaşar.
Şuur açığa çıkarsa insan olur! Bütün hayvanlarda bilinç vardır.
Her hayvanda ben kavramı vardır. Benine dönük yaşar her hayvan.
Ben hayvani bir özelliktir. İnsani bir özellik değildir. İnsani özellik şuurun ifadesidir ki, şuur esma farkındalığının açığa çıkışıdır. Esma farkındalığı dediğin zaman, bunun içine alîm isminin
mânası girer, bâsir isminin mânası girer, hâkim isminin manası girer, semi isminin mânası girer. Bu isimlerin mânasının şuurda açığa çıkması demek, bu isimlerin mânasıyla kendi kendini seyreden
hakikatı ortaya çıkar. Bu açığa çıkışada tanımlama sadedinde el Veli isminin mânası açığa çıkıyor denir. El Veli ismi tek başına bir isim değildir. Yani bu saydığım isimlerin mânası açığa çıktığı
zaman bu isimlerin mânasının komplex olarak bir açığa çıkışı tanımlama bâbında el veli ismi kullanılır!
Dünya ya gelmekten mûrat nedir? Dünya nedir? Dünya kelime mânası itibarıyla en sefil anlamındadır. Arapça olan dünya kelimesinin karşılığı en sefil en aşşağı anlamınadır. En sefil en aşşağı denmiştir
Kur'an da, ve biz onu en aşşağı indirdik aşşağıların aşşağına indirdik derken Kur'an da,
'Lekad halaknel'İnsane fiy ahseni takviym; Sümme radednahu esfele safiliyn;
Gerçekten biz "İnsan"ı en güzel bir sûrette yarattık. Sonra da onu esfeli sâfîliyn'e (dünyaya/dünyasına) reddettik! (Tin sûresi 4-5)"
İşte buradaki esfele safiliyn dünyaya işaret eder!
Yani dünya esfele safiliyndir. Niye?
Madde boyutudur ve maddenin kayıtlılıkları ve kısıtlılıkları söz konusudur. Hava maddenin kayıtlılığına ve kısıtlılığına tâbi değildir. Hava istediği gibi hareket eder.
Ama madde istediği gibi hareket edemez. Kayıtlı ve kısıtlıdır.
İşte en aşşağıya esfele safiliyne indirdik sözüyle anlatılan şey, Maddenin kayıtlılığı içinde bu mânâyı açığa çıkarttık demektir!
İnsan, en aşşağıya inerek maddenin kayıtlılığı içinde kendini bulmak suretiyle kendini dünyadan bir parça olarak hissetmiş ve kabul etmiştir!
İşte kendini beden kabul etmekten mûrat, kendini dünyadan bir parça olarak kabul etmesidir! Kendini dünyadan bir parça kabullendiği içinde dünya ya yönelip dünyanın güzelliklerine İlgi gösterir.
Dünyanın güzelliklerini elde etmeye çalışır. Halbuki zikir gelmiştir. Zikir Kur'an dır. Yani hatırlatma hatırlatıcı. Biz sana hatırlatıyı verdik diyor. Neyi hatırlatacak sana? Bu dünyadan bir parça
olmadığını, senin ahseni takvim olduğunu, ahseni takvim oluşunun da, sana bütün isimlerin talim edilmesinden dolayı bu vasfın verildiğini anlatmak için var. Sana derken buradaki sana kelimesi dünya
olan bedenini kast etmez. Bir esma bileşimi olan şuurunu kast eder. O şuur itibarıyla halife olarak yeryüzünde varsın. Onun içinde Kur'an da dişi ve erkekten çeşitli yerlerde bahsetmesine karşın,
halife kelimesinin geçti yerde dişi ve erkek kavramı yoktur. Çünkü, şuur dediğimiz yapı bir meleki kuvvedir. Meleklerin dişiliği ve erkekliği olmaz. O nurdur diye tanımlanmıştır.
Melek dişi ve erkek kavramından öte bir varlık olduğu için, senin ben kelimesiyle işaret ettiğin esas hakikatin bu meleki yapı olduğu içindirki sen gerçekte erkek veya dişi bir varlık değilsin.
Kendini beden kabullendiğin noktada dişilik ve erkeklik başlar, çünkü dişilik ve erkeklik bedene ait bir özelliktir. Sen bedenin istek arzu ve zevkleri peşinde koştuğun sürece, bedenin hayvani
vasıflarının peşinde ömrünü harcıyor ve tüketiyorsun demektir. İnsan yalnızca Allah'ı yaşamak için var olmuştur. Bütün hayvanlar dahi, cinler dahi allah esmasının çeşitli özelliklerinin açığa
çıkmasıyla var olmuşlardır. Onlarda esma terkibidir. Ama sadece insana isimlerin tamamı talim edilmiştir. Isimlerin tamamının talim edilmesi insanla hayvan arasındaki farkı meydana
getiriyor.
İblis için böyle bir vasıf böyle bir tanımlama yok. İbliste esma terkiplerinden bir esma terkibidir. Ama cin sınıfındandır. Vede esmanın tamamı ona talim edilmemiştir!
Onun içindir ki kendisindeki iblis ismi verilmesine sebep olan telbis olayının yani iki olayda iki doğruyu birbirine karıştırıp yanlışa karar verme hali(iltibas) kendisinde açığa çıkmıştır.
Şimdi eğer sen hayvaniyetinin gereğini düşünerek, hayvaniyetinin gereğine dönük birşekilde yaşıyorsan, bu amaçla yaratılmışsındır, insaniyetinin gereğide senden açığa çıkmaz. İşte insaniyetini
yaşayamıyanın hali küfürdür şirktir nifaktır.
Küfürdür, kendindeki insani hakikatı inkar ediyordur.
Şirktir, kendini o hakikatından ayrı bir varlık olarak düşünüp bir o birde ben noktasını yaşıyor. Nifak içinde münafıklık içindedir, ben ona inanıyorum diyor, ama aksini yaşıyor. Şimdi bizim
yaptığımız yanlışlardan bir tanesi, kelimeleri konuşarak kelimelerin ifade etmek istediği kavramlardan uzak düşmemiz. Konuşmada esas amaç olay, kavramlardır. Kelimeler kavramlara işaret eder. İsimler
kavramlara işaret eder. Biz kavramları düşünüp sorgulamadan kelimelerle geçiştirirsek olayı, o zaman hiçbirşey anlayamayız! Konuları anlamamamızın sebebi, kavramların üstünde durmayıp, kelimeleri
tekrar ederek yaşamamızdır. Namaz kılıyormusun? kılıyorum Elhamdüllah!? 5 vakit kılıyormusun? 5 vakit kılıyorum! Nedir burdaki konuşma?
Namaz kılmak. Nedir namaz kılmak diye sor, işte durdum uydum imama, efendim Allahu ekber derim ondan sonra süphanekeyi okurum fatihayı okurum sonra tesbihatı yaparım yatarım kalkarım namazımı
kılarım!?
Namaz bu değil ki. Veyahutta senin Türkçe'de söylediğin gibi namaz bu. Ama Kur'an bunu istemiyor senden!
Kur'an sâlat'tan söz ediyor. Sâlat yöneliştir. Yöneliş neye yöneliş? Hakikatına yöneliş. Hakikatın olan esma mertebesine yöneliş. Bedensellik kavramından çıkıp, dünyandan çıkıp, dünyadan çıkıp esma
mertebesinde kendini bulup hissetmektir yaşamaktır!
Sâlat budur. Bunu yaşamak için besmeleyi hatırlarsın bunu yaşamak için süphanekeyi okursun. Bunu yaşamak için fatihayı okursun. Bunu yaşamak için diğerlerini okursun...
Bunları eğer düşünüp tefekkür edersen o fiiller içinde, işte o sâlat olur. Sende eğer bu yoksa? Bu Tanrı'na namaz kılman demektir. Bir tür jimnastik hareketidir.
Senden istenen bu değildir. Senden istenen sâlattır!
Ahirette sâlat yok. Ahirette oruç yok. Dünya da var. Niye? Çünkü dünyada kendini dünya boyutunda bulmuşsun, ve burda kendi hakikatına yönelmen söz konusu. Kendi hakikatında esma mertebesini bulup
hissetmen söz konusu. Bunu dünyadayken yapacaksın. Öbür boyuta geçtikten sonra, ahirete geçtikten sonra, zaten orda hayvani boyut kalmadı. Hayvaniyet kalmadı. Orda keşfi şak oldu, kendi hakikatını
burda namazla değil, sâlatla ile yaşayıp hissettiğin esma mertebesini orda keşfi şak ile müşehade ettin. Bunu hissettin yaşadın, yaşadığın içinde ahirette artık bir daha sâlat diye birşey yaşayacağın
yok. Böyle bir olaya böyle bir işleve böyle bir uygulamaya yer yok.
Oruç nedir? Oruç efendim işte sabah gün doğmadan evvel imsak vakti ağzını kapatırsın yiyip içmezsin akşama kadar aç durursun, eşşeğide bağlasan aç durur zaten, ondan sonra sana gıybet etme der sen
ise günde 2 tane bonfile 3 tane köfte 5 tane pirzola yersin gıybet ederek. Hatta onları çiğ çiğ yersin. Ondan sonrada ben oruç tuttum diye kendini aldatırsın!
Halbuki oruç, varlıkta Allah'ın açığa çıkışından başkasını görmekten imsak etmektir!
Varlığın hakikatı nasıl esma mertebesiyse, varlıkta o esma mertebesinin ne şekilde açığa çıktığını, senin algılamana göre hangi mâhallerde hangi özelliklerle açığa çıktığını müşehade etmek görmek ve
orada bu açığa çıkışın dışında varlık görmemektir!
Halbuki ahirete gittiğin zaman, zaten o keşfi şak sonucunda bütün varlıklarda açığa çıkmakta olanın Allah'ın esma kuvveleri olduğunu Müşehade edeceksin. O esma kuvvelerinin cereyanını seyredeceksin.
Yani, meleki kuvveler olarak görünmeyen kuvveler olarak zebani kuvveler olarak vs. Bütün bunların tamamında allah esmasının kuvvelerinin açığa çıkmakta olduğunu göreceksin. Orada herşeyin Allah'tan
Allah'a olduğunu müşehade edeceksin. Dolayısı ile orda artık oruç diye birşey yok. Kısacası ibadet adı verilen çalışmalar, sadece ve sadece buradaki dünya yaşamına aittir. Burdaki dünya yaşamı içinde
tek bir amaca dönüktür. Esma kuvveleri ile varlığı ve kendi hakikatını hissedip algılamak. Bu öylesine bir kemâl noktasına erer ki, o kemâl noktasında bihamdihi hakikatı ortaya çıkar!
Bihamdihi hakikatı açığa çıktığında, kendi hamdını kendisi yapar. Sende şirkin zerresi kalmış sa, kara taş üzerinde kara karıncanın varlığı gibi zerresi kalmış sa, o zaman sen o kalan zerre kadar
senliğinle varlıkta kendi kendini seyredip değerlendirenin kendisi olduğu yaşamı içinde olursun! Eğer sen, senliğinden mutlak olarak arınmışsan, orada artık sen dahi hiçbirşey farkedemezsin sen
kalmaz, seyreden kendisi olur!
Seyreden kendisi demek; Kendi alemlerinde kendinden gayrının olmaması demektir! Şirkin kalktığı noktadır işte burası!
Şirki yaratmıştır ki Allah, alemlerin varlığı açığa çıksın! Şirk olmasa alemler olmazdı! Küfür olmasa alemler olmazdı! Nifak olmasa alemler olmazdı!
Kendi esma manalarının sonsuz güzellik ve kemâlatının açığa çıkması için bunlar lazım! Ama bütün bunların açığa çıkmasına karşın süphanallahtır!
Vallahü Ganiyyül Anil Âlemin dir! “ALLAH” âlemlerden Ganîdir!.
Bütün açığa çıkarttığı mânâlardan beridir ötedir. Yani o mânalarla kayda girmekten münezzehtir!
Tüm bunlardan sonra bu işin hakikatını duymuş kişiler olarak bu hakikatı yaşamak için gerekeni yapalım. Eğer bunu yapamıyorsan ömrün dedikodu ile geçer. Ben yazı yazmaktan uzun süredir vaz geçtim.
Çünkü insanlara dedikodu konusu vermekten başka bir işe yaramıyor.
Oturuyorlar benim yazdıklarımı tekrar ediyorlar birbirlerine anlatıyorlar. Bilgi pazarlamasıyla kendilerini tatmin ediyorlar. Üstad şöyle dedi Üstad böyle dedi, bak en büyük Üstad bizim Üstad
maşallah tebareke Allah.??
Ee senin yaşamında neler oluyor sen onu de kardeşim? Orda öyle bir ilim çıkarmış, yaşıyor veya yaşamıyor bunları geçelim!
Asıl önemli olan senin yaşamında sana ne getirdi sana ne hissettiriyor? Sen bu bilgileri oturup başkalarına tekrar edip ömrünü tüketirken, bunun ötesinde sabah kalkıyorsun akşama kadarki amacın ne?
Neyle gününü geçiriyorsun?kafan neyle meşkul ne yapıyorsun? Bu ilim sende neyi açtı? Hangi gözle varlığı seyrediyorsun hangi gözle varlığa hitap ediyorsun?
Hangi gözle varlığa ne kazandırıyorsun? Hangi şekilde kendi hakikatını ne kadar yaşıyorsun? Eline kıymık battığı zaman ne haldesin? Biz seni malınla canınla yakınlığınla açlıkla vs deniyecez, sana ne
olduğunu gösterecek. İmtihandan amaç ne?
Sana senin ne durumda olduğunu farkettirmek. Başına o gelenle birlikte sende hangi duygular hangi düşünceler hangi bakış açıları açığa çıkıyor? Bunu sana farkettirmek için sınav dediğin sınav
objeleri karşına geliyor!
Bu olay karşına geldiği zaman sendeki tepki ne?
Sendeki tepki duygusallıkla açığa çıkıyorsa, senin imanın ortalarda yok demektir.
Mehdiyi bekler gibi iman bekliyorsun. Mehdi gelsede kurtulsak. Gelse sana ne kardeşim. Gelse sana ne getirecek? Hakiki Mehdi Kur'an gelmiş. Mehdiden 10 cümle duyacaksın Kuran'da 6600 cümle var!
Sana o fayda etmedikten sonra sana gelen falanca filanca ne fayda edecek??
Sana Resulullah gelmiş gereken herşeyi bildirmiş. Sana Resulullah fayda etmiyorsa Mehdi ne fayda eder? Hiçbir fayda etmez!
Resulullah'ın fayda etmediği Kuran'ın fayda etmediği insana Mehdi birşey veremez!
1400 senedir insanlar Mehdi bekliyor mehdiyi göremeden 1400 senede milyarlar gitti.
İşte Mehdi Kur'an! Mehdi hakiki Resulullah. Gelmiş ve bildirmiş.
Kur'an sana şirk ide anlatmış Kur'an sana küfrüde anlatmış Kur'an sana ahiretide anlatmış Kur'an sana dunyayı da anlatmış Kur'an sana malı mülküde anlatmış herşeyin ibretini misalini vermiş biz
anlatmadık hiçbirşey bırakmadık diyor. Herşeyi misallerle evirip çevirip türlü türlü şekillerle size anlattık diyor. Bu kadar komplike komplex birşekilde herşeyi anlatmış olan Kur'an ortadayken
Resulullah ortadayken ne mehdisi bekliyor insanlar??
Elinde sihirbaz sopasıyla gelecek bir Mehdi yokki. Haa gelecek insanlara sopasıyla pat pat diye vuracak ve insanlarda başka bir hale girecek??? Efendim dünya foton kuşağına girecek insanlar bir
anda hoop deyip değişecek birşeyler olacak??? Hayal dünyasında hayal içersinde hayal. Yok böyle birşey. Sistemde böyle bir olağanüstülük yok! Sistem sünnetullah üzerine kurulmuş. Bu sünnetullah 10
milyon sene öncede aynıydı 5 sene evvelde aynıydı 1 milyon sene öncede aynıydı 1400 sene öncede böyleydi 1400 sene sonrada böyle olacak! Ortada mevcut bir sünnetullah var. Bu sünnetullahın ne
olduğunu anla. Bu sünnetullahın ne olduğunu fark et. Bu sünnetullah ta Ceylan gidipte timsahın yanına yaklaşırsa o timsah o ceylanı kapar. Yukarıdan da bir acıyan çıkmaz. O ceylan timsahın bulunduğu
suya boynunu soktuğu zaman nasıl o timsah o ceylanı yakalayıp atarsa içine, sende zebanilerin bulunduğu ortama gittiğin zaman da seni kapıp alacaklar yuvalarının içine.
Sistem bu. Allah seni cehenneme atmayacak. Sen kendi ellerinle yaptıklarının sonucu olarak oraya gideceksin, ve o ortamın şartlarına tâbi olarakta o bildirilenleri yaşayacaksın!
Kur'an sana önceden bildiriyor olacakları. Bunun misalinide yeryüzünde önüne seriyor. Filimlerle bunu gösteriyor. Gidemeyeceğin yerleri uzakları önüne getiriyor sergiliyor. Bak diyor sistemin bu
sünnetullahın bu! Eğer sen esma hakikatının açığa çıkmakta olduğunu anlarsan farkedersen, yahu falanca filim çevirmiş filanca senarist bunu düzenlemiş filanca ormana gitmişte ormanda çölde suyun
kenarında bu timsahın bu ceylanı yemesini çekmiş demezsin, orda Allah'ın kendi esmasıyla sünnetullahı açığa çıkardığını, ve bu esmanın açığa çıkışını da film adı altında senin önüne sahnelediğini
ibret olarak sana gösterdiğini fark edersin!
Basiretsizsen de dersin ki, ya adam gitmişte ormana bunları çekmişte bunlarıda film yapmışta bizde bunu izliyoruz dersin. Kur'an biz herşeyin ibretini verdik diyor!
Ama sen bütün yaşama gözünle bakıyorsun gözünle hüküm veriyorsun gözünün gördüğüne göre bu böyle diyorsun. Halbuki gözünün gördüğünün yanlış olduğunu, gözünün gördüğünün herzaman sana doğruyu mutlak
gerçeği göstermediğini Allah 24 saat sana gösteriyor. 24 saat gözün herzaman mutlak gerçeği doğruyu görmüyor. Beynini aldatıyor. Diyor. Bunun farkında değilsin. Nasıl?
Basit. Çık dışarıya bak göğe aya, ayı görüyorsun şu kadarcık. Halbuki ayın gerçek büyüklüğü ne kadar??
Gece sana sabaha kadar doğru değerlendirme yapamadığını gösteriyor. Sabah oluyor kalkıyorsun, koskoca güneş çıkıyor ortaya. Gökyüzünde gördüğün bakır tepsi. Dünyadan 1 milyon 303 bin defa daha büyük
bir güneş! Gözün sana onu ne kadar gösteriyor? İşte sana gece ve gündüz 24 saat gözünün gördüğü herşeyin, o şeyin orjinali olmadığını vurguluyor. Haa şeye gidelim, güneşi ayı bırak. Önü ne senin
şöyle bir tava yoğurt getireyim. Koy onu mikroskobun altına bak bakim ne göreceksin? Kıvıl kıvıl bakteriler. Canlı bakteri kitlesi. Bakteri kitlesini kaşıklıyorsun. Ama sen ona gözüne dayalı olarak
yoğurt diyorsun? Bunun içinde diyor ki, gözünüze göre değil aklınıza ve ilme göre yaşayın! Yaşamınıza ilimle yön verin. Onun içinde Kur'an aklına hitap ediyor. Kur'an baştan aşağı hep
akletmiyecekmisiniz aklınızı kullanmayacakmısınız verdiğiniz bu misaller üzerine düşünmeyecekmisiniz diye sürekli olarak bunu vurguluyor! Benim anlattıklarımı ezberleyip başkalarına tekrar ederek
kendinize paye çıkarmaya kalkmayın!
Bunların hepsi hakikatına iman etmeyip kendini beden kabullenmenden kaynaklanıyor. Sana, bu beden kabullenmeyi terk et, hakikatın olan Allah'ı anla, ve Allah'a yönel diyor. Allah'ı tanrı gibi düşünme
diyor. Tanrı gibi düşünme
demesinin en başta gelen kesin hükmü 'La ilahe' diyor. Tanrı yoktur diyor. Tanrı olmayınca Tanrılık kavramıda olmaz! Galaksileri düşün. Herbirinde 400-500 milyar yıldız ve bunun gibi milyarlarca
galaksiler. Bunu hiçbir hafsala almaz! Ee sen böylesi bir evreni kavrayamazken, bu evreni açığa çıkaran kudreti ilmi nasıl kavrayıp ihata edebilirsin?? Ki o bizim varlığımızı alemlerimizi meydana
getiren esma mertebesi. İndindeki ilimlerden sadece biri !!!
Sen eğer sâlata yöneldiğinde Allahu ekber derken, bu muhteşem sonsuzluk içinde hem hiçliğini idrak edip hemde o muhteşem sonsuzluğu algılayıp hissedebiliyorsan, kalırmısın?
Hakkıyla Allahu ekber diyebilirsen zaten geriye kalanları okuyamaz direk secdeye kapanırsın! Allahu ekber diyen direk secdeye gider! Hayatında bir kere Allahu ekber diyebilsen
Ama sen kendi zevklerin için yaşa. Kendini et beden kabul et. Bedenin zevklerinden zevk alarak yaşa. Hayatın midenin zevki için, dilinin zevki için, gözünün zevki için, bilmem ne organının zevki için
yaşa. Ondan sonra da ben Allah'ı bulayım Allah'a ereyim Allah'ı isteyeyim?? Bu nedir? Bu Allah'ın şirk küfür ve nifakla yaşatıp, sonunda da o zebanilere av etmek üzere var ettiği bir varlıktır!
Nasıl ki o ceylanı yaratmış o timsahın rızkı olsun diye, timsaha olan rahmeti ve merhameti için o ceylanı yaratmışsa.
O zebanilere rahmeti ve merhameti dolayısı ile işte senin gibi benim gibi kendini beden sanıp bedenin zevkleri peşinde koşanları yaratmıştır!
Onun içinde onlar bügünde bu bedenden kopamazlar, ve bu bedenden kopamamanın getirdiği veri tabanıyla da ahirete intikal ederler. O ahirete intikal ediş üzerine de onun sonuçlarını yaşarlar.
Üstad Ahmed Hulûsi